Yerleşik Yaşam, Kent ve Toplum

İnsan Yerleşimlerinin Tarihî Arka Planı

İlk Yerleşimler

İnsanoğlunun ilk ortaya çıkışı yaklaşık 25 milyon yıl öncesine dayanmaktadır. İnsanlar, ilk ortaya çıktıkları dönemde, bugünden çok farklı ve hayvanların yaşam biçimine benzer bir şekilde doğayla iç içe ve doğayla uyumlu bir yaşam sürdürümüşlerdir. Bu yaşam biçimi çok uzun yıllar devam etmiş ve nihayet avcı toplayıcı toplum denilen toplum biçimi ile yerleşik denilebilecek yaşam biçimine geçmeye başlamışlardır.

Avcı toplayıcı toplumlarda insan yerleşimleri

Avcı toplayıcı toplumlarda av alanlarına bağlı olarak süreksiz, kolaylıkla yer değiştirilebilen, kolaylıkla sökülebilen ve kurulabilen barınaklar inşa edilmiş ve bu barınaklarda yaşam sürdürülmüştür.

Avcı toplayıcı toplumlarda barınaklar ve yaşam alanları; av alanlarına, coğrafi ve iklimsel koşullara göre değişen, kolaylıkla yer değiştirilebilen bir yapıdaydı. Bundan dolayı avcı toplayıcı toplumlarda kısmen yerleşik yaşama geçilmeye başlanmış olmakla birlikte, gerçekte yerleşik yaşama geçiş tarımcı toplumlarda olmuştur.

Tarımcı toplumlarda insan yerleşimleri

İnsanoğlunun gerçek anlamda ilk yerleşik yaşama geçişi ancak tarım devrimi, yani toprağın ekilip biçilmeye başlaması ile olmuştur.

Tarım devrimi ile birlikte yerleşik yaşama geçiş gerçekleşmiş; tarım ve hayvan evcilleştirme bilgi ve becerisinin oluşması ve iklim, toprak, su gibi çevresel koşulların elverişli hâle gelmiş olması gerekmiştir.

Tarımcı toplumların daha ileri aşamalarında yerleşik yaşama geçiş ile birlikte, kentler ortaya çıkmaya başlamış böylelikle kentsel yaşam oluşmaya başlamıştır.

Tarımcı toplumlarda üretici köylüler günümüzün baraka denilen yapılarına benzer derme çatma barınaklarda yaşamlarını sürdürürlerken, dönemin yöneticileri ve elitleri şatafatlı şatolarda yaşamlarını sürdürmüşlerdir.

Endüstriyel toplumlarda insan yerleşimleri

Kentleşmenin gerçekten toplumsal bir karakter kazanması ise aslen endüstriyel toplumla birlikte olmuştur. Endüstriyel toplumlar, kentli toplumlardır.

İlk kez endüstriyel toplum ile birlikte nüfusun çoğunluğu kentlerde yaşamaya başlamış ve kentli yaşam, temel ve genel bir yaşam biçimi hâline gelmiştir.

Endüstriyel toplumda nüfusun büyük bir çoğunluğunun kentlerde yaşıyor olmasından dolayı, kent yönetimine ilişkin olan sorunlar aslında ve aynı zamanda, tümden ülke yönetimini de ilgilendiren sorunlardır. Dolayısıyla endüstriyel toplumda ülke yönetimleri büyük ölçüde kentsel nüfus tarafından ve kentsel dinamiklere bağlı olarak belirlenmektedir. Bundan dolayı endüstri toplumunun kentleri, ekonomik anlamda üretimin ve tüketimin gerçekleştiği pazar niteliği taşımasının yanı sıra; siyasal anlamda, demokratik yönetim fonksiyonunun gerçekleştiği demokrasi arenası ve toplumsal anlamda toplumsal ilişkilerin gerçekleştiği toplumsal mekândır.

Endüstriyel toplum ile birlikte görece rahat ve konforlu konutlarda yaşamak, sadece toplumun elitlerine yönelik bir ayrıcalık olmaktan çıkmış, işçi sınıfı gibi orta ve alt sınıftan olanlar da rahat ve konforlu konutlarda yaşama olanağına kavuşmuştur.

Endüstriyel toplumda kentler, ekonomik anlamda üretim ve tüketimin meydana geldiği pazar niteliği taşırken; siyasi anlamda yönetim işelevinin ve demokratik mekanizmalarınn işlediği demokrasi arenası; toplumsal anlamda da toplumsal ilişkilerin gerçekleştiği toplumsal mekân niteliği taşımaktadır.