Çok Kültürlülüğe Birey Temelli Bir Yaklaşım: Özel Gereksinimlilik ve Bireyselleştirilmiş İlk Okuma İçerikleri
Geleneksel kültürel formlar bireyleri tanımlarken daha çok normal, tipik gibi birtakım çerçeveler çizer. Bireyin fiziksel, zihinsel ya da ruhsal durumu bu tanımların dışına çıktığında ise farklılıkların anlamlandırılıp tanımlanması toplumsal yapı ve farkındalıkla ilişkili olmakla birlikte çoğu zaman acıma, dışlama ya da en pasif hâliyle görmezden gelme hâline dönüşür. Bu olumsuz kültürel etiketlemeler yapılırken ister doğuştan ister sonradan ortaya çıkan bir durum olsun dün olduğu gibi bugün de özel gereksinimliliğin insan çeşitliliğin bir parçası olduğu gerçeği dikkatlerden kaçar.
Özel gereksinimli bireylerin okullaşma sürecine katılması kadar eğitimlerinin sürekli ve erişilebilir olması da önemlidir. Bu sebeple Milli Eğitim Bakanlığı farklı yaş gruplarını ve tanıları dikkate alan özel eğitim içerikleri ve ortamları sunmaktadır. Özel eğitim uzmanı öğretmenler, bireyselleştirilmiş içerikler çerçevesinde bu eğitim programlarını yürütürler.
Eğitim sürecinin en temel becerileri arasında okuma ve yazma becerisi gelir. Özel gereksinimli bireylerde okuma becerisinin hedeflenen seviyeye ulaşması için metnin içeriği; somut -soyut kavramlar açısından düzenlenmeli, konular gündelik hayat pratiklerinin oluşmasına ve sürdürülebilmesine destek olmalı, görsellerin içerikle uyumlarına dikkat edilmeli, okuma becerisi kadar okuduğunu anlama üzerinde de yoğunlaşılmalıdır.
Bireyselleştirilmiş içerikler hazırlamak zor ve zahmetli bir süreç olsa da aile, öğretmen ve okul işbirliğiyle gerçekleşebilir niteliktedir. Özel gereksinimliliğin durumu ve seviyesine göre teknolojinin olanaklarından yararlanılması, tanı gruplarına göre disiplinlerarası bir çalışmayla bireysel içeriklerin üretilmesi ve uygulanması, çıktıların bir sonraki eğitim aşaması için tartışılması gerekir.
Çok kültürlülük baskın bir kültür içinde farklı aidiyetleri olan bireylerin ya da grupların tanınmasını, haklarının korunmasını ve birlikte yaşam becerisinin geliştirilmesini savunan bir kültür modelidir.
Özel gereksinimli bireylerin eğitim -öğretim planlaması da bu 2 dönem dikkate alınarak Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde yer alan Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanır.
Her bireyin var oluşuyla birlikte kişisel özelliklerine, beceri ve yeteneklerine, eşsiz ve biricik oluşuna vurgu yapılmasına rağmen özel gereksinimlilik durumu çeşitli sebeplerle farklı değerlendirilmiştir.
Bireylerin sadece bu alan üzerinden tanımlanması diğer özelliklerinin, daha geniş anlamda kim olduklarının göz ardı edilmesine sebep olabilmektedir. Oysaki dün olduğu gibi bugün de “engelilik”, insan çeşitliliğinin bir parçasıdır.
Dünya nüfusunun yaklaşık %10’unu ülkemizin nüfusunun ise yaklaşık %12’sini özel gereksinimli bireylerin oluşturduğu göz önüne alındığında, aslında hiç de azımsanmayacak bir topluluğun ve bu toplulukla doğal ve dolaylı olarak ilişkili bir nüfusun varlığından ve hak taleplerinden bahsedildiği gerçeği ortaya çıkar.
Bireyin topluma dâhil olma şekillerinden biri de doğal olarak okullaşma sürecidir. Bireyin kabul görme ve sosyalleşme alanlarından biri olan okulların çok kültürlülük esasına göre yapılandırılması, eşit ve adil eğitim hakkı için iyi bir seçenek olarak düşünülebilir.
Çok kültürlü eğitim modellerinin farkındalığı ve kabulü savunan aynı zamanda teşvik eden içeriği, bireylerin okullaşma sürecinin en üst düzeye çıkarılmasını aynı zamanda seçenekleri de barındırmasını hedefler. Çocuğun yüksek menfaati düşünülerek oluşturulmuş yasalarla birlikte, çok kültürlü eğitim modelleri özel gereksinimli bireyler için faydalı bir seçenek olarak değerlendirilebilir.
