Erken Osmanlı Dönemi Mimarisi 8. Ünite
Erken Osmanlı Dönemi olarak adlandırılan dönem bazı araştırmacılar tarafından Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan, İstanbul’un fethine (1299 -1453) bazıları tarafından ise kuruluşundan Fatih Sultan Mehmet’in ölüm tarihine kadar (1299 -1481) olan süreci kapsamaktadır.
Erken Dönem Osmanlı mimarisinin Bursa ve Edirne’de toplanan eserlerinin önemli bir bölümü külliyeler şeklinde inşa edilmiştir. Farklı işlevdeki yapılardan oluşan külliyelerle şehirlerin fiziksel ve sosyal yapısına yeni bir boyut kazandırılmıştır.
Erken Dönem külliyelerinde yapılar belirli bir eksen düzeni olmaksızın dağınık olarak yerleştirilmiştir. Külliyenin ana yapısı olan cami yüksek bir alana yerleştirilmiş, genel düzenlemede cami ve medrese yakın konumlarda tasarlanırken han, hamam ve diğer yapılar daha uzağa inşa edilmiştir.
Erken Osmanlı Dönemi camileri, tek kubbeli, tabhaneli yada yan mekanlı olarak isimlendirilen ve ulu camiler (çok ayaklı) olmak üzere üç ana başlıkta toplanabilir.
Tek kubbeli camiler, kare planlı, kubbe ile örtülü, önlerinde son cemaat yeri bulunan minareli yapılardır.
Tabhaneli camiler bir yandan ibadet işlevi, diğer yandan gezgin dervişlerin konaklamaları ile yolcu ve çevredeki yoksulların doyurulmasını sağlamak amacıyla yaptırılan cami ve tabhane birleşik yapılardır. Bu plan kıble yönünde genellikle üzerleri kubbe ile örtülü ve bir kemer ile birbirine açılan arka arkaya iki büyük mekân ile iki yanda sayıları değişen yan mekânlarından (tabhane -misafirhane) oluşmaktadır.
Bu dönemde geleneksel çok destekli ve düz damlı camilerin yerine, payelerle ayrılmış bölümlerden oluşan ve her bölümün üzeri kubbe ile örtülmüş ulu camiler tipi karşımıza çıkmaktadır.
Erken Osmanlı mimarisi yeni gelişmelere yol açan denemelere de tanık olmaktadır. Klasik dönemin hazırlık evresini temsil eden Edirne Üç Şerefeli Camii ile merkezî plan şemasına doğru büyük bir adım atılmıştır.
Erken Osmanlı dönemi medreseleri külliyelerin içerisinde veya bağımsız olarak yapılmıştır. Bu dönem medreseleri revaklı bir avlu etrafında öğrenci odaları ve dersane -mescitten oluşan düzenlemeler gösterir. Medreselerde belirgin nokta, geleneksel özelliklere rağmen örtünün kubbeye dönüşmesi ve açık dersane ( eyvan) kısmının kapanarak bir kubbeyle örtülmesidir .
Erken Dönem Osmanlı türbeleri Selçuklu Dönemi türbelerinden farklı gelişme göstermektedir. Bu dönemde plan çeşitleri çoğalmış, baldaken (yanları açık türbe) türbeler, kübik gövdeliler ve sekizgen gövdeliler olmak üzere tipler uygulanmıştır. Cenazelik bölümü bu dönem türbelerinde yaygın olmayan bir özelliktir. Erken dönemden itibaren baldaken türbelerin dışında diğer plan tiplerine revaklar ve taç kapılar eklendiği görülmektedir. Türbelerin cephelerinde taş ve tuğla sıraları ile oluşturulmuş alternatif dizili (almaşık) duvar örgüsü dikkat çekmektedir.
Erken Osmanlı Dönemi'nde önemli ticari kuruluşlardan olan kervansaraylar (hanlar) şehirlerde veya yollarda külliyelerin bir parçası olarak düşünülmüştür. Bu dönemde şehir içi hanları ortaya çıkmış, bunlar bir veya iki avlu etrafında genellikle iki katlı olarak yapılmıştır.
XV. yüzyıldan başlayarak şehirlerde inşa edilen hanların içinde satılan malın cinsine göre isimlendirilen Koza Hanı, İpek Hanı gibi ticaret yapıları olduğu görülmektedir. Hanlarda iki katlı şemanın uygulanması, duvar içerisine yerleştirilen ocaklar Osmanlı Dönemi hanlarında ortaya çıkan yeniliklerdendir. Bu dönemde ayrıca bedesten, arasta, çarşı gibi ticari yapılarla külliyelerin çevresine canlılık getirilmiş ve gelir kaynağı olarak düşünülmüştür.
Erken Osmanlı Dönemi'nden itibaren önemini artırarak koruyan hamamlar külliyeler içerisinde veya bağımsız olarak inşa edilmiştir. Türk hamamları soyunmalık (camekân), ılıklık, sıcaklık, külhan ve su deposu olmak üzere dört ana bölümden oluşmaktadır. Hamamların sıcaklık bölümlerine göre yapılan sınıflandırma da en çok bir merkez etrafında oluşan dört eyvanlı ve köşe hücreli tip uygulanmıştır.
Osmanlı mimarisinde plan ve fonksiyonel özellikleri bakımından saraylar önemli bir yer tutmaktadır. Erken Dönem sarayları Bursa, Edirne ve Manisa görülmektedir. İstanbul’daki ilk Osmanlı sarayı 1450’li yıllarda Fatih Sultan Mehmet tarafından Beyazıt’ta yaptırılan Eski Saray'dır. Bir süre sonra saray ihtiyaçlara cevap verememiş, bu nedenle Topkapı Sarayı inşa edilmiştir. Topkapı Sarayı, dört yüz yıla yakın Osmanlı sultanlarına konut ve devletin yönetim merkezi olarak hizmet veren en önemli saraydır.