Çocukluk Tarihi

“Çocukluk” kavramı tarihsel süreç içerisinde çok farklı boyutlarda ele alınmıştır. Günümüzden yüzyıl geriye gittiğimizde çocuğa verilen değer ve çocukluk kavramına yüklenen anlam, bugün birçok boyutlarda farklılık göstermektedir. Çocukluğu özel bakım ve korunma biçimlerine ihtiyaç duyan, herhangi bir mesleki tecrübe ve yeteneğe henüz sahip bulunmayan 0- 18 yaş aralığındaki insan grubu olarak tanımlayabiliriz. Çocukluk toplumsal bir yaratma olarak görülmektedir. “Çocukluk” kavramı içinde bulunduğu dönemin toplumsal ve tarihsel bir bakış açısını yansıtır. Antik dönem bir yetişkinler çağı olduğu için çocuklarla ilgilenilmemiş bu anlamda da o döneme ilişkin yeterince bilgi bulunmamaktadır. Orta Çağ’da ise bir bebek kundaktan çıkar çıkmaz yetişkin yaşamının bir parçası olur, aynı oyunları oynar, toplumsal yaşamı ve giyim biçimini paylaşırdı. Yeni yeni oluşan çocukluğun yetişkinlikten tamamen farklı olduğu ve olması gerektiği ve yetişkin yaşamının yalnızca sınırlı bir versiyonu olmadığı görüşü Batı dünyasına ilk olarak 17. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Yalnızca o dönemde çocuklar, ilk defa, minyatür yetişkin gibi çizilmekten farklı biçimde kendilerine özgü niteliklerle donatılarak resmedilmişlerdir. Dolayısıyla çocuklar 17. yüzyılın başlarından itibaren, kendilerine özgü giysilere, oyunlar, öykülere, müziğe ve resimlere sahip olmaya başladılar. Böylece onlar yetişkin etkinliklerinden uzak tutuldular ve yetişkinlerle çocukların dünyası birbirinden ayrıldı. Bu ayrımın başlıca nedeni önce matbaanın icadı ve bununla bağlantılı olarak sonrasında olagelen eğitim ve okullaşma oranının artmasıdır. Günümüzde ise yeni ticari oyuncaklar, özellikle televizyon, bilgisayar video oyunları gibi elektronik araçlar çocukluğun dünyasını derin bir biçimde etkilemiş ve bu durum çocukluğun yok oluşuna sebep olmuştur. Çocuklar ve yetişkinler arasındaki sınırlar yok olmuştur. Medya ve çocuk ilişkisine ilişkin ortaya çıkmış olan olumsuz tablo günümüzde de hâlen devam etmekte olup, çocukların ayrıca önemli bir tüketici grubunu oluşturmakta olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalmış bulunmaktayız. Ülkemizde ise çocukluğun tarihsel analizini yaptığımızda çocukların ve çocukluğun ihmal edildiği gerçeği ile karşılaşmaktayız. Bu gerçeklik, özellikle alt sosyoekonomik gelir grubunda olan çocuklar açısından günümüzde de güncelliğini korumaktadır. Osmanlı toplumunda da o dönemin çocuk giysileri incelendiğinde çocuk kıyafetlerinin yetişkin kıyafetlerinden farklı olmadığı gözlemlenmektedir.Türkiye’de sosyal ve ekonomik düzeyleri düşük ailelerin çocuktan beklentilerinin ekonomik çerçevede yoğunlaştığı ve eğitimden beklediklerinin de bu doğrultuda değiştiği; çoğunlukta olan bu tür ailelerin çocuklarını mesleki eğitime yönlendirdikleri saptanmıştır. Çocukluğun değerinin kültürel, ekonomik, politik olarak değiştiğini görmemize rağmen birçok yoksul ailenin çocuklarını hâlâ mali bir kaynak, piyasa tarafından ucuz iş gücü olarak görülmeleri engellenememiştir. Çocuk işçiliği verileri de bu durumu teyit etmektedir. Bu dersin okutulma amaçları arasında; çocukluğu daha iyi analiz edebilmek için tarihsel verilerden yararlanarak günümüze ışık tutması, çocuk kavramlarına getirilen yaklaşımlar hakkında bilgi sahibi olunması, çocukluğun olmadığı yıllar ve çocukluğun keşfedildiği yıllar arasındaki farklılıklara değinilerek aydınlatıcı verilere ulaşılması, çocukluğun günümüzdeki durumuna ilişkin bir çerçeve oluşturması ve çocukluğun ülkemizdeki duru hakkında bilgi edinerek yapılacak olan çalışmalara esin oluşturması bulunmaktadır.