Anadolu’nun Fethi ve Süleymanşah Dönemi
Türklerin Anadolu’ya ilk defa ne zaman ve nasıl geldikleri konusunda farklı görüşler ileri sürülmektedir. Özellikle son yıllarda yapılan araştırmalar neticesinde ortaya çıkan kaya resimleri, tamga ve kurgan gibi arkeolojik buluntular, Anadolu'daki Türk varlığı oldukça eskiye götüren deliller ortaya koymaktadır.
Bunların dışında günümüze ulaşan yazılı kaynaklardan anlaşıldığı kadarıyla Hunlar 395 yılında Erzurum bölgesinden Karasu ve Fırat vadilerine kadar ilerleyip Urfa ve Antakya’yı kuşatmışlardır. Hun Türklerinin bu Anadolu akını, o dönemde Urfa piskoposu olan Efraim'in eserinde anlatılmaktadır.
İslamiyet'in doğuşu ve Türklerin İslamiyet'i yavaş yavaş kabul ederek İslam ordularında yer almaya başlamalarından sonra Emevi ve özellikle Abbasi ordularında görev alan Türkler, Anadolu'daki gaza ve cihat faaliyetleri sırasında Anadolu'da tekrar göründüler. Ancak Bizans -İslâm mücadelesi şeklinde geçen bu faaliyetler, Anadolu’nun iç bölgelerinin fethi ve bölgede kalıcı İslâm hâkimiyeti ya da Türk yerleşmesine dönüşemedi. Anadolu'nun gerçek anlamda Türkleşmesi ve İslamlaşması ise Selçukluların bölgedeki faaliyetleri sonucunda gerçekleşti.
Selçukluların Anadolu'daki ilk faaliyeti Urfalı Mateos'un eserinden öğrendiğimiz kadarıyla 1018 yılında Çağrı Bey tarafından yapılan Doğu Anadolu akınıydı. Çağrı Bey, emrindeki küçük bir Selçuku birliği bölgeye gelerek Van çevresinde Bizans'a bağlı olarak hüküm süren Vaspurakan Ermenilerine karşı gaza ve cihat faaliyetlerinde bulundu. Gazneli Mahmud’un Arslan Yabgu’yu Kalencar Kalesi'ne hapsetmesi (1028) üzerine ona bağlı olan Türkmenlerin Azerbaycan üzerinden Anadolu'ya geçmesi de bölgeye çok sayıda Türkmenin yerleşmesine yol açtı. Böylece Anadolu’ya yönelik Büyük Oğuz göçü başlamış oldu.
Bu göçler 1040 yılında Büyük Selçuklu Devleti’nin kurulmasından sonra da devam etti. Bunun yanında Tuğrul Bey tarafından görevlendirilen Selçuklu melikleri, Azerbaycan üzerinden Anadolu’ya girip Doğu Anadolu bölgesinde Bizans İmparatorluğu ve ona tabi Ermeni ve Gürcülerle mücadele ettiler. 1048 yılında Bizans'la yapılan Pasinler Savaşı'nı kazanan Selçukluluların Anadolu'daki ilerleyişi 1054 yılında Tuğrul Bey'in Malazgirt Kalesi'ni kuşatmasıyla ileri bir safhaya geçti. Sultan Alp Arslan döneminde ise Kars, Ani, Malazgirt, Ahlat, Erciş, Membiç ve güneydoğu Anadolu’da bulunan bazı şehir ve kaleler ele geçirilmişti.
Bu gelişmeler karşısında çaresiz kalan Bizans, Türkmenleri Anadolu'dan çıkarmak için büyük çaba harcasa da başarılı olamamıştır. Özellikle 1068 yılında tahta oturan Romanos Diogenes, Anadolu'daki Türkmenlere karşı 1068, 1069 ve 1070 yıllarında üç büyük sefer düzenledi, fakat hiç bir başarı elde edemedi.
1071 yılında ise o güne kadar görülmemiş büyüklükte bir ordu toplayarak yeni bir Anadolu seferine çıktı. Sultan Alp Arslan onu Malazgirt'te karşıladı ve Bizans ordusuna ağır bir mağlubiyet tattırdı (26 Ağustos 1017).
