Orta Yaş Döneminin Biyolojik Yönleri
Bireylerin 30’lu yaşlarının başından itibaren başlayıp 65 yaşına kadar uzanabilen dönem orta yaş dönemi olarak tanımlanabilir. Yaş aralıkları konusunda farklı yaklaşımlar olsa da genel kabulün bu doğrultuda olduğu söylenebilir. Bir başka ifadeyle genç yetişkinlik dönemi ile yaşlılık dönemi arasında kalan dönemi kapsayan dönem orta yaş dönemidir. Yaşlılık döneminin başlangıcına yönelik olarak yapılan kronolojik sınıflandırmada da 65 yaş alt sınır olarak kabul görmektedir.
Orta yaş dönemi, ortalama olarak 30 -35 yıl arasında devam eden bir sürece karşılık gelmektedir. Biyolojik, psikolojik ve sosyal yönlerden birçok gelişimsel aşama ve yaşamsal krizleri içeren orta yaş döneminde; evlilik yapma, anne ya da baba olma, istihdama katılma ve para kazanma, evlilik birlikteliğinin yıkılması, yaşamın anlamını yeniden gözden geçirme, eş, anne ve babanın ölümü gibi kayıp ve yas süreçleri yaşama ve bireyleri değişen fiziksel durumlarına uyum sağlama gibi önemli aşamalarla karşı karşıya kalırlar.
Orta yaş dönemine ait olan değişimler çok çeşitli ve detaylıdır. Bu değişimler fiziksel değişimler, bilişssel değişimler, cinsel değişimler ve duyusal değişimler alt başlıklarında toplanmaktadır.
Fiziksel değişimler ve işlev değişimleri odağında bireylerin fiziksel görünüşündeki değişimler orta yaş döneminde artış gösterir. Saçların beyazlamaya başlaması ve dökülmesi başlar. Orta yaş dönemi bireylerin kilo alma eğilimi gösterdikleri kadın ve erkek cinsiyet ayrımı yapmaksızın sağlıklarının olumsuz etkileneceğinin bilinmesine rağmen kilo alma eğiliminin devam ettiği bir aşamadır. Hatta ergenlik döneminde bireyin toplam ağırlığının içindeki yağ oranı, orta yaş döneminde bireyin toplam ağırlığının içindeki yağ oranının yarısı kadardır. Bununla birlikte bireyler kilo alma durumunu engelleyebilseler dahi bireylerin bel ve karın kısmındaki yaşanan fiziksel değişimler ön plana çıkmaktadır. Yer çekimine bağlı olarak dokularda ve kemik yapısında bir çökme meydana gelir. Bu çöküntü çok yavaş olmakla birlikte dış görünüm itibariyle yaşlılığı yansıtan, önemli bir husus olarak karşımıza çıkar [2]. Bu dönemde bedensel işleri yapma bağlamında da orta yaşlı bireylerde bir isteksizlik ve gerileme görülebilir. Yorucu işler yapıp çalıştıktan sonra dinlenme sonrası toparlanma süreci eskiye kıyasla daha uzan zaman alabilir [1].
Yer çekimine bağlı olarak dokularda ve kemik yapısında bir çökme meydana gelir. Bu çöküntü çok yavaş olmakla birlikte dış görünüm itibariyle yaşlılığı yansıtan, önemli bir husus olarak karşımıza çıkar [2]. Bu dönemde bedensel işleri yapma bağlamında da orta yaşlı bireylerde bir isteksizlik ve gerileme görülebilir. Yorucu işler yapıp çalıştıktan sonra dinlenme sonrası toparlanma süreci eskiye kıyasla daha uzun zaman alabilir [1].
Duyusal gelişimi değerlendirirken duyu organlarına dair işlevler ve becerileri ön planda tutmaktayız. Orta yaş dönemi içinde bireylerin duyu organlarında, duyusal becerilerinde meydana gelen değişimler değerlendirilmektedir. Duyu organlarındaki işlev sahibi hücrelere giden kan azaldığından, duyular netliğini ve işlevini kaybetmeye başlar. Duyu organlarında yaşanan değişimler ya da işlev kayıplarının arttığı orta yaş döneminde en fazla görme duyusunda azalma yaşandığı söylenebilir.
Orta yaş döneminde tahmin edilen durumun aksine bilişsel fonksiyonlarda çok az ve kademeli bir azalma söz konusudur. Bireylerin eğitim geçmişi, aktif çalışma yaşamına devam ediyor olması gibi durumlar bilişsel değişimler üzerinde etkili birer unsur olarak değerlendirilmektedir.
Erkeklik hormonu (Androjen) ve kadınlık hormonu (Östrojen) salgılanması cinsel işlevlerin yerine getirilmesinde ve sıklığında etki sahibidir. Ergenlik döneminden itibaren vücutta salgılanmaya başlayan androjen ve östrojen hormonları orta yaş döneminde azalma gösterme eğilimindedir.
Orta yaş döneminde erkeklerde androjen hormonlarının azalma göstermesi söz konusu iken kadınlarda östrojenin salgılanması birden durma eğilimindedir. Bu nedenle ilerleyen yaşlarda kadınların çocuk sahibi olması çok olası olarak görülmezken erkeklerin ileri yaşlarda dahi çocuk sahibi olma durumu söz konusudur.
Kadınlarda yumurtlama sürecinin son bulması ve doğurganlığın yitirilmesi menopoz olarak tanımlanmaktadır. Kadınlarda adet kanamalarının bittiği dönemde başlayan menopoz durumu ise bazı durumlarda olağanın dışında daha erken yaşlara gerilemekte bu duruma ‘’erken menopoz’’ ya da ‘’prematür menopoz’’ adı verilmektedir.
Erkeklerde de yaşın ilerlemesine bağlı olarak erkeklik hormonunun (testosteron) kandaki miktarının azalmasına andropoz denilir. Bu dönemde erkeklerde ereksiyon eskisi kadar çabuk olmaz, boşalma süresi ve gücü azalmış ayrıca sperm kalitesi düşmüştür.
Orta yaş dönemi insan yaşamının ikinci bir ergenlik dönemi olarak nitelenebilir. Ergenlik döneminin en önemli özelliği fiziksel değişimlerdir. Bunun yanı sıra bu değişimler bireyleri çocukluktan kesin bir şekilde ayıran bir yapıdadır. Bu dönemde fiziksel değişimler beraberinde psiko -sosyal açılardan da farklılaşmayı ve değişimi de beraberinde getirmektedir.
Tüm bu bilgilerden hareketle orta yaş dönemi; fiziksel, cinsel, psikolojik, sosyal ve ailesel açılardan ciddi değişimlerin yaşandığı gelişimsel bir kriz dönemi olarak tanımlanır. Orta yaş krizi ise, bireyin yaşadığı bu değişimler karşısında ortaya koyduğu davranışsal ve düşünsel tepkilerin tamamıdır.
Müracaatçı pozisyonundaki bireyin gelişimsel aşamasını bilmek, o gelişimsel aşamanın özellikleri, yeterlikleri, eksiklikleri, krizleri vb. durumlarına karşı farkındalık sahibi olmak mesleki müdahale sürecine pozitif katkı sunacaktır. Tüm boyutlarıyla karşılaşılan vakanın çözümlemesi yapılması adımına önemli bir kazanım olacaktır.