Dünya'da ve Ülkemizde Üstün Zekâlı ve Yetenekli lerin Eğitiminin Tarihçesi
Üstün zekalı ve yeteneklilerin bulundukları topluma ve insanlığa faydalı olabilmeleri için de özel bir eğitim almaları gerekmektedir. Böyle bir eğitim gördüklerinde kendilerine ve topluma daha faydalı bireyler olarak yetişmeleri mümkündür. Tarih boyunca bazı toplumlar üstün zekalı ve yetenekli bireyleri özel olarak yetiştirme yolunu tercih etmişken çoğu toplum bu bireyleri ya görmezden gelmiş ya da diğer bireylere sunulanın ötesine geçmemiştir. Dünya tarihinde 15. yüzyıla kadar üstün zekalı ve yetenekli bireylerle ilgili bazı teori ve küçük denemeler dışında sistemli bir eğitim sunulamamıştır. Bu konuda ilk sistemli modeli Enderun Mektebi adıyla Osmanlılar gerçekleştirebilmiştir. Enderun Mektebi ile yetenekli gençlerin keşfedilip sarayda eğitilmesi ve devletin üst düzey görevlerine getirilmesi sadece Türklerce uygulanmaya başlanmıştır. Enderun mektebinin pratik temelleri Sultan II. Murat zamanında atılsa da mektebin ideal düzeni Fatih Sultan Mehmet Han zamanında gerçekleştirilmiştir. Enderun Mektebi ya da bir başka değişle devşirme sistemi kulluk düzeni üzerine kurulmuştur. Hristiyan tebadan belli kriterlerle seçilen öğrenciler başkente getirilmiş, burada Müslüman yapılmış, bilgileri kaydedilmiş ve isimleri değiştirilmiştir. Daha sonra Osmanlı topraklarındaki Türk ailelere dağıtılan devşirme çocuklar Türk kültürü, dili ve dinini öğrenmeleri sağlanmıştır. Bu süreci tamamlayan çocuklar başkentte tekrar bir değerlendirme sürecine girmişler ve en yetenekli olanları Enderun’un hazırlık okullarına gönderilmişlerdir. Bu okullarda ciddi bir eğitim alan ve başarılı olanlar da saraydaki Enderun Mektebine girmeye hak kazanmışlardır. Diğer öğrenciler ise yeniçeri ocağı ve ya diğer devlet hizmetlerinde görevlendirilmişlerdir. Enderun Mektebi büyük oda, küçük oda, seferli, doğancılar, kiler, hazine ve has oda olmak üzere farklı aşamalardan oluşmaktadır. Öğrenciler büyük ve küçük odadaki eğitimi tamamladıktan sonra saray hizmetlerinde görev almışlar ve mesleki beceriler edinmişlerdir. Bu süreçte de farklı değerlendirme ve eleme sürecinden geçen öğrencilerden çok az bir kısmı son oda olan has odaya ulaşabilmiştir. Bu süreçte ülkenin en iyi bilgin ve sanatkârlarından eğitim almışlardır. Has odadaki eğitimini tamamlayan öğrenciler devletin üst düzey makamlarında görevler almışlardır.Modern anlamda üstün zekalı ve yeteneklilerin eğitimi ise ilk zekâ testlerinin geliştirilmesi ile başlamıştır. Üstün zekalı ve yeteneklilerin eğitimi konusunda bilimsel çalışmalar, ilk sınıf ve okul girişimleri ABD’li bilim insanları tarafından yapılmıştır. Diğer bazı ülkeler ABD’yi izlemiş ancak çoğu ülke 1990’lı yıllardan sonra bu konuya eğilmeye başlamışlardır. Türkiye ise cumhuriyetin ilk yıllarında zeka ve yetenek bakımından ülkeye katkı sağlayacak gençleri yurt dışına göndermiş, 1950’li yıllarda bazı sınıf denemeleri yapmıştır. Türkiye’nin sonraki yıllarda ortaöğretim düzeyinde özel akademik yeteneğe yönelik liseler açtığı, üstün zekalı ve yeteneklilerin eğitim konusunda 1990’lı yılların ortasına kadar çok sınırlı gelişme gösterdiği söylenebilir. 1995 yılında Ankara’da açılan ilk Bilim ve Sanat Merkezi ile üstün zekalı ve yetenekli öğrencilerin normal akranlarıyla örgün eğitimlerine devam etmeleri ve destek eğitim almaları bir politika olarak belirlenmiştir. Türkiye’de 2010 yıllarda konu ile ilgili tartışma ve araştırmalar artmış ve Devlet strateji belgelerinde bu bireylere yönelik hedeflere yer vermiştir.