Toplumsal Yapı ve Kurumsal Arka Plan

Osmanlı devletinin son dönemlerinde dış dünya, kendisine karşı konulması imkânsız, ancak taklit edilebilen ve bütün ülkeyi tam bir siyasal ve ekonomik denetim altında tutan bir güçtü. Bu dönemde dış dünyanın Osmanlı aç ısından iki işlevi olmuştur. Birinci işlev ideoloji ihraç etmek, ikinci işlev ise, sömüre sömüre sonunda imparatorluğu yıkmaktır.

Cumhuriyet döneminin en yakın kaynakları arasında II. Meşrutiyet dönemini görebiliriz. Cumhuriyet döneminin temel kültür politikaları olan millîleşme ve çağdaşlaşma anlayışları bu dönemde sistemli olarak dile getirilmiş ve tartışılmıştır.

Osmanlı devlet yapısını ve idare mekanizmasını anlamak üzere yapılan çalışmalar ve geliştirilen modeller, genelde Alma sosyolog Max Weber'in doğu toplumları ve devletleri için geliştirdiği tanımlamalar ve modellerden ilham almaktadır. Weber'e göre doğu devletleri, otoritenin şahsi takdir ve keyfiyete dayandığı patrimonyal karakterdeydi.

Modernleş me çabaları, Osmanlı toplumunun dini ve etnik esaslar üzerinde yeniden yapılanmasını gerektirdi. 1839 Tanzimat fermanı Gayrimüslimlerin Müslümanlarla eşit olduğunu ilan etmiş ti.

Saint Simon ve A. Comte sosyolojisi, 30 yıllık bir aradan sonra Durkheim ile yeniden canlanmıştır. Toplumun davranış tarzlarını inceleyen sosyal fizyolojinin karşısına sosyal morfolojiyi çıkaran Durkheim, Saint Simon’ un dinamik sosyolojisinden ilham almıştır.

Pozitivizmin başarısı, Aydınlanmanın mitolojilere karşı mücadelesini geleneksel mantığın kutsal alanına taşımak olmuştur. Aydınlanmanın bilim anlayışında bunu açık şekilde görebiliriz. Bilimsel bilgi denetlenebilir bilgidir, bu demektir ki onun olgulara dönülerek doğruluğu veya yanlışlığı gösterilebilir.

Cumhuriyet devrimleri, düşünsel ve kurumsal olarak Tanzimat ve Meşrutiyet döneminde mayalanmıştır. Bu bağlamda, Osmanlıdan Cumhuriyet’e birçok alanda belirgin bir süreklilik olduğu savını ileri sürebiliriz. Dolay ısıyla, siyasal fikirlerin ve onların uzantısı olan kurumları Osmanlı modernleşmesine uzanan bir analiz yapmak ve Cumhuriyet devrimini hazırlayan pozitivist eğilimleri tespit etmek, Cumhuriyet Paradigmasının temellerini tahlil etmek aç ısından kaçınılmazdır.

Pozitivizm ülkemizde yalnızca devletin resmî ideolojisi değildir. Aynı zamanda aydınlar ve entelektüeller arasında da egemen ideolojidir.

Antiemperyalist bir savaş sonucu doğan Türk Devrimi; bir alt yapı devrimi değildir, siyasal bir devrimdir. Bu özellik üst–yap ısal sorunları n çözümüne öncelik kazandı rm ıştır. Daha sonra düşünsel çözüm önerilmesine dayanan bu sorunlar sayesinde, düşünürlerin devrimi yönlendirmelerinin zeminini de hazırlanmıştır.