Hemodinamik Sistem Bozuklukları

Memelilerde hücrelere oksijen ve besin maddelerini getiren, CO2 ve metabolik atıkları hücrelerden uzaklaştıran hemodinamik sisteme ihtiyaç duyarlar. Dolaşım sistemi kan, kalp, arteriyel ve venöz damarlar ile lenfatik damarlardan oluşur.

Vücudun % 60’ı sudur, bunun % 40’ı intraselüler, % 15’i interselüler ve % 5’i plazma sıvısı şeklindedir. Sıvı dengesi, kan dolaşımı, kan, renal fonksiyon ve lenfatik drenajla ilişkilidir. Hastalık ve ölüm olaylarında mutlaka bir dolaşım bozukluğu vardır.

Bu ünitede hiperemi, konjesyon, anemi, hemoraji, şok, ödem ve dehidrasyon konuları anlatılacaktır.

Hiperemi-Konjesyon

Hiperemi, bir bölgeye kanın arterler yolu ile fazlaca gönderilmesi, konjesyon ise venöz kanın damarlarda birikmesi olayıdır.

I. Hiperemi:

Hiperemide arteriyel damarlarda fazla miktarda oksijenden zengin, temiz kan bulunur. Bu nedenle hiperemik organlar kanlı -kırmızı renkte görülürler.

Nedenleri; Yangısal reaksiyonlar, fizyolojik aktivitenin artması ve sinir sisteminin uyarılmasıdır.

II. Konjesyon:

Konjesyonda venöz damarlarda fazla miktarda kirli kan bulunduğundan konjesyone organlar koyu kırmızı, şiddetli olaylarda koyu mavi -kırmızı renkte görülür, bu duruma siyanoz denir.

Venöz dönüşe engel olan her durum konjesyona neden olur. Kalp yetmezlikleri, sıkı bandaj, apse ve tümöral kitleler, karaciğer sirozu olayları, mide ve bağırsakların vaziyet değişiklikleri konjesyonun önemli nedenlerindendir.

Konjesyonun yaygınlığı genel veya lokal, seyri ise akut ve kronik konjesyon şeklindedir.

Venöz kan akışının birden bire tamamen durması akut konjesyona, venöz dönüşün uzun süreli kısmen engellenmesi kronik konjesyona neden olur.

Sonu:

Konjesyonlarda kan akışı durgunlaşır, kanın oksijeni azalır ve hipoksi gelişir. Hipoksi damar endotel hücrelerinde dejenerasyona neden olur. Bu nedenle konjesyone organlarda ödem vardır. Kronik konjesyonlarda organın parankim hücrelerinde dejenerasyon ve nekroz oluşur.

Konjesyone organlar büyümüş ve siyanotik yani siyahımsı -kırmızı bir hal almıştır. Akciğer ödem ve solunum güçlüğü vardır.

Anemi

Anemi dolaşan kanda eritrosit ve/veya hemoglobin eksikliğidir.

Anemiler genel ve lokal anemi şeklindedir.

Başlıca nedenleri, eritrosit yapımı için gerekli maddelerin (demir) eksikliği, çeşitli kanamalar, eritrositlerin yıkımlanması, kan yapımının engellenmesidir. Lokal anemilere ise arterlere basınç yapan bandaj ve sargılar, apse ve tümöral kitleler neden olur. Anemilerde perifer kanda eritrosit sayısı ve heamoglobin konsantrasyonu düşüktür, mukozalar soluk ve mat renklidir.

Anemilerde kanın oksijen taşıma kapasitesi düşer ve hipoksi gelişir. Nöronlar, böbrek tubulus epitelleri, kalp kası hücreleri ve hepatositler hipoksiye oldukça duyarlı hücrelerdir.

Kanama (Hemoraji)

Kanama, kanın veya eritrositlerin kalp ve damarlar dışına çıkması olayıdır

I-Diapedez Kanamalar:

Eritrositlerin endotel hücreleri arasından dokulara sızmasıyla oluşan kanamalardır. Damar endotelini yaralayıcı enfeksiyöz, toksik ve diğer nedenler ile damar endotellerinin arası eritrositlerin geçebileceği kadar genişlemesi sonucu diapedez kanamalar oluşur. Sebepleri, antraks ve yanıkara gibi septisemik hastalıklar, zehirli maddeler, kronik konjesyonlardır.