Özel gereksinimli birey, bireysel, gelişim özellikleri ve eğitim yeterlilikleri açısından akranlarından anlamlı düzeyde farklılık gösterenlere denir. Bu tanım sadece akranlarından zayıf yanları olanları değil akranlarından daha güçlü yanları olan üstün yetenekli, üstün zekâlı bireyleri de kapsamaktadır. Özel gereksinimli bireylerin eğitim ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak üzere bu alanda eğitim görmüş personelle, uygun ortamlarda verilen ve özel olarak hazırlanmış eğitim programları ile sürdürülen eğitime de özel eğitim denir.
Özel gereksinimli çocukların 0 -36 aylık dönemini kapsayan Erken Çocukluk Dönemi Özel Eğitim Programının içeriği; bilişsel gelişim alanı, alıcı ve ifade edici dil gelişim alanı, kaba ve ince motor gelişim alanı, sosyal -duygusal gelişim alanı, uyumsal beceriler gelişim alanı olarak belirlenmiştir. 37 -72 ayı kapsayan dönem ise Okul Öncesi Özel Eğitim Programı olarak tanımlanmıştır ve erken çocukluk dönemi eğitim -öğretim programının içeriğinde yer alan ve yukarıda sıralanan başlıklar bu dönemde de devam ettirilmiştir.
Özel eğitim, bir uzmanlık alanıdır ve alan uzmanı personel tarafından yürütülmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra özel eğitim için özel olarak hazırlanmış/tefriş edilmiş, gerekli materyallerle donatılmış bir sınıf ortamı hazırlanmalıdır. Her ne kadar genel bir içeriği olsa da öncelikle tıbbi tanıları, bireysel farklılıkları dikkate alarak oluşturulmuş bir eğitim programına sahip olması beklenir.
Her birey için yeni bir deneyim ya da başlangıç birtakım kaygı, korku, telaş gibi süreçleri içerebilir ve bu süreçler uygun tutum ve davranışlarla giderilebilir. Özel gereksinimli bireyler için ise farklı sebeplerle durum biraz daha karmaşık ve uzun bir süreci gerektirebilir. Bu sebeple bireyselleştirilmiş bir program, alan uzmanı öğretmen, aile, okul hatta akran desteği hedeflenen seviyeye ulaşmak için oldukça önemlidir.
Özel gereksinimli bireyler için üretilmiş ya da onlara uygun olduğu düşünülen kitaplar, metinler işaretlenmeli ve kendi içinde basitten zora doğru bir dizi olarak tasarlanmalıdır. (Otizmli ve down sendromlu çocuklar için uygundur. 1. Seviye gibi.) Kısaca bu durumu, özel gereksinimli çocukların eğitimi kadar eğitim materyalleri kişiselleştirilmelidir şeklinde özetlemek mümkündür.
İlk okuma materyalleri nasıl olmalıdır sorusunun cevabı için pek çok detay ve bilgiye ihtiyaç olmakla birlikte genel olarak; büyük puntolarla basılmış, sade, gerçeğe uygun ya da yakın biçimde resmedilmiş, tekrara izin verecek şekilde, basit sorularla içeriği zenginleştirilmiş, ifadelerin açık, net ve günlük hayatın akışına uygun olması gibi özellikler sıralanabilir. Ayrıca İlk okuma metinlerde soyut kavramlara, mekânlara ve figürlere yer verilmemesi uygun şartlarda kademeli olarak basitte başlayarak kademeli bir geçiş tercih edilmesi uygun olabilir.
Yazılı materyaller dışında görsel ve işitsel malzemeler için gerekirse akıllı tahtalar ya da diğer teknolojik olanaklardan yararlanılmalıdır. Her bireye özgü kişiselleştirilmiş materyal kullanımını üretmek ve kullanmak uzun bir süreç alabilir ayrıca zahmetli olduğu da bilinmektedir. Ancak bu süreçleri teknolojinin imkânlarından yararlanarak ilgili öğrencilerin kullanımına sunmak için de birtakım çalışmalar yapılmaktadır. Okulların ve öğretmenlerin bu programları edinmesi, kullanılabilir ve özellikle kişiselleştirilebilir hâle getirmesi de paydaşların katkılarıyla mümkün olabilir.