Spor ve Kültür
Spor, 1400’lerden bu yana zihni ciddi olaylardan uzaklaştıran bir etkinlik olarak görülmektedir. Spor kelimesinin bugün kullanılan anlamına yakın şekilde “bir oyuna dâhil olarak ya da açık havada fiziksel bir edimde bulunarak eğlenmek” anlamıyla 1500’lü yıllardan beri kullanıldığı görülmektedir.
Sporun gündelik yaşamda oyundan çok da ayrışmadığından bahsetmek mümkündür zira oyunlar da gündelik yaşamın ciddiyetten kaçınmak için başvurulan rahatlama araçları olarak değerlendirilmektedir. Bu yüzdendir ki antik dönemden bu yana olimpiyatlar birer oyun olarak anılagelmiştir.
Profesyonel sporların gündelik oyundan ayrışması geçtiğimiz yüzyılın başlarında gerçekleşmiştir. Dolayısıyla geçtiğimiz yüzyılda oyunlar profesyonel spora dönüşürken, amatör yapılar da en nihayetinde sporu bir endüstriye dönüştürmüştür.
Kültür ise insanların gündelik yaşamdaki yapıp etmelerinin tümüdür.
Kültür, işlevselcilikte toplumun birliğini sağlayan bir yapı iken, eleştirel yaklaşımda ise hakim kültürün çıkarlarına hizmet eden bir yapı olarak anılmaktadır.
Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre kültürün sözlükteki ilk anlamı “tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü” şeklindedir.
Kültürün sözlük tanımına bakıldığında tarihsel bir süreklilikte oluştuğu gözlenmektedir. Ayrıca kültürün toplumsal gelişme ile doğrudan ve dolaylı olarak ilgili olduğu, toplumsal kimliğin inşasında ve aktarımında yapısal bir gereklilik olduğu, toplumun medeniyet biçimini anlattığı, kolektif bilinç, sağduyu ve beğenilerle doğrudan alakalı olduğu da sözlük anlamından çıkarılabilecek özelliklerdir.
Bireylerin kültür ile olan ilişkileri çeşitlilik gösterebildiği gibi toplumsal kesimlerin, toplum içerisindeki çeşitli sosyal grupların da kültürle olan ilişkileri değişkenlik gösterebilir ve hatta bu kesimler kendi kültürlerini de inşa edebilirler. Dolayısıyla kültür kapsayıcı bir yapıya sahiptir ancak bu kapsayıcı yapı altında farklılaşan çeşitli kültür türlerinden de bahsetmek mümkündür.
Hakim kültür, o ülkedeki genel geçer kabul gören kültürel yapılardır.
Alt kültür, hâkim kültür ile çoğu noktada örtüşen ancak kimi kendine has özelliklerle var olan toplumsal kesimlerin ürettiği bir kültürdür.
Karşı kültür ise hâkim kültürün değerlerinin tamamını reddeden grupların ürettikleri kültürdür.
Halk kültürü ise genellikle sanayileşme öncesi toplumların geniş kesimlerinin gündelik yaşamlarına sirayet etmiş ögelerden oluşur.
Popüler Kültür ise toplumların bulundukları çağ ve dönem itibariyle geniş kitlelerince beğenilip talep gören unsurlardan oluşur.
Yüksek kültür estetikle yoğrulan, insan yaratıcılığının sınırlarını zorlayan, toplumun her kesimine değil genellikle sosyokültürel ve sosyoekonomik olarak üst tabakadan kesimlere hitap eden unsurlar tarafından inşa edilen bir kültür alanıdır.
Kültürü spordan ayırmak, sporu oyundan ayırmak gibi imkânsızdır, insanlık tarihinin ilk dönemlerinden beri spor, oyun ve kültür dini gereksinimleri karşılamak ya da gündelik yaşamdaki ihtiyaçlara cevap olarak var olmuştur.
Mücadeleci oyunlar günümüz sporlarına hatta elektronik sporlara kaynaklık ederken, seyirci etkileşimi ve gündelik yaşama sirayet eden tarafgirlik de spor kültürünün oluşumuna katkı sağlamıştır. Öte yandan ekstrem oyunlar da günümüzde pek çok firma tarafından desteklenen alternatif spor organizasyonları olarak kitle kültürünün ya da karşı kültürün birer parçası olarak gözükmektedir.
Antik olimpiyatların temelinde yatan dini inanışlar yine antik oyunların yasaklanmasına sebep olmuştur. Öte yandan modern dönemde Avrupa’nın antik dönemle kurmaya çalıştığı kültürel bağın önemli bir düğümü de olimpiyat oyunları olmuştur. Dünya Savaşlarının ve Soğuk Savaş döneminin siyasi gerilimlerinin propaganda, boykot ve terör faaliyetleri olarak yansıdığı oyunlar kadın ve siyahi sporcuların başarılarıyla din, ırk, kimlik kaynaklı sorunları aşmaya; eşitsizlikleri görünür kılıp gündeme taşımaya yarayan bir araç olarak varlığını devam ettirmektedir.
Futbol Asla Sadece Futbol Değildir adlı kitap futbol ile ekonomi, sınıf, siyaset, din, cinsiyet, aidiyet ve daha pek çok kültürel meselenin ilişkisinin tartışıldığı eser kültür ve spor ilişkisi için önemlidir.
Derbi kavramı aynı şehrin ya da bölgenin takımları arasındaki mücadeleyi nitelemektedir. Bu mücadelenin kökeninde ise çoğu zaman bir kültürel kod yer almaktadır.
Amazon Prime yapımı olan This is Football belgeselinin ilk bölümünde ise Ruanda’nın soykırım sonrası nasıl futbol ile etnik kökenlerin ve kötü anıların aşıldığı anlatılmaktadır.
Günümüzde kültürler arası etkileşimle yayılan spor branşlarının öncesinde ise sömürgecilik faaliyetleri ile yayılan sporlar görülmektedir. Bu sporlardan en önemlisi ise krikettir.
Milletlere mal olan sporları gündeme getirmek, unutulmasını engellemek ve kültürel miras olarak yeni kuşaklara aktarmak adına Dünya Etnospor Federasyonu kurulmuştur.
Ülkemizin kadın basketbol milli takımı ve kadın voleybol milli takımı başarılarının yanı sıra en çok giyim kuşamla alakalı kültürel bağlamda çok çeşitli tartışmalarla gündeme gelseler de bu branşların ulusal liglerinde tartışılacak başka bir konu da toplumsal cinsiyet temelli, kültürel bir mesele barındırmaktadır.
Peri ve Sultan olarak takılan lakaplar kültürel boyutla ilgilidir. Basketbol erkek milli takımı dev adam olarak anılırken kadın milli takımı potanın perileridir. Voleybol erkek milli takımı filenin efeleri olarak anılırken kadın milli takımı filenin sultanlarıdır. Böylece kadın ve erkek kimliklerinin kültürel yeri vurgulanmaktadır.
Spor alanına bakıldığında toplumdaki dezavantajlı bireylerin veya kadınların ayrı spor kategorileri dâhilinde mücadele ediyor olması maruz bırakılan bir ayrışma örneğidir. Öte yandan Maccabiah olarak anılan farklı ülkelerindeki Yahudi sporcuların katıldığı etkinlik bilinçli bir ayrışma örneğidir.