II-Reksin Kanamalar

Damar duvarlarının travmalarla yırtılması sonucu meydana gelen kanamalardır. Özellikle hayvanlarda iç ve dış parazitler başlıca nedenidir.

Kanamaların İsimlendirilmesi

Kanamanın büyüklüğü 1 -2 mm ise peteşi, 3 -5 mm ise ekimoz denir. Peteşi ve ekimozlar kapillar ve venüllerde oluşan diapedez kanamalardır. Ayrıca mideden kan gelmesine hematemez, akciğerlerden köpüklü kan gelmesine hemoptizi, burun kanamasına epistaksis denir. İdrarda kan görülmesine hematüri, dışkıda kan bulunmasına ise melena denir. Kronik kanamalar anemiye, şiddetli akut kanamalar şok ve ölüme yol açabilir

Şok (Kollaps)

Şok, kan dolaşımının akut yetersizliğidir. Dolaşımdaki kan miktarının, damarların hacminden az olması, damarların lümenini dolduramaması sonucu gelişir. Dokular kanla yeterince beslenemezler, ve hipoksi gelişir. Hipoksi sonucu hücrelerde dejenerasyon ve nekroz, organlarda yetersizlikler, bunu takiben de şok meydana gelir. Büyük miktarda ani kanamalar, vücudun fazlaca sıvı kaybetmesi, miyokard infarktusları, septisemik enfeksiyonlar, şiddetli yanıklar ve büyük operasyonlar şoka neden olabilirler. Şok hızla çoklu organ yetmezliğine ve ölüme giden bir bozukluktur.

Ödem

Ödem, doku aralıkları ile vücut boşluklarındaki sıvının artmasıdır. Ödemin nedenleri, kan plazması ile doku sıvısının hidrostatik basıncı ve osmotik basınçlarındaki değişiklikler ile kapillar permeabilitenin( geçirgenliğin) artmasıdır. Ayrıca lenfatiklerdeki tıkanıklıklar da ödeme neden olur.

Doku sıvısı ile kan plazması arasındaki sıvı alışverişi, bu sıvıların hidrostatik ve osmotik basınçları tarafından düzenlenir. Arteriyel kapillarlardaki kan ve doku sıvılarının hidrostatik ve osmotik basınçları arasındaki 7 mm civalık bir filtrasyon basıncıyla damar içindeki sıvı hücreler arasına çıkar. Venöz kapillarlarda ise yine bu basınçların etkisi ile 8 mm civalık bir absorbsiyon gerçekleşir. Böylece kan ile intersitisyel doku arasında sürekli bir sıvı alış verişi sağlanmış olur. Doku sıvısının fazlası lenf damarlarınca emilir.

Venöz dolaşımdaki durgunluk (kan hidrostatik basıncı artar) hipoproteinemi olayları ( kan osmotik basıncı düşer), lenfatiklerin tıkanması, yangı ve hipoksi olayları (damarların geçirgenliği artar), böbrek yetersizlikleri (sodyum tutulur) Ödemin başlıca nedenleridir.Farinks ve akciğer ödemleri asfeksiye, beyin ödemi denge bozukluğuna sebep olur.

Dehidrasyon

Dehidrasyon, kanın ve vücudun susuz kalması ve dolayısıyla vücuttaki su ve elektrolit dengesinin bozulması halidir. Özellikle yeni doğanlarda şiddetli akut ishaller ve kusmalar dehidrasyonun başlıca nedenidir.

Akut dehidrasyon olaylarında, özellikle çocuklarda ve genç hayvanlarda kısa sürede tedbir alınmazsa şok ve ölüm meydana gelir. Dehidrasyonda kaybolan sıvı için kan plazması kullanıldığından, kanın miktarı azalmış, yoğunluğu artmıştır.