1946- 1960 Yılları Arasında Türkiye’de Siyasi Hayat

1946 yılında Türkiye’de yeni bir dönem başlamış bu yıl hem çok partili demokratik hayattın en önemli partilerinden biri olan Demokrat Parti kurulmuş hem de çok partili hayatın ilk genel seçimi yapılmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi anayasaya göre genel seçimlerin 1947 yılında yapılması gerekirken biraz da Demokrat Partiyi henüz yeni teşkilatlanıyorken hazırlıksız yakalama düşüncesiyle seçimi erkene almıştır. 1946 seçimlerinde birçok usulsüzlük yaşanmış ve CHP yeniden iktidar olmuştur. 1947 yılı başında toplanan DP Birinci Olağan Kongresi demokratik sahnelere sahne olmuş, DP ‘‘Hürriyet Misakı’’nı yayınlayarak ülkede demokrasi standartlarının yükseltilmesi ve seçim güvenliği ile ilgili taleplerde bulunmuşlardır.

1946 yılından 1950’ye kadar CHP iktidar, DP ise muhalefette kalmış, bu dönem içinde iki parti arasındaki ilişkiler 12 Temmuz Beyannamesi ve Recep Peker’in istifasına kadar oldukça gergin geçmiş, Peker’in istifasından sonra da çok yumuşamamıştır. Fakat 12 Temmuz Beyannamesi ne olursa olsun iki parti arasındaki ilişkilerde bir yumuşama ortaya koymuştur. Bu durum her iki partide de sıkıntılara yol açmış DP içinde bir grup 12 Temmuz Beyannamesi'ni kabul eden parti yöneticilerine bu konuda çeşitli eleştiriler yöneltmiş bu konu DP’den bir kısım milletvekillerinin istifa edip Millet Partisini kurmalarına yol açmıştır. CHP’de de benzer rahatsızlıklar baş göstermiş ve Beyanname konusunda Cumhurbaşkanı İnönü’yü suçlayan Peker görevinden istifa etmiştir.

Türkiye 1950 yılında genel seçimlere gitmiş, 14 Mayıs’ta yapılan seçimlerde DP tek başına iktidar olmuştur. 1954’e kadar DP iktidarı gerçekten başarılı bir dönem geçirmiş bunun mükâfatı olarak 1954 seçimlerini rekor bir oy oranı ile kazanmıştır. Demokrat Parti iktidarı 1954 seçimlerinden sonra özellikle iç politikada gelişen olaylar karşısında hızla gerilemeye ve güç kaybetmeye başlamıştır. 1950 -1960 arası Demokrat Partinin ilk ve son iktidar tecrübesi olmuş, CHP’de ilk kez muhalefet tecrübesi yaşamıştır. Gerek iktidardaki DP, gerekse de muhalefetteki CHP konumlarının gereğini tecrübesizlik tahammülsüzlük ve rekabet yüzünden yerine getirememişler bu da on yıllık DP İktidarı Dönemi'nde iktidar muhalefet ilişkileri oldukça sıkıntılı geçmesine neden olmuştur.

DP’nin ikinci seçim zaferinden sonra ekonomide başlayan sıkıntılar, sonrasında artarak devam etmiştir. Aynı zamanda DP’nin otoriter yönetime kayma eğilimi, muhalefet ve muhalif basınla yaşadığı gerginlikler, 6- 7 Eylül olayları, bazı DP yöneticilerine ve bakanlarına yöneltilen yolsuzluk suçlamaları parti içi tartışmalar ve Millet Partisinden sonra DP’den ayrılanların Köylü ve Hürriyet Partilerini kurmaları DP’yi oldukça zorlamıştır.

Demokrat Parti İktidarı Dönemi'nde dış politika konusunda oldukça önemli gelişmeler yaşanmıştır. Türkiye 1952 yılında NATO üyesi olmuş, yine 1955 tarihinde Türkiye ve Irak’ın bir araya gelmesi ile kurulan Bağdat Paktı’na İngiltere, İran ve Pakistan da üye olmuş, Irak’ın ayrılmasından sonra da bu Pakt CENTO ismiyle yola devam etmiştir.

1950’li yılların ortalarından sonra SSCB -Suriye yakınlaşması Türkiye’nin tepkisine neden olmuş ve bu konuda ABD ile birlikte hareket etmiştir. Fakat Ortadoğu ülkelerinin bu konuda Türkiye’nin tezlerine verdikleri desteği çekmeleri sorunun ve duruma SSCB’nin müdahalesi sorunu dondurmuştur

Demokrat Parti Dönemi'nde Kıbrıs sorunu uluslararası bir sorun h âline gelmiş, Türkiye, İngiltere ve Yunanistan arasında uzun yıllar devam eden müzakereler ve yapılan toplantılardan sonra 1959 yılında imzalanan Zürih ve Londra Anlaşmalarıyla Türklerin haklarının anayasal güvence altına alındığı Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuştur.

Demokrat Parti on yıllık iktidarı boyunca orduda oluşan cuntaları görememiş veya görüp ciddiye almamıştır. Dokuz Subay Olayı bu durumun en bariz göstergesi olmuştur. Nihayet ordudaki bu cuntalar bir süre sonra birleşmişler ve 27 Mayıs'ta yönetime el koyarak ülkeyi büyük bir felakete sürüklemişlerdir.