Algı ve Algı Yönetimi

Siyasette, sosyal politikada, askerlikte, işletmelerde ve sosyal organizasyonlarda algı konusu giderek önem kazanmaya başlamıştır. İnsanların bakış açısını değiştirerek veya arzu edilen algının algılanmasında bakış açılarını etki ederek kişiler daha kolay yönlendirilebilmektedir. Günümüzde yönetim alanında da algı konusu giderek önem arz etmeye başlamıştır. Bu sayede sosyal maliyetler, işlem maliyetleri, vekalet maliyetleri belirli ölçülerde düşürülmeye çalışılmaktadır. Kurumlarda ve ekonomik organizasyonlarda maliyetlerin çoğu insan davranışlarındaki hatalardan, yanlış algılardan kaynaklanmaktadır. Maliyeti düşürme, örgütlerin insan gücünün davranış hatalarını büyük ölçüde en az düzeye indirmekle sağlanmaktadır. İnsan davranışları çok çetrefilli olduğundan tespit ve giderilmesi uzun zaman almaktadır. Teknik hatalar, davranış hatalarından daha kolay ve daha kısa sürede çözüm bulunup çözülmektedir. Ancak insan hataları çok zor düzeltilmektedir. Algı ve algılama sürecinde çevresel uyarıcılarla bireyler arasında aynı olgunun farklı algılanması hem sorun hem çözüm olmaktadır.

Bütün insanlar zihinsel süreçleri ile uyumlu olarak çevresindeki uyarıcılardan gelen sinyalleri duyu organları ile alarak onları, değerlendirme ve yorumlama sayesinde çevrelerinin farkına varırlar. Bu farkına varma çevrenin bireyleri nasıl etkilediği yönünde bir düşünce bilgisine ulaşır. İşte bu çevre hakkındaki, düşünme bilgi süreci algılamasıdır. Algılama sürecinde beş duyu organı önemli bir rol oynar. İnsanlar duyu organları yoluyla duyum olarak aldıkları bilgi ve iletileri işleyerek çevresinin farkına varmasını sağlayan algılama onların yaşamını kolaylaştırır. Bu kolaylaştırma kişilerin bakış açılarını arzu edilen veya olması gereken bakış açılarından bakılmasını bu sayede daha ekonomik davranışların elde edilmesi amaçlanmaktadır.

Algılama, duyu organları ile beyin arasındaki tüm organize faaliyetleri kapsar. Bu nedenle algılama, çevremizde olay, olgu, soyut-somut, canlı-cansız her şeyi anlamamızı, değerlendirmeler yapmamızı, onları anlamlandırmamızı onlar hakkında soyut yorum yapmamızı sağlar. Bu sürecin sonunda bireyler uygun davranışlar sergiler. Algılama, duyumsal açıdan bilgilenme sürecidir.

Algı formasyonu algıyı etkileyen faktörler ile, bireyin zihinsel bilgi işleme süreçlerini içine alır. Algıyı etkileyen faktörler genel bağlamda kişisel, bilişsel, durumsal ve amaçsal faktörlere göre kişiden kişiye değişir. Algı formasyonunun diğer ayağı ise zihinsel biçimlendirmedir. Zihinsel biçimlendirme bireylerin önceki deneyimleri bilgi düzeyleri ile etkileşimleri sonucu yeni biçim hâlinde zihinde simgeleşir.

Algı süreci bireylerin çevreye karşı dikkatleri ile dikkatin zihne organize edilmesini içine alır. Algılama, bu süreç içerisinde çevremizdeki bütün objelerin, değişik biçimlerde ve durumlarda beş duyumuzla ham bilgi iletilerini işleyen zihinsel bir süreci anlatır. Bu süreçte bireyler gördükleri duydukları şeylere inanma eğilimi gösterirler ve aynı olguya insanlar farklı anlamlar verebilir. Bu anlamlar bireyin nasıl davranacağını etkiler.

Eğer algılama olmasaydı yaşadığımız olay ve sorunlar karşısında her an yeni çözümler arardık ki bu da yaşamımızı çekilmez hâle getirirdi. Örneğin; bir kapının nasıl açılacağını algılamamış olsaydık, her gün kapının karşısına geldiğimizde kapıyı açmak için çözüm yolları arardık. Algı yönetimi bu alanda önemli bir yeti haline gelir. Algı yönetimi bireylerin kendi yaşamsal çıkarlarını koruyucu yönde nasıl davranacakları yönünde uygun tutum belirlemelerine yardımcı olan zihinsel bir organize olmadır.