1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra esir düşen Romanos'la yapılan antlaşmayla Bizans, Selçuklulara vergi vermeyi kabul etmiştir. Ancak Sultan Alp Arslan'ın serbest bıraktığı Romanos, İstanbul'a döndüğünde tahtına oturamamış, yeni imparator VII. Mihail ise antlaşmayı kabul etmemiştir. Bunun üzerine Anadolu'nun fetih emrini veren Sultan Alp Arslan, bölgeye büyük bey ve emirlerini göndermiştir. Türk göç dalgaları Anadolu’nun iç bölgelerine yayılmış, Anadolu’ya geldiklerinde önemli yerleri ve kaleleri ele geçiren Anadolu'yu fethe başlamışlardır. Böylece Anadolu’nun etnik ve siyasi yapısı tamamen değişmiştir.
Kısa süre içinde Anadolu'nun muhtelif bölgelerini fetheden Selçuklu bey ve emirleri, fethettikleri yerlerde yeni Türk beylikleri kurmuşlardır. Çoğunluğu Doğu ve Güneydoğu bölgesinde kurulan bu devletlerin en önemlileri Erzurum’da Saltuklular, Sivas ve çevresinde Danişmendliler, Divriği’de Mengücekliler, Bitlis ve Erzen’de Dilmaçoğulları, Ahlat, Van, Erciş, Bargiri, Tatvan, Malazgirt, Muş ve Sason civarında Ahlatşahlar ve Mardin ve çevresinde Artukoğulları’dır. Ancak bunlardan en önemlisi Kutalmışoğlu Süleymanşah tarafından kurulan Türkiye Selçuklu Devleti'dir.
1075 yılında Selçuklu hanedanının Arslan Yabgu kolundan gelen Kutalmışoğlu Süleymanşah tarafından İznik'te kurulan Türkiye Selçuklu Devleti, kısa süre içinde Bizans karşısında etkili olmuştur. Malazgirt Savaşı sonunda Anadolu'daki savunma sistemi tamamen çöken Bizans, 1077 -1081 yılları arasında neredeyse tamamen Süleymanşah'ın kontrolü altına girmiştir. Bizans tahtına kimin oturacağını belirleyecek, İstanbul'a karşı girişilecek saldırıları durdurabilecek bir konumda olan Süleymanşah, zaman zaman Bizans başkentine, hatta Rumeli'ne kadar gitmiş, Üsküdar kıyılarında gümrük kurarak boğazı kontrol altına almıştır. 1081 yılında tahta oturan Aleksios Komnenos'la bir antlaşma yaparak Boğaz'a kadar olan toprakların Türkiye Selçuklularına ait olduğunu tescillemiştir.
1081 yılı antlaşmasından sonra doğuya dönen Süleymanşah, Antakya ve Tarsus'u ele geçirdikten sonra Kuzey Suriye'ye yönelmiştir. Onun Kuzey Suriye'ye yönelmesi, bölgedeki mahalli beylerle Selçuklu melik ve emirlerini rahatsız etmiştir. Özellikle Halep hâkimiyeti konusunda yaşanan gerginlik, Türkiye Selçuklu hükümdarı Süleymanşah’la Suriye Selçuklu meliki Tutuş'u karşı karşıya getirmiş ve Aynu Seylem'de yapılan savaşı kaybeden Süleymanşah hayatını kaybetmiştir (4 Haziran 1086).
Süleymanşah'ın ölümünden sonra oğulları Kılıç Arslan ve Kulan Arslan, Sultan Melikşâh tarafından Isfahan'a götürüldüğünden, Türkiye Selçuklu tahtı Süleymanşah'ın İznik'te naip/vekil olarak bıraktığı Ebu'l -Kasım, onun ardından da Ebu'l -Gazi tarafından korunmuş, bu durum Kılıç Arslan'ın 1093 yılı başında İznik'e gelip babasının tahtına oturmasına kadar devam etmiştir.