Farklı Kültürlerde Çocuğun Toplumsallaşması

Dünya üzerindeki her çocuğun çocuk olma hakkı vardır. Bu hak Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve yerel kanunlar tarafından korumaya alınmıştır. Devletlerin ve uluslararası yasaların sağlamaya çalıştığı bu koruma; yaşadığı anda çocuğa hem çocuk hem de birey olarak haklar tanıyan, aynı zamanda da geleceğin hür düşünceli, açık fikirli, yaratıcı, insanlığın gelişmesine katkıda bulunabilecek bireylerin yetiştirilmesini sağlamaktadır.

Çocuğun toplumsallaşması, doğumundan ölümüne kadarki süreyi kapsayan ve hayatını şekillendiren bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumsallaşma kısaca çocuğun topluma uyum sağlaması olarak tanımlanabilmektedir. Toplumsallaşma kavramı iletişim ve toplumun kendisinden bağımsız olarak düşünülmemelidir. Toplum bireylerin birbirleri ile bağları olan insanların bir arada olması ile oluşur. Bireyler arasındaki bu bağlar ise iletişim ile sağlanır.

Bu süreçte toplumsal farklılıklar çocukların kararlarını, yapılarını, bireysel özelliklerini ve özellikle de iletişimlerini etkilemektedir. Çocuğun toplumsallaşma sürecinin şekillenmesinde en etkili unsurlar kültürel yapı, değerler, yargılar ve inançlar sayılabilmektedir. Çocuk ise tüm bu unsurlar ile ilk kez aile içerisinde tanışır. Bu sebeple çocuğun hayatının geri kalanı, yani toplumsallaşması, bu tanışma sürecine göre şekillenir. Toplumun temel yapı taşı olan ailede bulunan fertler kültürel yapıları, eğitimleri, maddi durumları, inançları ve yargıları ile çocuğu toplumsal yapıya hazırlar. Bütün kültürlerde toplumsallaşma çıktısı benzerlik gösterirken (topluma uyum sağlama), bu farklılıklardan da kaynaklı olarak toplumsallaşma süreci değişkenlik göstermektedir.

Toplumlar bireyci ve toplulukçu olarak farklı yapılar etrafında toplanır. Bireyci kültürlerde çocuğun kendisini ifade etmesi toplumsallaşmanın en önemli unsurlarından biri olarak görülür. Çocuğun bir birey olarak kendisini konumlandırması ve toplumsallaşma sürecinin bu şekilde devam ettirilebilmesi için dış çevresi ve öğrenim süreci de çocuğu desteklemektedir. Bireysel özgürlükler ve demokrasiler bu toplumlarda daha yaygındır. Bu toplumlara örnek olarak batı ülkeler, Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri gösterilebilir.

Toplulukçu toplumlarda ise çocuğun topluma uyum sağlaması ve görüşlerini ona göre şekillendirmesi beklenir. Bu toplumlarda çocuğa değerler, normlar ve görüşler direkt olarak aktarılır ve bunların öğrenilerek kabul edilmesi beklenir. Genel olarak bu toplumlarda çocuğun bir birey olarak kabul görmesi daha geç yaşta yaşanır. Toplulukçu kültürlere örnek olarak Çin, Afrika ve Orta Doğu ülkeleri verilebilmektedir.

Bu iki toplum yapısı son yıllarda ise küreselleşmenin etkisi ile birbirine yakınlaşmakta ve "toplumların toplumsallaşması" durumu ortaya çıkmaktadır. İnternetin ve medyanın gelişmesi ile daha sık görünmeye başlayan bu durum toplumlar içerisinde alt kültürler oluşmasına zemin hazırlamıştır. Bu durum aynı toplum içerisindeki çocukların bile farklı toplumsallaşma süreçleri yaşama ihtimalini beraberinde getirmiştir.

Tüm bu unsurların birleşiminden oluşan toplumsallaşma yolculuğu, her çocuğun kendine özgü, biricik yapısını ortaya çıkarır. Çocuk bu etkileşimler ile gelişirken aynı zamanda etkili bir iletişimin ve toplumun devamlılığının da yapı taşını oluşturmaya başlar. Çocuk toplumsallaşma süreci içerisinde bir sonraki nesillere aktaracağı toplumsallaşma kalıplarını da öğrendiği için döngünün bir parçası haline gelmektedir.

Çocuğun sağlıklı toplumsallaşma süreci sonunda, hangi kültürde olursa olsun, çocuğun kendisinin ve bireyselliğinin farkındalığına ulaşmış, kendi dışındaki bireylerin toplumda varlıklarını kabul etmiş, özgür seçimleri sonucunda topluma bağlılık geliştirmiş, bilinçli ve gönüllü olarak toplumsal sorumluluk üstlenmeye hazır bireyler gelişir.