Mondros Mütarekesi ve Türk Direnişinin Doğuşu: Mütarekenin Uygulanışı ve Tepkiler

Osmanlı Devleti Açısından Savaşın Sonu: Mondros Mütarekesi

Osmanlı Devleti savaş esnasında kaydadeğer bir performans sergilediyse de 1918'de gelişen olumsuz şartlar nedeniyle 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi'ni imzalayarak savaştan çeklidi.

Mondros Mütarekesi Öncesi Durum

Savaşın son yılı itibariyle imparatorluğun sosyo-ekonomik ve politik göstergeleri açısından bir yıkım söz konusuydu. 1918'de Osmanlı Devleti’nin askeri göstergeleri de son derece kritik bir hale gelmişti.

Bulgaristan'ın savaştan çekilmesi, durumun daha kritik bir hale gelmesine neden oldu.

Osmanlı Devleti'nin Savaşı Sonlandırma Girişimleri

Osmanlı Devleti 1918 yılında, çeşitli kanal ve vasıtalarla savaşı sonlandırmaya yönelik bir takım girişimlerde bulundu.

Aynı yıl, Sultan VI. Mehmet Vahdettin de şahsi kanallar vasıtasıyla İngiltere’ye barış teklifinde bulunmuş, ancak bu girişimden de olumlu bir cevap alınamamıştı.

Mondros’a Giden Bir Arabulucu: İngiliz Generali Townshend

Savaşı sonlandırmak üzere Türkiye'deki esir İngiliz Generali Townshend vasıtasıyla Amiral Calthorpe ve dolayısıyla da İngiliz Hükümeti ile bir iletişim kuruldu.

Mütareke Heyetinin Belirlenmesi ve Talimatlar

Sultan Vahdettin, mütareke heyeti başkanının Damat Ferit Paşa olmasını istiyordu.

Osmanlı Hükümeti, mütareke heyeti başkanı olarak Rauf Beyi seçti.

Osmanlı Hükümeti, Rauf Bey'e verdiği talimatnamede öncelikle temel prensipleri belirlemişti. Cephelerde savaş sonlanacak, asker terhis edilecek ve Boğazlar açılacaktı.

Agamemnon Görüşmeleri ve Mondros Mütarekesi

Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında savaşı sonlandıran Mondros Mütarekesi, İngiliz savaş gemisi Agamemnon’da yapılan görüşmeler sonucunda imzalandı.

İtilaf Devletlerini temsil eden İngiliz Amiral Calthorpe kendisine verilen İtilaf mütareke maddelerinin tümünü ufak tefek değişikliklerle Türk heyetine kabul ve dikte ettirdi.

Mondros Mütarekesi'ni imzalayan Osmanlı Devleti, kendisini fiilen ayakta tutan bütün güçlerden vazgeçmek zorunda kaldı.

“Avrupa’nın Hasta Adamı” olarak tanımlanan Osmanlı Devleti, son nefesini Agamemnon zıhlısında vermişti.

Mütarekeye İlişkin Değerlendirmeler

Türk tarihinde imzalanan vesikaların en ağırı sayılan Mondros Mütarekesi, Osmanlı Devleti açısından bir felaketti.

Özellikle Boğazların açılması ve İtilaf Devletlerinin ülkedeki herhangi bir stratejik noktayı işgal etme hakkına sahip olmaları, ileride son derece sıkıntılı manzaraların ortaya çıkmasına sebep olacaktı.

Mütareke, Türkiye için son derece ağırdı ve ülke genelinde İtilaf Devletlerine sınırsız bir askeri kontrol hâkimiyeti sağlıyordu.

Mondros Mütarekesi’nden Sonraki Durum

Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından hemen sonra İstanbul’da önemli gelişmeler yaşanmıştı.

İttihat ve Terakki Partisi’nin iktidarı son bulmuş, Enver, Talat ve Cemal Paşalar ülkeyi terk etmişlerdi.

Ahmet İzzet Paşa Hükümeti istifa etmek zorunda kalmış ve yeni hükümet 11 Kasım 1918’de Tevfik Paşa tarafından kurulmuştu.

İstanbul, 13 Kasım 1918'de İtilaf donanması tarafından fiilen işgal edildi.

Meclis-i Mebusan 21 Aralık 1918’de Sultan Vahdettin tarafından kapatıldı.

Mütarekenin Uygulanışı: İşgaller

İtilaf Devletleri Mütareke'nin 7. maddesini ileri sürerek Türkiye'nin önemli noktalarını işgal ettiler.

Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından hemen sonra başlayan işgaller ciddi bir noktaya ulaşmış, esasında İtilaf Devletleri donanmasının 13 Kasım 1918’de İstanbul’a girmesiyle Osmanlı Devleti’nin başkenti de fiilen işgal altına alınmıştı.

Türk Milletinin İşgallere Karşı Tepkisi: Kuvâ-yı Milliye ve Müdafaa-i Hukuk

Sultan ve Hükümetleri işgallere gerekli direnci gösterip bunlara engel olamadıkları bir ortamda, Türk milleti, Milli Mücadele Hareketi’nin alt yapısını oluşturan bir örgütlenmeye girişti.

Türk Milli Direnişinin Örgütlenme Süreci

“Müdafaa-i Hukuk” ve “Kuva-yı Milliye” hareketi, Türk Kurtuluş Savaşı’nın alt yapısını oluşturan siyasi ve askeri direniş organizasyonları olarak ortaya çıkmıştı.

Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri, kuruldukları yerlerde işgallere karşı bölgesel direniş hareketini örgütlemeye başladılar.

Bu süreçte kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri şunlardı:

  • Kars Milli İslâm Şurası (Kasım 1918)
  • İzmir Müdafaa-i Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti (Aralık 1918)
  • Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Heyet-i Osmaniyesi (Kasım 1918)
  • Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti (Aralık 1918)
  • Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti (Şubat 1919)
  • Kilikyalılar Cemiyeti (Adana Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti) (Aralık 1918)
  • Milli Kongre Cemiyeti (Kasım 1918)
  • Karakol Cemiyeti (Kasım 1918)
  • Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti (Aralık 1919)

Bu örgütlerin çoğu Mondros Mütarekesi’nden sonra başlayan işgallere karşı bölgesel direniş hareketlerini organize etmek için kurulmuştu.

Milli Mücadele Hareketi’nin zemini bu milli kuruluşlarca oluşturulmuştu.

İzmir’in Yunanistan tarafından işgali, Kuva-yı Milliye ve Müdafaa-i Hukuk hareketinin hızlanıp, yayılmasına neden olmuştu.