Montessori Yaklaşımı

“Yardım ve kurtuluş ancak çocuklardan gelir. Çünkü insanı insan yapan çocuklardır.” Maria MONTESSORI

Maria Montessori, 1870 yılında İtalya’da dünyaya gelmiştir. Zamanının çok ötesinde bir kadın olan Montessori, 1896 yılında İtalya’nın ilk kadın doktoru unvanına sahip olmuştur. Doktor unvanına sahip olduktan sonra zihinsel engelli çocuklar ve onların eğitilmesi ile ilgilenmeye başlamıştır. Ancak bu süreçte zihinsel engelli çocukların eğitimlerinde temel sorunun tıbbi değil pedagojik olduğunu fark edip onlara özel bir eğitim sistemi oluşturmaya çalışmıştır. Bu eğitim sistemini oluştururken Piaget ve Seguin’den etkilenmiştir. Günümüzde Montessori yaklaşımı zamanının çok ötesine geçmiş ve artık bir felsefi akım olarak görülmeye başlanmıştır. 1909 yılından itibaren Montessori kendi eğitim sistemini eğitimcilere öğretmeye başlamıştır ve bu yöntem hâlâ ilgi gören bir yaklaşım olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde uluslararası düzeyde eğitimleri AMI (Association Montessori Internationale), ESF (The Educateurs sans Frontieres) ve AMS (The American Montessori Society) dernekleri tarafından verilmeye devam edilmektedir.

Montessori, çocukların eğitilmesinde kitapların yerini gerçek yaşam materyallerinin alması gerektiğini belirtmektedir. Çocuklar okulda gerçek yaşam materyalleri ile iç içe olmalıdır ki hayata atılmaya hazır bireyler hâline gelebilsinler. Bu düşünceden kaynaklı olarak Montessori sınıflarında çocuklar bitkilerin bakımlarını üstlenmekte, kendi beslenmelerini kendileri hazırlayabilmekte, sınıflarının temizliğinden sorumlu olmaktadır.

Montessori, çocukların “emici zihin”lerinin olduğunu ve yaşamlarının ilk üç yılında çevredeki bilgileri gözlem yoluyla zihinlerine aldıklarını belirtmektedir. Üç yaşına gelen bir çocuk artık bu sayede kendi kişiliğinin temellerini atmış olarak eğitsel etkinliklere başlayabilmektedir. Özellikle yaşamın ilk üç yılı bu yüzden çok değerlidir ve çocukların beş duyuları aracılığıyla gelişimleri desteklenmelidir. Bu dönemde ziller, iç içe geçmeli bloklar, koku kutuları, renk tabletleri, ısı kutuları, sesli kutuları kullanılabilir.

Montessori eğitiminde kendi özel materyalleri kullanılmaktadır. Bu materyaller Montessori sınıfları için özel olarak tasarlanmıştır. Materyallerin ortak özelliği çocuğun deneme-yanılma yoluyla kendi hatasını kendisinin bulup, ona düzeltme imkanı tanımasıdır. Montessori, bu şekilde çocukların “öz düzenleme” ve “öz motivasyon” kapasitelerinin gelişeceğine inanıyordu. Montessori’ye göre çocukların yaparak yaşayarak öğrenmeleri sayesinde kalıcı öğrenmeler gerçekleştirilmektedir. Ödül veya ceza yoluyla edinilen bilgiler kalıcı öğrenmeyi sağlamamakta ve “öz motivasyon” gelişimini engellemektedir.

Montessori çocukların “içsel disiplin” geliştirmeleri gerektiğini belirtmektedir. Bu disiplini gerçekleştiren çocuklar hayata hazır hâle gelebilmektedir. Ayrıca Montessori sınıflarında “sınırlı özgürlük” kavramı ön plana çıkmaktadır. Bir çocuğun sınıfta veya okulda gün içerisinde istediği etkinliği seçme hakkı vardır. Ancak bu etkinliği seçtikten sonra etkinliğini tamamlamalı ve işi bittiğinde etkinlik halısını toplayıp, kullandığı materyali aldığı yere koyması gerekmektedir. Bu sayede çocuklarda “içsel disiplin” oluşacaktır.

Montessori, çocuklarda “oyun” kelimesi yerine “çalışma” kelimesinin kullanımını tercih etmektedir. O’na göre çocuklar oyun oynamamakta, gerçek yaşama hazırlık yapmaya çalışmaktadır. Örneğin, üç yaşındaki bir çocuğun oynadığını gördüğünüzde aslında onun üç yaşına kadar bilinçsiz zihni tarafından emilen bilgileri bilinçli hâle getirmeye çalıştığını düşünmemiz gerekmektedir.

Montessori’ye göre, toplumu etkilemek istiyorsak, dikkatimizi çocukluk dönemine (anaokulu dönemi) çevirmemiz gerekmektedir. O’na göre, insanlığı inşaa eden çocuklardır ve bunu da ancak onlara verdiğimiz materyaller aracılığıyla yapabilirler. Bu yüzden Montessori eğitiminde materyallerin büyük önemi vardır ve günlük yaşam becerileri, matematik, fen, mantık, sanat gibi çalışmalar bu materyallerle gerçekleştirilmektedir. Montessori materyallerin eğitimdeki önemini şu cümlesi ile göstermektedir: “Çocuğun eline koymadığınız şeyi aklına koyamazsınız”.

Son olarak Montessori yaklaşımının olumlu ve olumsuz yönlerine göz atmalıyız. Montessori yaklaşımı çocuklara kendi hızlarında öğrenme imkanı sunmakta, farklı yaş grupları arasında etkileşimi artırmakta, çocukların ilgi ve becerilerine göre öğrenme ortamı sunmakta, bağımsızlık, pozitif düşünme (mindfullness) gibi hayat becerilerini geliştirmekte, öz güveni yüksek çocuklar yetiştirmeye olanak tanımaktadır. Olumsuz yönleri ise; programı değiştirmenin çok zor olması, oyuna yeterli önemi vermemesi, okumayı fonetikle öğretmesi ve materyal ücretlerinin çok yüksek olduğu için erişim sıkıntısı oluşmasıdır.