Kent ve Toplumsal Cinsiyet

En genel anlamda kent, nüfus yoğunluğu olan ve tarım dışı üretimin yapıldığı alan olarak tanımlanır.

Modern toplumun yerleşim ve yaşam alanı olan kentler, uygarlığın ve özgürlüğün alanlarıdır. Farklı yaşam biçimlerinin ve farklı kişiliklerin bir arada bulunduğu mekânlar olarak kentler, aynı zamanda iktidarın mekânları olurlar.

Sınıfsal, etnik ve toplumsal cinsiyet farklılıkları yeni iktidar biçimlerine neden olur. Bu bağlamda kadınların kentle olan ilişkileri sorunlu olmuştur.

Çoğu kez kadınlar kentten dışlanmışlardır. Bunun temel nedeni kentin kamusal olanla ve eril sosyalleşmeyle kurduğu özdeşlik ilişkisidir.

Geleneksel ataerkil toplumsal cinsiyet sosyalleşmesi kadını ev ve evdeki iş bölümüyle, doğurganlıkla, yeniden üretimle tanımlar. Erkeği ise, ev dışı olanla, kamusal alanla ve otoriteyle özdeş görür. Böylece biyolojik cinsiyetin aksine, toplumsal cinsiyet farklılıkları, sosyal ve kültürel olarak yapılandırır. Cinsiyete dayalı ayrımcı iş bölümü kamusala da yansır.

Kamusal olanın değerli olduğu bir ortamda kadının ev içi ve dolayısıyla kamusal statüsü de düşük olur. Ev dışı, hane dışı alan aklın ve kamunun, yani devletin ve birincil olan erkeğin alanı, kadın karşısında üstün görülür. Ev, aile ve kadın ise, ikincil olanın alanıdır. Bu alan özeldir, mahremdir, kişiseldir ve hane dışına kapalıdır.

Erkekler için ise hane, kamusaldan kaçış, rahatlama alanıdır. Ev, iş yaşamının gerçeklerinden bunalan erkek için kendine kurduğu öznel bir dünya ile duygularını açığa vurduğu yaşam alanıdır.

Kadının da hanenin bu mahrem alanında kalması, kamusalın çıkar ve çekişmelerinden uzak tutulması gerekir. Böylece koruyucu bir ataerkil anlaşıyla erkek kamusalı kendi için özgürlük alanı olarak kurarken, kadını dışlar ve evde, mahremde tutar. Bu cinsiyetçi yapılanma kadının, kente ancak sınırlı ve denetimli biçimde katılmasını olanaklı kılar. Kadın mekânlarını ayrıştır, kimi zaman da kentten tamamen dışlar.

Kadın hareketi 1970’lerden itibaren “Bireysel olan politiktir.” söylemiyle kenti de sorgulamaya açmış ve yeni alternatif eşitlikçi kent politikalarının ve mekânlarının gelişmesine öncülük etmiştir.