Toplumsal Tabakalaşma Olarak “Yeni Orta Sınıf”

Kavram Olarak Sınıf

Sınıf teorisi konusunda ister Marksist, isterse Weberci olsun her iki yaklaşım da sınıf olgusunu ekonomik temeller üzerinde şekillendirir. Fakat Marksist yaklaşım üretim ilişkilerini temel alırken Weberci yaklaşım pazar ilişkilerini temel ölçüt olarak kullanır. Weber, Marks’ın “tarih, sınıf çatışmalarının tarihidir” fikrini de eleştirir. Weber’e göre, sınıf çatışmaları bazı durumlarda önemli olabilir. Bununla birlikte, sınıf çatışmalarını tarihin dinamosu olarak kabul etmeyi gerektiren bir neden yoktur. Bunun da ötesinde sınıflar, pazar ilişkileri içinde şekillenir ve pazar ilişkileri sınıf çatışması ile açıklanamaz. Sınıf, ortak eylem türlerinin yalnızca bir tanesidir.

Orta Sınıf

Orta sınıf kavramı, daha çok sosyoloji alanında kullanılan bir kavramdır; ancak hem siyasi hem de iktisadi açılarından da önem taşır. Kendi içinde eski orta sınıf ve yeni orta sınıf olmak üzere ikiye ayrılır. Eski orta sınıf Endüstri Devrimi ile birlikte ortaya çıkan, az sayıda işçinin çalıştığı küçük ve orta ölçekli işletme sahiplerinden ve kendi hesabına çalışan esnaf ve zanaatkârlardan oluşmaktadır.

Yeni Orta Sınıf

Yeni orta sınıf ise Endüstri Devrimi sonrasında genellikle hizmet sektörünün gelişimi ile birlikte ortaya çıkan bir sınıftır. Literatürde büyük tartışmalara konu olmakla beraber, yeni orta sınıf da genellikle kendi içinde üst -orta ve alt-orta sınıf biçiminde ikiye ayrılabilir. Üst -orta sınıf içinde kamu ve özel sektördeki kurum ve kuruluşlarda çalışan üst düzey yöneticiler ile teknik iş gücü becerilerine sahip profesyoneller (avukatlar, eczacılar, mühendisler, doktorlar vb.), ele alınırken alt düzey profesyoneller, orta ve alt kademe yöneticiler ve memurlar genellikle alt -orta sınıf içinde ele alınmaktadırlar.

Marks ve Weber’den günümüze kadar sosyolojinin önemli bir tartışma konusu olmaya devam eden toplumsal sınıflar konusu, özellikle 70’li yıllardan sonra yeni orta sınıf veya beyaz yakalılarla ilgili tartışmalarla daha da karmaşık hâle gelmiştir.

Weber ve Weberci gelenekten gelen yazarlar, yeni orta sınıfı üretim ilişkileri içerisindeki yerinden çok tüketim ve denetim ilişkileri içerisindeki yerlerine göre tanımlamış ve statü, prestij gibi nesnel olmayan kavramları yeni orta sınıf çözümlemesine dahil etmişlerdir.

Marksist geleneğe yakın yazarlar için ise, yeni orta sınıfın sınıfsal konumu ya da bu grubun bir sınıf olup olmadığı sorunu daha çok üretim ve sömürü ilişkileri bağlamında ele alınmıştır. 90’lı yıllardan başlayarak, özellikle ekonomik krizlerin de etkisiyle yeni orta sınıf veya beyaz yakalılar olarak adlandırılan bu kesimin çalışma koşullarında yaşanan değişim ise, Marksist yazarlar tarafından savunulan proleterleşme tezini desteklemekte ve bu kesimin sınıfsal konumunun bir süreç olarak düşünülmesinin ve proleterleşme eğiliminin daha yakından incelenmesinin önemini ortaya koymaktadır.