Tezhip ve Minyatür Sanatı

Tezhip: Tanımı ve Kısa Tarihçesi

Minyatür Sanatı Nedir?

Batı dillerinde bir nesnenin küçük boyutlardaki örneğini belirten ”minyatür” sözcüğü, zamanla kitap resmi için kullanılan bir terim halini almıştır. Eski Türk kaynakları kitap resmi için “nakış”, “tasvir” minyatür ressamı için de “nakkâş”, “musavvar” denilmiştir. Minyatür hikâye, şiir ve tarihin canlı bir tercümesidir.

Yazma kitaplarda, murakka adı verilen yazı albümlerinde, fermân ve hüsn-i hat levhalarında, boya ve altınla yapılan her türlü süsleme işine tezhip adı verilmiştir. Eski geleneksel kitap sanatlarımızdan biri olan tezhip, divanlar gibi el yazması kıymetli kitapları, murakka denilen hüsn-i hat yani güzel yazı levha ve albümleri ve padişah tuğralarına, berât ve vakfiyelere altın ve boya ile yapılan bezeme sanatıdır.

Tezhip Sanatının Tarihi Gelişimi

Dünyada tarihe mal olmuş uygarlıklar arasında, süsleme sanatları ile zirveye ulaşmış milletlerden biri de hiç şüphesiz Türklerdir. Uygurlar (744-840), duvar resimlerinde kullandıkları figür ve motifleri daha da küçülterek kitap süslemelerinde kullanmışlardır. Bunlar İslami dönem Türk Tezhip Sanatı’nda stilize edilmiş çiçek ve bitki motiflerinden oluşan “Hatâyî Üslubu”nun habercisi gibidirler.

Selçuklu tezhibi birbirine geçme geometrik şekillerden oluşur ki, bunların içi benek, yıldız ve yaprak motifleriyle süslenmiş, çevrelerini çok karmaşık geometrik ulamalar çevirmiştir. Bunlarda zemin altın, çizgiler siyah olup, yer yer kırmızı ve maviyle renklendirilmiştir. Bu dönem tezhibinin başlıca dolgu motifleri, rûmîler ve kıvrımlı dallar üzerinde sıralanan hatâyî grubu çiçeklerdir. Lacivert ve altın sarısı renkler en etkili olacak şekilde kullanılmıştır.

Bayezid devrinde tezhipli sayfalar, levhalar, bordürler ve tığlarla zenginleştirilmiştir. Rûmîler incelmiş ve çeşitlilik kazanmıştır. Altın bol kullanılmıştır. Tezhip ve halkârî bir arada kullanılmıştır.

Osmanlı Tezhip Sanatının, Fatih’ten sonraki ikinci önemli dönemi XVI. yüzyılın ilk yarısına rastlar. Çeşitli motif ve üslupların yaratıldığı bu dönem, Klasik Türk Tezhibi’nin de hazırlayıcısı olmuştur. Bu dönemde Nakkâş Şahkulu’nun Osmanlı Sanatına ve kitap süslemeciliğine kazandırdığı yeni bir üslup saray müzehhipleri arasında çok rağbet görmüştür. Bu yeni üsluba “Saz Üslubu” denilmektedir.

XVII. yüzyılda tezhip sanatı, XVI. Yüzyılın birikimlerini korumuş ancak üzerine bir şey eklememiştir. Bir anlamda durgunluk dönemi olarak da düşünülebilir.

XVIII. yüzyılda Bu dönemde Fransız Rokoko akımı 1721'den sonra Osmanlı sanatlarını etkisi altına almıştır. Bazı sanat öğreticilerimiz bu dönem sanatına “Türk Baroku” adını vermekte bir sakınca görmemişlerdir.

III. Ahmed döneminde başlayan değişim yaygınlaşıp XIX. yüzyılın başlarına kadar sürmüştür. Yüzyıl sonuna kadar devam eden süreçle klasik tezhip üslubu oldukça değişmiş ve barok unsurları olan iri çiçekler, buketler, vazo, saksı veya sepet içinde buketler, kurdele ile bağlanmış çiçekler bolca kullanılmıştır.

XX. yüzyılda ülkemizde tezhip sanatının öğretildiği ilk eğitim kurumu, 1914'de "Medresetü’l-Hattâtîn" harf devrimine kadar bu ismiyle, sonraki adıyla “Hattât Mektebi” ve sonunda “Şark Tezyini Sanatlar Mektebi” adları altında eğitim vermiştir. 1936 yılında, Osman Hamdi Bey’in kurmuş olduğu "Güzel Sanatlar Akademisi’ne bağlanmıştır.

Tezhip Sanatının Kullanım Alanları

Tezhip; yazma eserlerde, levhalarda, minyatürlerde, ferman ve tuğralarda, kubur, kutu, sandık, kitap ciltleri vs. de kullanılmıştır.

