Terapötik Koşullar
İdeal bir sosyal hizmet görüşmesi için birtakım koşulların sağlanması gereklidir. Bu koşullar; empati, saygı, saydamlık, somutluk, ilişkinin şimdi ve buradalığı, kendini açma ve yüzleştirme olarak sıralanabilir.
Barker empatiyi; bir kişinin başka birinin duygu ve düşüncelerini fark etmesi, anlaması, deneyimlemesi ve bunu karşı tarafa ifade etmesi şeklinde tanımlamaktadır.
Alma ve Smaling'e göre empati, iki boyutlu bir kavram olarak düşünülebilir. Birinci boyut, duyuşsal, bilişsel, yorumsal yönleri veya empatik anlayışın aşamalarını ifade eden zihinsel boyuttur. İkinci boyut, empatik anlayışın ifade edici, duyarlı ve etkileşimli yönlerini veya aşamalarını ifade eden sosyal boyuttur.
Geldard empatik olmanın ancak sıcak, açık, dost canlısı, ilgili, şefkatli, gerçekçi olmak ve güven inşa etmek durumunda söz konusu olabileceğini belirtmektedir.
Trevithick empatiyi, başka bir kişinin duygularını, düşüncelerini, eylemlerini ve motivasyonlarını hissedebileceğimizi ve anlayabileceğimizi umarak, kendimizi başka bir kişinin yerine koyma girişimi olarak açıklamaktadır.
Dökmen empatiyi ikili bir sınıflandırmayla ele almaktadır. Bu sınıflandırma; empatik eğilim ve empatik beceri şeklindedir. Empatik eğilim, empatinin duygu boyutuyla ilişkilidir ve bireyin empati yapma gücünü belirtir. Birey bu güce belirli oranlarda sahip olabilir ya da olmayabilir. Empatik beceri ise kişinin empati kurma durumunu belirtmekte ve mesleki bir beceri olarak değerlendirilmektedir.
Empati ile karıştırılan bu kavramlar; sempati, özdeşleşme, içgörü ve sezgisel tanı olarak ele alınmaktadır.
Shulman empati ve sempati kavramlarının farkını şu şekilde belirtmektedir; bir birey başka bir insanla birlikte hissettiğinde bu empati olarak tanımlanırken, bir birey başka bir kişi için hissettiğinde bu sempati olarak tanımlanmaktadır.
Özdeşleşme, bireyin bir başka kişi ya da grupla etkileşime girdiğinde güçlü bir duygusal ve düşünsel aidiyete neden olan kişiler arası bir deneyim olarak tanımlanmaktadır. Böyle bir süreci yaşayan biri iletişime girdiği kişiyle aynı değer, tutum ve davranışları benimseyebilir. Bu durum iki kişinin aynı benliğe sahip olmasına benzemektedir. Ancak empatide iki farklı benliğin bir arada olması söz konusu olmaktadır. Bu nedenle sosyal hizmet uzmanı müracaatçının duygularını anlamaya çalışırken müracaatçıyla özdeşim kurarsa profesyonel ilişki sonlanır. Çünkü tıpkı sempatide olduğu gibi özdeşleşmede de dışarıdan yapılan bağımsız değerlendirme söz konusu olmamaktadır.
Empati ve içgörü birbirinden bağımsız olarak düşünülemeyen iki farklı kavramdır. Fakat empati, profesyonelin müracaatçının iç dünyasına girerek yaşadıklarını kendi içinde yaşamasıyken içgörü bunu yaparken eş zamanlı olarak kendi yaşantısını da gözden geçirmek için çabalamasıdır. Sosyal hizmet görüşmesinde içgörü ve empati bu yönüyle birbirini tamamlamaktadır.
Sezgisel tanı kavramı müracaatçının ihtiyaç ve yönelimlerini ortaya koyma ve değerlendirme yeteneğiyle ilgilidir. Sezgisel tanıda müracaatçının yaşantısını gözleme ve yorumlama söz konusudur. Ancak empatide herhangi bir yorum ya da değerlendirme yapılmamaktadır. Empati ve sezgisel tanı bu nedenle birbirinin zıttı olan iki farklı kavramdır.
Empatik tepkiler beş düzeyde ele alınmakta olup en az üçüncü düzey empatik tepkide bulunmak kabul edilmektedir. Ancak ideal olan beşinci düzeyde empatik tepki vermektir.
Müracaatçı ister yoksul, ister zengin, ister sağcı, ister solcu, ister dindar, ister eş cinsel hangi özelliğe sahip olursa olsun hoşgörüyle karşılanmalıdır. Saygı, sosyal hizmet uzmanının müracaatçının duygu, düşünce ve eylemlerinde özgür olduğunu kabul etmesi ve bunu müracaatçıya iletmesidir. Bu nedenle sosyal hizmet uzmanının müracaatçıya yönelik tepkileri yargılayıcı ve alaycı olmamalıdır.
Müracaatçı sosyal hizmet uzmanının kendisine saygı duyduğunu hissettiğinde kabul edildiğini anlayacak ve kendisini olduğu gibi kabul ederek eğer direnç gösteriyorsa bunu kırarak görüşme amacı doğrultusunda değişime zemin hazırlayacaktır.
Saydamlık, içtenlik ve dürüstlük gibi anlamlara sahiptir. Saydamlığın iki boyutu bulunmaktadır. Bu boyutlardan ilki sosyal hizmet uzmanının görüşme esnasında yaşadığı duyguların farkında olması, ikincisi ise bu duyguları eğer müracaatçı hazırsa ona iletmektir. Sosyal hizmet uzmanının müracaatçının faydasına olmayan duygularını ve özellikle düşmanca olan duyguları müracaatçıya iletmemesi gerekmektedir.
Somutluk; duyguların, deneyimlerin ve davranışların tartışılmasında genel ya da soyut kavramlar yerine spesifik ve somut bir kavramın kullanılmasıdır. Belirsizliği önler. Genelleştirme yerine duygu ve deneyimlerin farklılaşmasına yol açar. Duygusal içeriğinden bağımsız olarak belirli duygu ve deneyimlerin akıcı, doğrudan ve eksiksiz ifadesidir. Somutluk hem müracaatçının anlatımı için hem de sosyal hizmet uzmanının müracaatçıya yönelik tepkileri için gereklidir.
Görüşme esnasında sosyal hizmet uzmanı ile müracaatçının o andaki iletişimine ilişkinin şimdi ve buradalığı denmektedir. İlişkinin şimdi ve buradalığı görüşme sürecinde oldukça önemlidir çünkü müracaatçının sosyal hizmet uzmanıyla ilişkisi müracaatçının diğer sosyal ilişkilerinin bir yansımasıdır.
Görüşme sırasında müracaatçının kendini yalnız hissetmemesi dolayısıyla rahat hissetmesi için sosyal hizmet uzmanının kendi yaşantısı ve duygularını müracaatçıyla paylaşmasına kendini açma denir. Sosyal hizmet uzmanı böylelikle kendisinin de tıpkı müracaatçı gibi bir insan olduğunu, müracaatçı gibi olumsuz yaşam deneyimlerine ve duygulara sahip olduğunu müracaatçıya iletmiş olur. Bu paylaşım ilişkinin yakınlığını ve sosyal hizmet uzmanının müracaatçıyı kabul ettiğini gösterir.
Yüzleştirme; sosyal hizmet uzmanının görüşme esnasında müracaatçıya yönelik saygısını yitirmeden, müracaatçının ideal benliğiyle gerçek benliği ya da ifadeleriyle davranışları arasındaki tutarsızlıkları ortaya koyma süreci olarak tanımlanmaktadır.