Tarihsel Turizm
Tarihsel turizm, kültür turizmi ana başlığı altında insanlığın geçmişini araştırmaya, incelemeye ve öğrenmeye yönelik aktiviteleri kapsayan turizm türüdür. Bu bağlamda tüm doğal ve kültürel miras tarihsel turizmin kapsamı içinde kalmaktadır.
Kültür turizmi, insanların yeni bilgi, deneyim kazanarak kültür seviyelerini artırmak ve kültürel farklılıkları öğrenmek amacıyla kültürel mek ânları görmek ve kültürel olaylara katılmak için yer değiştirmesidir ve çok çeşitli alt gruplar ya da aktiviteler şeklinde gerçekleştirilebilir. Belirli bir ülkeye ya da bölgeye yoğunlaşan ilgiler olabileceği gibi tamamen tek bir konu alanıyla sınırlı kültür turizmi aktiviteleri de söz konusu olabilir. Bu tanımdan hareketle tarihsel turizmi de, kültür turizminin geçmişe yönelik alt grubu içindeki aktiviteleri kapsayan özel bir alan olarak tanımlayabiliriz.
Tarihsel turizm kategorisi jeolojik miras turizmi, arkeolojik turizm, askerî tarih turizmi, yakın dönem tarihî yapılar ve mekânlar turizmi ile inanç ve ibadet turizmi olmak üzere beş ana grup altında sınıflandırılabilir. Türkiye yukarıda belirtilen tüm alt gruplarıyla birlikte tarihsel turizm açısından dünyadaki eşsiz bölgelerden biri olma niteliğine sahiptir. İnsanoğlunun ortaya çıkışından günümüze kadar olan dönem boyunca yaşanan kültürel süreç ve bununla ilişkili kalıntılar ve izler neredeyse kesintisiz bir biçimde izlenebilmektedir.
Jeolojik miras turizmi kapsamına giren ve yerkürenin geçmişine dair belge niteliği taşıyan unsurlar jeosit olarak adlandırılır. Birçok jeositin birarada bulunduğu alanlar yürüyüş rotaları, ziyaretçi merkezleri ve bilgilendirme panoları ile düzenlenerek gerek eğitim gerek turizm amacıyla kullanılacak jeoparklar olarak düzenlenebilir.
Arkeolojik turizm faaliyetleri kapsamında ziyaret edilebilecek yerler sit alanları ve müzeler şeklinde iki ayrı başlık hâlinde incelenebilir. Arkeolojik sit alanları yerleşim alanlarından mezarlıklara, kaya anıtlarından tek yapılara kadar çok farklı karakterde olabilir. Yerleşim alanları mağaralar, höyükler ya da geniş bir alana yayılmış kentler şeklinde olabilir. Her yerleşim yerinin kazısı gibi turizme yönelik planlaması ve buna yönelik uygulamaları da çeşitlilik gösterir.
Arkeolojik turizmin ziyaret alanlarından birini de müzeler oluşturmaktadır. Türkiye'de Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı devlet müzeleri yanında farklı konularda uzmanlaşmış ve bu alanda faaliyet gösteren özel müzeler de bulunmaktadır.
Askerî tarih turizminin ana konusunu antik dönemler ile uzak ve yakın geçmişte yaşanmış savaşların yapıldığı alanlar oluşturur. Bu alanlarla bağlantılı siperler, çatışma alanları, yollar ve karargâh gibi yapılar temel ziyaret unsurlarıdır.
Yakın dönem tarihî yapılar ve mekânlar turizmi aktiviteleri temelde iki ana başlık altında incelenebilir. İlki tüm dokusu ve yapılarıyla tarihî bir kimlik gösteren kentler, ikincisiyse kentler içinde belirli bölgelerde yeralan ya da tek başına izole biçimdeki tarihî yapılardır. Herhangi bir kentin kuruluşundan itibaren geçirdiği gelişimleri ve değişimleri yansıtan, eski kent dokusunu ve mimari bütünlüğünü koruyan bölümler/mahalleler bu tür turizm aktivitelerinde en çok ilgi gören yerler arasında başı çekmektedir.
İnanç turizmi, en genel anlamıyla kutsal mekânların ve alanların ziyaret edilmesi olarak tanımlanabilir. Her dine ve inanca ait kutsal alanlar ve mekanlar o dinin ya da inancın mensupları tarafından ziyaret edilerek belirli ritüeller gerçekleştirilmekte ve buna yönelik aktiviteler inanç turizmi başlığı altında değerlendirilmektedir. Kutsal mekânların ibadet amaçlı ziyareti hac olarak kabul edilmektedir. Katılanlar açısından hac bir turizm etkinliği olarak kabul edilmese de işletmecilik açısından bir turizm faaliyetidir. Hazırlanan içeriğin sonunda konunun tümünü kapsayacak şekilde özet hazırlanmalıdır.
Tarihsel turizm alanında yapılacak atılımlar için öncelikle ülkenin mevcut potansiyelinin eksiksiz bir şekilde ortaya konması ve bu potansiyelin yerli ve yabancı turistler tarafında etkin bir şekilde kullanılmasına yönelik planlayıcı adımlar atılması; planlı ve sürdürülebilir bir politikanın oluşturulması gerekmektedir.