Tezhip Sanatında Kullanılan Teknik ve Üsluplar

Tezhip sanatında teknik üsluplar şunlardır: Klasik tezhip, halkârî, zerefşân, sazyolu, şükûfe ve münhanî. Meşhur bazı tezhip ustaları da şunlardır: Abdullah b Mustafa, Bahaeddin, Bayram b. Derviş, Çakerî, Hakkı (İsmail-Altunbezer), Muhsin (Demironat), Mustafa el-Üsküdarî, Osman Yümni meşhur müzehhiplerdir.

Osmanlılarda Minyatür Sanatı ve Tarihsel Gelişimi

Erken Osmanlı Minyatür Sanatı

Osmanlı minyatür sanatına geçmeden önce, Mehmet Siyah Kalem” diye adlandırılan resimlerden söz etmek gerekir. Topkapı Sarayı’ndaki bu resimler, içinde sultanın portresi bulunduğu için “Fatih Albümü” diye adlandırılan derlemede yer almaktadır. Bu dönemine ait kitap sanatını, yalnız bazı yazılı kaynaklardan öğreniyoruz. Çünkü bu dönemin minyatürlü yazmalarından örnekler günümüze kadar ulaşmamıştır.

XV.Yüzyıl Minyatür Sanatı (Fatih Sultan Mehmed Dönemi)

Son yıllardaki araştırmalar, Fatih Sultan Mehmed döneminde yapılmış birçok minyatürlü eseri gün ışığına çıkarmıştır. Bu eserler dönemin giyim, müzik aletleri ve eğlence hayatı gibi bazı özelliklerini de yansıtırlar. Fatih Sultan Mehmed, İtalya’dan aralarında Gentile Bellini’nin de bulunduğu sanatçılar getirtmişti. Bellini’ye yağlıboya portresini, Constanza da Ferrara’ya da üzerinde büstü ve atlı portresi bulunan madalyonları yaptırdı. Batı resim sanatını İstanbul atölyelerine tanıtan bu sanatçıların arkalarında bıraktıkları, etki, Doğu geleneği ile birlikte erken Osmanlı dönemi minyatür sanatı üslubunu oluşturan ilk adım olmuştur. Osmanlı portre ressamlığının ilk ürününü, Fatih Portresi ile Sinan Bey vermiştir.

XVI.Yüzyıl Klasik Dönem (Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Dönemi)

Yavuz Sultan Selim’in tahta çıkmasıyla (1512-1520) Osmanlı minyatürü için verimli bir dönem başlar ve bu durum Kanuni Sultan Süleyman döneminde de (1520-1566) devam eder. Yavuz Sultan Selim’in Tebriz ve Mısır’a yaptığı seferler sonucunda İstanbul’a getirilen, farklı gelenekleri temsil eden doğulu nakkâşlar birlikte eser üretmeye başladıklarında, etkisi XVI. yüzyılın ortalarına kadar sürecek dekoratif bir üslup yaratılır. Kanuni Sultan Süleyman dönemi, Osmanlı minyatür sanatında pek çok yeniliğin denendiği bir dönemdir. Bu yenilikler arasında, tarihi olayları saptama anlayışının “Şehnâmecilik” adıyla resmi bir görev halini alması da vardır. Bu anlayış içinde tarihi olaylar yazma olarak kayda geçirilirken, bir yandan da resimleniyordu.

XVII.Yüzyıl Minyatür Sanatı (Klasik Dönemden Uzaklaşma)

Minyatür sanatında nicelik ve nitelik bakımından bir düşüş göstermiştir. Kalender Paşa, sultan için normal boydan büyük Falname hazırlatmıştır. Melekler, cinler, vakvak ağacı gibi. Çok renkli ve kalın fırça ile yapılmıştır. Safevi etkisi görülür. Bu dönemde sıradan insanları, günlük yaşamları, tek figürlü kadınları gösteren minyatürlerde yapılmıştır.

XVIII.- XIX. Yüzyıl Batılılaşma Dönemi Minyatür Sanatı

XVIII. yüzyılın en ünlü minyatür ustası Nakkâş Levnî’dir. Levnî çeşitli milletten, meslekten kadın ve erkek figürünü resimlediği çok sayıda örnek bırakmıştır Levnî’nin en tanınmış eseri iki kopya olarak hazırladığı Surnâme’dir. Levnî’den sonra adı anılmaya değer tek sanatçı Abdullah Buharî’dir. Pencereden Bakan Kadın adlı resmi bu gelişen üsluba ilginç bir örnektir. 1877-1878 tarihinden sonra Osmanlı sanatında minyatür resminin yerini, batılı anlamda tuval resimleri almıştır.