Duygusal ve Davran ışsal Bozukluklara Sahip Çocuklar
Ruh sağlığı kavramı bireyin kendisi ve çevresiyle daima denge ve uyum içerisinde olma halidir. Bu sebeple çocuk için ruh sağlığı yaşamın ilk sekiz yılında kişiliği oluşturan bir yapı olarak ele alınmaktadır.
Çocukluk dönemleri bilim insanlarına göre kesin çizgilerle ayrılmasa da her bir dönem kendi içinde birbirinden farklı özellikler de barındırmaktadır. Bu sebeple çocukların her yeni gelişim dönemine geçtiklerinde edindikleri becerilerin yanı sıra çeşitli sebeplerden dolayı sergiledikleri sorunların da ortaya çıkması muhtemeldir.
Meydana gelen duygusal ve davranışsal problemlerin anlaşılması bakımından çocuğun tüm çevresiyle beraber değerlendirerek bütüncül bir bakış açısı kazanılmaya çalışılır. Bu noktada, bireyin güçlü ve zayıf yönlerinin, sosyal ilişkilerinin ve aile durumlarının belirlenmesi etkili bir tedavi stratejisi oluşturulmasında önemlidir.
Bir davranışın, problemli davranış olarak değerlendirilmesinde kültürel etmenler, çeşitli istatistiksel veriler, sorunun düzey ve sıklığının belirlenmesi oldukça önemlidir.
Çocuklarda görülen duygusal ve davranışsal sorunlar, gelişimsel döneme uygunluk göstermeyen, tekrarlayıcı, çevreye rahatsızlık veren ve genellikle yaşanılan birtakım stres ve zorlanmaların dışa vurumudur.
Dışsal ve çevresel etmenler özellikle duygusal ve davranışsal sorunlar üzerinde baskın bir etkiye sahiptir.
Duygusal ve davranışsal bozukluğa sahip çocuklarda, ekonomik durum, aile içi çatışmalar, parçalanmış aile ve olumsuz ebeveyn tutumları gibi etmenler negatif yönde etkileyen ailesel faktörler arasındadır.
Anne -çocuk arasında kurulan ilişkide bağlanma stillerinin çok önemli olmasının yanı sıra annenin bebeğine yerinde ve yeterince verdiği bakım neticesinde sağlıklı gelişimin temeli olan güvenli bağlanmanın kurulduğu vurgulanmaktadır.
Duygusal ve davranışsal bozukluğa sahip çocukların okula karşı edindikleri olumsuz tutum neticesinde akranlarından öğrenebilecekleri bazı sosyal becerilerden de yoksun kalabilmektedirler.
Tüm çocukların duygusal ve davranışsal problem yaşama potansiyellerine ek olarak sorunlarıyla nasıl baş edeceğini bilemeyen ve sorununu herhangi bir nedenle aktaramayan çocukların bu durumu yaşama olasılıkları daha muhtemel görülmektedir.
Giderilmeyen duygusal ve davranışsal problemler, çocuklarda özgüven eksikliği, kaygı, korku, depresyon, sosyal işlevselliklerde bozulmalar veya saldırganlık gibi bireyin yaşam kalitelerini etkileyen sonuçlara yol açabilir.
Çocuklarda kaygı bozuklukları, çocukluk çağında en sık görülen ruhsal bozukluklar içerisinde ilk sıralarda gelmektedir. Kaygı bozukluklarının tüm türleri, çocukların işlevselliğini oldukça etkilemekte ve tedavi edilmediği taktirde sosyal ortamlarda olumsuz sonuçlara da yol açmaktadır.
Yaygın anksiyete bozukluğu çocuklarda günlük hayatta karşılaştıkları birden fazla olay üzerinde işlevsel olmayan düşünceler geliştirmelerine sebebiyet vermektedir.
Çocuklar panik bozukluğun neden olduğu duygu ve düşüncelerden dolayı kendini rahatlatmak için bulunduğu ortamlardan kaçınma tepkisi gösterebilirler.
Belirli bir sosyal ortamlardan ortaya çıkan yoğun küçük düşme korkusu olarak tanımlanan sosyal fobiye sahip çocuklar topluluk önünde konuşmaktan ve yeni kişilerle tanışmaktan kaçınabilirler.
Ayrılık anksiyetesini çocuğun, evinden veya sürekli zaman geçirdiği kişilerden ayrıldığında yaşadığı aşırı endişe durumu olarak ifade edilmektedir. Bu nedenle okula başlamak bu çocuklarda ve dolayısıyla aile içerisinde büyük bir soruna neden olmaktadır.
Tırnak yeme davranışı gösteren çocuklar, genellikle özgüven problemleri olan, ruhsal sıkıntılarını ve olumsuz duygularını dışa vuramayan veya saldırganlık dürtülerini kendilerine zarar vererek göstermektedirler. Ayrıca herhangi bir neden yokken sadece modelleme yoluyla da bu davranış çocuklarda öğrenilmiş olabilir.
Doğumdan itibaren çocuklar belli bir zamana kadar parmak emme davranışı sergilemeleri normal olarak kabul edilmektedir. Fakat zamanla bu davranışın anormal bir durum oluşturması sebebiyle parmakta deformasyon, çene ve diş yapısında bozulmalar meydana gelmesi muhtemeldir.
Kekemelik yalnızca bir konuşma engeli değil aynı zamanda sosyal yaşantı ve ilişkiler açısında da ciddi bir bozukluktur. Nedenleri arasında ise ani şok durumları veya aileye yeni bir kişinin katılımı gibi sebepler gösterilebilir.
DEHB, çocuğun kendi yaşına uygun olmayacak şekilde hiperaktivite, dürtüsellik veya dikkatsizlik göstermesi durumudur.
Kronolojik olarak beş yaşından büyük çocuklarda tekrarlayıcı biçimde istemsiz idrar kaçırması olarak tanımlanan alt ıslatmanın (enürezis) en önemli nedeni erken ve yanlış başlanılan tuvalet eğitimi gösterilebilir.
Dışkı kaçırmaya (enkoprezis) sıklıkla karşı gelme bozukluğu, kaygı bozuklukları, davranım bozukluğu, DEHB, öğrenme güçlükleri gibi sorunların eşlik ettiği görülmektedir.
Karşıt gelme bozukluğu, çocuğun sürekli meydan okurcasına öfkeli ve sinirli ruh halinde olmasıyla beraber kindarlık ve intikam peşinde olma durumudur.
Davranım bozukluğunda çocuklar sıklıkla insanlara ve hayvanlara yönelik saldırgan davranışlar, hırsızlık ve kuralların ciddi bir şekilde ihlal edilmesi, eşyaları kırıp dökme gibi belirtiler göstermektedirler.
Anoreksiya nervoza, zayıf bir bedene sahip olma arzusu, şişman olmaya karşı duyulan aşırı korku ve kilo vermek amacıyla yapılan çeşitli özgün davranışlarla karakterize bir bozukluktur.
Bulimia nervoza, denetimini yitirmiş olma duygusuyla birlikte aşırı miktarda yeme ataklarının ardından istemli gelen kusma davranışlarının ön planda olduğu bir bozukluktur.