Tasarımda İmge

Sanat eseri bilimsel bilgiler ile öznel duyumların sentezidir.

İçinde yaşadığımız çevrenin algılanmasında deneyimlerimiz ve kimliğimiz önemli roller oynamaktadırlar.

Zihninde oluşan görüntü ya da yanılsama (imge) ve bu durumu gerçekleştirme hali (imgelem –hayal kurma) sanatsal üretimlerin temelini oluşturmaktadır.

İmge ve İmgelem

İmge, zihinde tasarlanan ve gerçekleşmesi özlenen şey, hayal olarak tanımlanır.

İmgenin zihninde tekrar canlandırma sürecine “imgeleme ” ya da "imajinasyon", imgeler arasında kurulan ilişkiyi anlatan bir eyleme "imgelem" denir.

İmgelem yaratma eyleminin ilk aşamalarından biri olarak görülebilir.

İmge ve Yansıma (Mimesis) Kuramı

Sanatın ne olduğunu incelerken genellikle yansıma kuramına başvurulmuştur.

Yansıma kuramı, doğru bilginin, nesnel gerçekliğinin insan beynindeki yansıması olduğunu saptayan bilgi kuramıdır.

Platon ve Aristoteles ile temellendirilen Yansıma Kuramı Marksist Diyalektik yöntemiyle gelişerek sanatla birlikte tüm alanlara yayılmıştır.

Platon, sanatı gerçek dünyasının bir yansıması olarak görmüştür.

Platon'a göre imgenin sanatçı taraından yeniden biçimlendirilmesi gerçeklikten uzaklaşma durumudur.

Aristoteles’ de ise Platon ’dan farklı olarak duyular önem kazanmaktadır.

Aristoteles Platon ’dan, gerçeğin olduğu gibi yansıtılmasından çok özün hesaba katılarak aktarılmasını savunan düşüncesiyle ayrılmaktadır.

Sanatçı ile toplumcu gerçeklik arasında bir ilişki oluşturan Marksist Estetik, sanatı bilgiyi de taşıyan bir iletişim aracı olarak kabul etmiştir.

İmgeden Simge ve Sembole Geçiş

Görsel imgeler duyular yoluyla ilk edindiğimiz verilerdir.

Yeni algılarla eski imgelerin hatırlanmasına çağrışım denir.

Eski imgeleri hatırlama yetisine ise bellek denir. Bellek ya da hafıza yardımıyla deneyimlerimiz hatırlayıp görsel imgeleri yeniden canlandırabiliriz.

İnsanın imgelem gücü ne kadar kuvvetli olursa olsun, hiçbir zaman görmediği şeylerin imgesinin ortaya çıkmasını sağlayamaz.

Bir şeye ait imgeyi oluşturabilmek için; o şeyi görmek, algılayarak, ona ait temek özellikleri kavramak, akıl yürüterek düşünceyi oluşturmak gerekir.

Bellekteki depolama yani beyindeki soyutlama sayesinde imgeler ortaya çıkmakta, algılama ve kavrama durumu gerçekleşmektedir.

Geçmişten günümüze sanatkârlar duygu ve düşüncelerini anlatırken çeşitli işaretler kullanmışlardır. Bunu yaparken de doğrudan bir anlatım yerine göstergeyi kullanarak yan anlamlar üretmişlerdir.

Simge ise toplum ya da kültürlere göre değişiklik gösterebilecek, herhangi bir anlamı işaret eden görüntü ya da im olarak özetlenebilir.

Sembol ise çoğu zaman simge sözcüğü ile karıştırılan bir ifade olup aslında simgenin tarif ettiği şeye göre daha geniş anlamları içinde barındıran anlatımlardır.

Duyular yoluyla anlatılamayan olarak ifade edilen durum, soyut bir anlam semboller yoluyla somutlaştırılır.

Sanatsal İmgelerin Gelişimi

İmgeye dair ilk örnekler ilkel insanın mağara duvarlarına ya da kayalara resmettikleri betimlemelerde görülür.

Arkaik toplumlarda temsil ettiği nesneyi ve durumu çağrıştıran, soyutlayan piktogram (benzetilmek istenen nesnenin ikonsal görünümü) ve ideogram (soyut fikirlere ait imgeler) oluşumları dikkat çekmektedir.

Mısır medeniyetinde ruhun imgede ve imge sayesinde yasayacağına inanılır. Resmedilmesi gereken her şey kesin bir açıklıkla ifadesini bulmasına yarayan katı kurallarla bellekten çalışılır.

Yunan sanatında, Mısır ’dan farklı olarak doğaya daha yakın bir gözle yaklaşıldığı görülmüştür.

İkonalzm sonrası yeni ikonalarda resmedilen kişinin nasıl göründüğünden çok nasıl görünmesi gerektiği bir standart hâle gelmeye başlamıştır.

Ortaçağ Sanatı ’nda imgeler çoğunlukla kutsal öğretileri ileten unsurlar olarak karşımıza çıkmıştır.

Rönesans ile birlikte imge yeniden insan ve onun çevresinin gerçekliğine odaklanmıştır.

Barok dönemde hacimsel etkilerdeki durağanlık yerini ışık –gölge, abartı gibi unsurlarla harekete ve dinamizme bırakmıştır.

Romantizm akımı ile birlikte duygu ve hayal gücünün kullanımı ön plana çıkmaya başlamıştır.

19. yüzyılda Fotoğrafın kullanılmaya başlaması sanatsal imgenin betimleme zorunluğu ortadan kaldırmıştır.

Modern sanat akımlaeı ile birlikte doğanın taklit edilmesinden, tasvirden uzaklaşılarak, sanatsal imgelere içerik, anlam, süreç ve kişisel yaklaşım gibi kavramlar dahil edilmiştir.

İmgelerin Üretilmesi

Mitchell, imgeyi geniş kapsamlı ele alan araştırmasında "imge Soyağacı ” başlığında bir sınıflandırma da oluşturmuştur.

Bu “imge soya ğacı”nın her dalı bir disiplinle ilişkilidir.

Duyularımızın yorumlama yetisine de algılama denmektedir.

Sezgi, içsel eğilimin, bilincin veya isteğin yöneldiği kavram veya varlığın bilincinde olmak olarak adlandırılabilir.

Sanatçının çevresiyle kurduğu ilişkiyi ve bu ilişkinin verilerini yaratma süreci içinde biçimlendirme faaliyetiyle ortaya koyar.

Tasarımda İmgenin Kullanımı

İmgeler aktarılmak isteneni metinden daha, genişletici bir perspektifte sunma potansiyeline sahiptirler.

Grafik tasarım çalışmalarında imgenin düz anlamının yanında yan anlam üretme özelliğinden de fazlasıyla yararlanılır.

Çeşitli Teknik, Yöntem ve Uygulamalar

Grafik tasarımda imge üretim tekniklerinden birisi illüstrasyon, diğeri ise fotoğraf ve fotoğraf manipülasyonudur.

Dijital ortamda hızlı ve sayısız alternatif üretme olasılığının bulunması bu alanın imge üretiminde yaygın olarak kullanılması sağlamıştır.

Son yıllarda reklam prodüksiyonlarında sıklıkla kullanılmaya başlayan CGI (Computer Generated Imagery) teknolojisi güncel bir imge üretim yöntemidir.

Bilimsel açıdan yapılan imge incelemelerde yan almaların kullanımıyla ilgili “Sinekdok, Metafor ve Metonim ” gibi terimler dikkati çeker.

Benzetme, Analoji ve Paradigma imgenin üretilmesinde yararlanılan diğer yöntemler arasındadır.