1960- 1980 Arasında Türkiye’de Siyasal Hayat
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ve Türk siyasi yaşamının en önemli hadiselerinden biri 27 Mayıs 1960 Darbesi'dir. 27 Mayıs Darbesi sonrası Türk siyasal yaşamı, önemli değişimlere sahne olmuştur. Bu bağlamda zikredilmesi gereken gelişmeler arasında; yeni bir anayasanın yapılması, 1960 sonrası seçimlerinin doğurduğu siyasal partiler ve parlamento aritmetikleri, 12 Mart Muhtırası, anayasada 1971 Muhtırası sonrası yapılan değişiklikler, ideolojik ayrışmalar ve benzerleri sayılabilir.
27 Mayıs 1960 sabahı saat 5:25’te Ankara Radyosu'ndan yayınlanan duyuru ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yönetime el koyduğu ilan edilmiştir. Böylece eksikliklerine rağmen işleyen demokrasi, çoğu yapay oluşturulmuş siyasi gerginlikler gerekçe gösterilerek devre dışı bırakılmıştır.
Darbe bildirisinde Türk demokrasisinin buhran içinde olduğu, kardeş kavgasının önüne geçme amacının güdüldüğü, şahıslara veya zümrelere yönelik bir teşebbüs olmadığı, NATO’ya inanç ve bağlılığın sürdürüldüğü ve en kısa sürede serbest seçimlerin yapılacağı ifade edilmiştir.
Millî Birlik Komitesi adını alan oluşum, 38 subaydan meydana geliyordu. Darbe sonrasında bu oluşumun başına Orgeneral Cemal Gürsel getirildi. Söz konusu bu süreçte Demokrat Parti kapatılmış, mensupları yargılanmıştır. Eylül 1961’de Hasan Polatkan, Fatin Rüştü Zorlu ve Adnan Menderes idam edilmişlerdir.
Millî Birlik Komitesi, askerî idarenin süresi konusunda ihtilafa düşmüş, bunun sonucunda Komite üyesi 14 subayın orduyla ilişkisi kesilerek yurt dışı görevlere atanmaları suretiyle aslında bu oluşumdan bütünüyle tasfiye edilmeleri amaçlanmıştır.
Anayasa, Millî Birlik Komitesi ve Temsilciler Meclisi üyelerinden oluşan Kurucu Meclis tarafından hazırlanmıştır. 9 Temmuz 1961 tarihinde halk oyuna sunulmuş ve % 61,5 oy oranıyla kabul edilmiştir. Yeni anayasa, 1924 Anayasası’na nazaran temel hak ve özgürlükler açısından daha ileri ilkeler ihtiva etmiştir. Ancak bu düzenlemeler yeterli düzeyde olmamıştır. Örneğin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin iki kanadından biri olan Cumhuriyet Senatosu’nda atanmış üyelerin bulunması demokratik temsil ilkesine aykırı bir düzenleme olmuştur.
15 Ekim 1961 tarihinde, Darbe sonrasının ilk milletvekili genel seçimleri yapılmıştır.
Yeni partiler kurulmuştur. Örneğin Adalet Partisi ve Türkiye İşçi Partisi.
Üniversite gençliği arasında çatışmalar başlamıştır.
1962 yılında Küba Füze Krizi yaşanmıştır.
Kıbrıs’ta yaşanan olaylar sonrası Türkiye müdahale etmek istemiştir. ABD Başkanı Johnson’ın son derece sert bir üslupla yazılmış mektubu, Türk dış politikası dinamiklerinin sorgulanmasına neden olmuştur.
Türk Silahlı Kuvvetleri, 12 Mart 1971 tarihinde hükûmete muhtıra vermiştir. Muhtırada hükûmetin ve parlamentonun ülkeyi kardeş kavgasına sürüklediği vurgulanmış, partiler üstü bir anlayışla hükûmet teşkili istenmiş aksi takdirde Silahlı Kuvvetlerin yönetime el koyacağı ifade edilmiştir.
Muhtıra etkisini göstermiş ve Süleyman Demirel başbakanlıktan istifa etmiştir. Akabinde istikrarlı hükûmetler kurulamadığı gibi toplumsal kaosun boyutları da artmıştır.
1961 Anayasası’nda yapılan değişikliklerle yürütme erki güçlendirilmiş, Bakanlar Kurulu’na Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi verilmiştir.
Temel hak ve özgürlüklere kısıtlamalar getirilmiştir.
Askerî Yüksek İdare Mahkemesi kurulmuştur.
Devlet Güvenlik Mahkemeleri kurulmuştur.
Üniversiteler ve TRT’nin özerkliği kısıtlanmıştır.
Sokak çatışmaları olmuş, siyasal arena da bu durumdan ciddi biçimde etkilenmiştir.
İstikrarlı bir hük ûmet kurulamamış, 1980 yılına kadar ülke koalisyonlarla yönetilmiştir.
1974 yılında Kıbrıs Barış Harek âtı yapılmıştır.
Ekonomik sorunlar had safhaya ulaşmıştır.
Darbe sonrası ilk genel seçim 1961 yılında yapılmış ve koalisyon hük ûmeti oluşturulmuştur. 1961 ve 1965 genel seçimleri sonucu Adalet Partisi tek başına iktidar şansı elde etmiştir. 1971 Muhtırası sonrası yapılan 1973 ve 1977 genel seçimlerinde de hiçbir siyasal parti tek başına iktidar olabilecek parlamento çoğunluğu elde edememiştir.