Ahenk Unsurları
Ahenk
Ahenk, duygu düşüce ve hayalin etkili olabilmesi için ses, kelime ve cümlelerin kulağa hoş gelecek biçimde uyumlu sıralanışıdır. Şiir üslubunun önemli bir unsuru sayılan ahenk kelimesi, sözlük anlamıyla musiki terimi karşılığı da kullanılır. Ahenk, şiiri musikiye yaklaştıran bir özellik taşır. Şiirde ahenk büyük oranda kelimelerin ses değerlerinden sağlanır. Klasik Türk edebiyatında ahenk, fesahat kavramı ile ifade edilmiştir. Ayrıca, tezkire, divan ön sözleri ve bazı gazellerin mahlas beyitlerinde yine ahengin karşılığı olarak insicâm, tecânüs, teellüf, elfâz, edâ, mevzûn, selis ve selaset gibi kavramlar kullanılmıştır. Edebî metnin vazgeçilmez unsurlarından olan ahenk söz tekrarları, ses tekrarları, vezin, kafiye, redif ve bazı edebî sanatlarla karşımıza çıkar. Türk İslam edebiyatı anlayışı çizgisinde eser veren şair ve yazarlar okuyucu üzerinde belli bir etki bırakmak ve onu farklı bir atmosfere sokmak için ahenk unsurlarına başvururlar.
Vezin/Ölçü
Şiir, seslerden, hecelerden ve kelime gruplarından oluşan bir ifade şeklidir. Şiir sanatının en temel ögelerinden biri kabul edilen vezin önemli bir yere sahiptir. Türk şiirinde hece, aruz ve serbest vezin olmak üzere üç vezin yer alır. Hece veznin esası hece sayısına, aruzun ise hecelerin açık ve kapalılık durumuna göre belirlenir. Serbest vezin de kafiyesiz, ölçüsüz ve sabit nazım şekillerine bağlı olmayan mısralardan meydana gelmiş şiirlerdir.
Aruz vezni Arap edebiyatında doğmuş, onun dil yapısına, edebi geleneğine ve zevkine göre değişikliklere uğrayarak başta Fars ve Türk edebiyatları olmak üzere İslam medeniyetine ve edebiyatlarına girmiştir. Aruzun Cahiliye devrine kadar uzanan bir geçmişi vardır. İlk zamanlarda aruz dağınık ve düzensizdi. Büyük Arap alimi olan İmam Halil 9. Yüzyılda bu vezni sistemleştiren ve tertip eden kişidir. İmam Halil Aruz kalıplarını bahir adıyla gruplandırıp bunların birbirine olan yakınlılarını ve birbirleriyle ilişkilerini bir daire üzerinde göstermiştir. Arap aruzunda on beş bahir vardır. Bunlar, beş dairede toplanmıştır. Aruz, Araplarda başlı başına bir ilim sayıldığından dolayı terim noktasında çok zenginlik gösterir. Farslar, aruzu oldukça değişikliğe uğratmıştır. Türkler de Fars edbiyatından değişikliğe uğrayan ve gelişen aruzu almıştır. Türkler, İslamiyeti kabul ettikten sonar bu vezni kullanmaya başlamış ve yakın zaman kadar da kullanmaya devam etmişlerdir. Aruz vezni, bir ahenk unsuru olduğu kadar nazımda yazma eski harfli metni doğru okumanın da başka bir aracıdır.
Kafiye ve Redif
Şiirde esas unsur olan sesler ve kelimelerle birlikte mısralar da yer alır. Mısra sonu ses tekrarları bize kafiyeyi gösterir. Uyak olarak da adlandırılan kafiyeye halk şiirinde ayak da denilmektedir. Eski Türk şiirinde kafiye sistemi çoğunlukla mısra başındaydı. Buna “baş kafiye” veya “ön kafiye” denmekteydi. Türk şiirinde göz için kafiye ve kulak için kafiye olarak iki farklı yaklaşımın benimsendiği göze çarpar. Divan şiirinde kafiyenin göze hitap etmesi amaçlanırken, kafiyeli kelimelerin aynı kelime türünden olmasına dikkat edilirdi. Kafiye, divan şiirinde meydana getirilirken kelimelerin ses değerleri üzerinde durulmayıp bir çizgi sanatı gibi şiir göze yönlendirilir.
Türk Şiirinde kullanılan kafiye çeşitleri ise tek ses benzerliğine dayan yarım kafiye; bir ünlü ve bir ünsüz ses benzerliğine dayanan tam kafiye ;mısra sonlarında ikiden fazla ses benzerliğine dayanan kafiye çeşidine zengin kafiye; ses bakımından aynı, anlam yönünden farklı kelimerin oluşturduğu kafiyeye de cinaslı kafiye denir.