Kalkınma Faktörleri ve Finansmanı

Kalkınma kavramı aynı zamanda bir süreçtir. Birey ve kurumların kendi ülkeleri ve yaşam refahlarını geliştirmek ve iyileştirmek adına yaptıkları tüm faaliyetler ve bu faaliyetleri etkileyen her unsurun etkisinin ölçülmesi ve planlamanın sürekli değişkenler ışığında güncellenmesi gerekmektedir. Kalkınma kavramını etkileyen faktörler arasında maddi (parasal) ölçütler yanı sıra, politik, sosyal, kültürel unsurlarda hem etkileyici hem de ölçme için kullanılabilen unsurlardır. Sürdürülebilir olması ülke sınırları içerisinde yaşayan bireyler açısından önem arzetmekte ve bu şekilde tanımlanmaktadır (Pearce, Atkinson, & Duborg, 1994).

II. Dünya Savaşı itibari ile gündemlerini meşgul eden bir kavram olması yanı sıra gelişmiş ülkelerin de mevcut yaşam standartlarını korumak ya da daha iyi hale getirmek için ekonomik olarak üzerinde önemle durulmaktadır. Kalkınmanın faktörleri ise, bu sürecin gerçekleşmesi için gerekli olan sebep ve sonuçların tamamını ifade eder. Toprak ve tarım az gelişmiş ve gelimekte olan ekonomilerde lokomotif görevi gören hakim sektör olarak karşımıza çıkmaktadır. Toprak ve tarım sayesinde ortaya çıkan "artık" üretim ve emek faktörleri sanayileşmede ve büyümede önemli rol oynamaktadır.

Sanayileşme ve büyüme beraberinde teknolojik gelişmeleri pozitif yönlü etkilemektedir. Bu durum nüfus ve beşeri sermaye artışına sebep olurken aralarında doğrudan pozitif bir ilişki olduğu söylenebilir. Ayrıca sanayileşme sonucu kentleşmede yaşanacak nüfus yoğunluğunun gıda ihtiyacı da yine Toprak ve tarım üzerinden karşılanmaktadır. Üretim ve emekte gerçekleşen artık kaynaklar aynı zamanda finansal gelişimi de beraberinde getirmektedir. Kalkınmanın sağlanabilmesi için gerekli olan finansman kaynakları iç ve dış kaynaklar olarak ikiye ayrılır. Kalkınmanın iç kaynak finanması Tasarruflar, Vergiler, İç Borçlanma ve Enflasyonist finansman olmak üzere 4 gruba ayrılır. Kalkınmanın Dış kaynakları ise; Dış borçlanma , Dış yardımlar ve Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları ve İhracat gelirleri olmak üzere 4 gruba ayırılır.

Tasarruflar; Ekonomik anlamda birey ya da kurumların

zorunlu ihtiyaçları ve giderlerini karşıladıktan sonra gelecekteki tüketimleri için ayırdıkları artık kaynaklar olarak ifade edilebilir.

Enflasyonist Finansman; enflasyon vergisi olarak

adlandırılabilir. Daha açık bir ifade ile tüketici vergilerinin hükümetler tarafından dolaysız bir vergi şekli ile alım gücünün düşürülmesi ve devlete aktarılması şeklinde ifade edilebilir (Kaynak, 2011).

İç Borçlanma; Hazine Müsteşarlığının, resmi kurumlar,

bankalar, özel sektör, hanehalkı gibi gruplardan tahvil ve bono gibi değerli evraklar vasıtası ile elde ettiği parasal kaynaklardır.

Vergiler; Kaynak ve teşvikler yönünden ayrı ayrı ele alınan

vergiler birey ya da kuruluşların kendi başlarına gideremeyecekleri ihtiyaçlarını karşılayabilmek adına elde ettikleri gelir ya da varlıklar üzerinden soyut bir kavram olan devlete hükümet eli ile zorunlu olarak aktardıkları mali kaynaklar şeklinde ifade edilir.

Dış Kaynaklar ise;

Dış Borçlanma; En genel geçer tanım olarak, herhangi bir devletinya da kamu kuruluşunun kendi kaynakları haricinde dış kaynaklardan sağladığı, alınmaları ve geri ödemeleri sırasında ulusal gelir üzerinde artırıcı ya da azaltıcı etkide bulunan reel gelir transferleridir (Akiş, 2010).

Dış Yardımlar; Ekonomik açıdan kalkınma çabası sarf eden ülkelerin bu amaçlarına destek olmak adına gelişmiş ülkelerin kamusal kaynaklarından hibe ya da maliyet değerlerinin altında ödeme koşulları ile ülkeler arasında serbest şekilde yapılan kaynak transferleridir (Akiş, 2010).

Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları; Belirli bir ekonomik hedefe ulaşabilmek için yapılan sermaye tahsisine yatırım denir. Yabancı sermaye yatırımı ise yatırım yapılabilir kaynakların kişi ya da kuruluşların kendi ülke sınırları dışına yaptıkları her türlü yatırım olarak ifade edilebilir (Akiş, 2010).

İhracat Gelirleri; Ülke sınırları içerisinde ya da dışında üretilmesine rağmen kişi ya da kurumun döviz elde ederek kendi nam -ı hesabına kazanıp ülke sınırları içerisinde döviz girdisi sağladığı gelir türüne “ İhracat geliri” denir. Üretim ve döviz kazançları şeklinde ikiye ayırılır. Üretim kazançları reel gelir (üretim) ile ölçülürken, döviz kazançları ise döviz girdisi ile ölçülmektedir (Akiş, 2010).