Savaş ve Göç Yaşayan Çocuklar

Savaşlarda binlerce çocuk ölmekte, binlercesi de sakat kalmaktadır.

Savaşan taraflar savaşçı olarak kullanmak dahil çocukları kullanmaktadır.

Savaşlarda çocukların çoklukla bulunması muhtemel okul ve hastaneler hedef olabilmektedir.

Savaşlarda çocuklara tecavüz ve cinsel şiddet eylemleri yaygındır.

Savaşlarda çocuklar kaçırılmakta, çocuklara yönelik insani yardımlara kısıtlama ve engelleme getirilebilmektedir.

Fiziksel etkilerden ayrı olarak savaşlar çocuklarda travma sonrası stres bozuklukları, depresyon, ve anksiyete bozuklukları geliştirebilmektedir.

Şiddete doğrudan maruz kalmak, tanık olmak ve yakınlarını kaybetmek psikolojik etkilerin görülme olasılığını artırmaktadır.

Bireyin rızası dışında yaşadığı bölgeden başka bir yere hatta ülke dışına çıkmasına zorunlu göç denmektedir.

Zorunlu göç, göç etmeye karar vermekten göç edilen yere yerleşinceye kadar zorluklar içeren bir süreçtir.

Başlangıçta hayati riskler olan zorunlu göç, genelde çok zorlu bir yolculuğu kapsar. Bu esnada insan kaçaklığı gibi süreçler de söz konusudur. Ev sahibi ülkede de gerek resmi otoritelerce gerekse halk düzeyinde farklı istismara tabi tutulabilirler.

Savaştaki çocuklarda olduğu gibi zorunlu göç durumundaki çocuklarda da travma sonrası stres bozuklukları ve depresyon çok yaygın gözlenir.

Uzun dönemli strese maruz kalma, bu çocuklarda içe ve dışa yönelik saldırgan davranışların gelişmesine de neden olabilir.

Bu çocuklar için yapılması gereken en önemli önlemlerin başında ikincil önleyici müdahaleler gelmektedir. Öncelikle çocukların savaştan en az etkilenmesi sağlanmalıdır.

Çok düzeyli müdahale piramidine göre çocukların sırasıyla temel hizmetler ve güvenliği sağlanmalı, topluluk ve aile destekleri sağlanmalı, odaklı uzmanlaşmamış destekler sağlanmalı, son olarak da uzmanlaşmış hizmetler sağlanmalıdır.

Okul temelli müdahaleler geliştirilmelidir. Böylelikle çocuk bakımı izole klinikler yerine topluluk kaynakları kullanılarak sağlanmış olur.

Karşılaşılan bir krizle zihinsel ve duygusal olarak başetme yeteneği olarak tanımlanan psikolojik dayanıklılık bu tür çocuklarda gözlenen en önemli koruyucu faktördür.

Dayanıklılığı geliştiren en önemli faktörlerden biri olumlu duygular geliştirmedir.

Dayanıklılığı geliştiren en önemli diğer faktör ise sosyal destektir. Çocuğun diğer bireylerle güçlü bağlar geliştirmesi ve bu bağları kullanabilmesi ya da bu bağlara erişiminin sağlanabilmesi sosyal destek olarak tanımlanmaktadır.

Çocuğun içinde bulunduğu topluluğun sahip olduğu topluluk direnci de bir başka önemli faktördür. Yaşanılan olumsuz deneyimin bir ortak kader duygusu geliştirerek yardım etme davranışlarını artırıcı bir etki sağlaması bireysel direnci de artırıcı işleve sahiptir.