Yeni Eşitsizlikler
Yeni Ekonominin Topluma Olumsuz Yansıması: Sosyal Devletin Zayıflaması
Biz insanlar, gündelik hayatımızda birçok şeye sahip olmak, birçok şeyi yapmak isteriz. Ancak, herkes istediğini yapabilecek ve istediğine sahip olabilecek donanımda ve koşullarda dünyaya gelmediği için sınırlı bir hayatı yaşamak durumu söz konusu olur. Çünkü, insanoğlu dünyaya eşitsizlikleriyle gelmektedir. Kişinin doğuştan iyi bir fiziğe sahip olmasına bağlı olarak yakışıklı ve güzel; zeki, yenenekli olması kadar, tersine de sahip olması olasıdır. Bunlar , insan için "verili eşitsizlikler"dir ve bunlarla birlikte bir hayat sürdürülür. Bunların dışında toplum tarafından üretilen ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel içerikli eşitsizlikler de vardır ki bunlara "üretilen eşitisizlikler" ismi verilir. Dolayısıyla değişen ekonomik ve toplumsal koşullar beraberinde yeni bir eşitsizliği ortaya çıkarmakta ya da yapılandırmaktadır.
Küreselleşme ve Ekonomik Krizlerin Yarattığı Yeni Yoksulluk
Toplumsal tarihe bakıldığında geçmişten günümüze eşitsizliğin çok farklı çeşidi çok farklı zaman ve mekânda yaşandığı görülür. İnsanların rengi, ırkı, cinsiyeti, mezhebi, inancı, düşünce yapısı ve sosyal sınıfı tarih içinde onun eşitsizliğe tabi olmasına neden olmuştur. Bu üretilen eşitsizlikler, insanlar arasında gerginliklere, rahatsızlıklara, çatışmalara hatta savaşmalarına neden olmuştur. Dolayısıyla ayrımcılık ve eşitisizlik çok sık karşılaşılan bilindik bir sosyolojik olgudur. bugün toplumsal değişimlere paralel olarak farklı eşitsizkler yaşanmaktadır. Mağduru olduğu eşitsizlikten insanoğlu kurtulamamış, azaltamamış, kontrol altına alamamış fakat, değişen koşullara bağlı olarak onun içeriğini ve şeklini değiştirmiştir. Böylece eşitsizliklere yenileri eklenmiştir.
Neoliberalizmle birlikte serbest piyasa ekonomisi dünyaya hızlı bir şekilde yayılmış, iletişim teknolojisinin büyük katkısıyla ivme kazanan küreselleşmeye sermaye tüm sınırları ortadan kaldırmış ve dünyayda yeni bir ekonomi yerleşmeye başlamıştır. Her şeyin ölçüsünün piyasada ayarlandığı bu ekonomide , devletin piyasaya müdehalesi ortadan kalkmış, sermayeyi ülke içine çekebilmek için vergi indirimleri ve teşvikler verilerek devletin sosyal haracamalara ilişkin bütçesi daraltılımış; tasarruf adına devlet, yoksul, engellei, kronik hasta, işsizlerine yardım yapmamaya başlamıştır. Eşit koşullarda işlemeyen küreselleşme, çalışanlar, dar gelirliler arasında eşitsizlikleri tırmandırmış, işsizlik ve yoksulluk hızlı bir şekilde artmıştır. Bilgi toplumunda, bilgi teknolojisine sahi olan ve kullananlarla, bu teknolojye sahip olmayanlar hatta bunları kullanamayanlar arasında bir dijital eşitsizlik belirmiştir. Aşırı ve gösterişçi bir tüketime sahip günümüz toplumunda, tüketim yükselen bir değer olmuş, tüketemeyenler ise toplumun gerisinde kalması psikolojisine sokulmuş adeta ötekileştirilmişlerdir. Modern kentlerde ise, varlıklı sınıf hem bu varlığı korumak hem de onu hissettirmek adına korunaklı steril sitelerde oturmaya başlamış, toplumun geri kalanlarından uzak, ayrıcalıklı yaşam alanlarında yaşam sürerek eşitsizliğe farklı bir boyut kazandırmıştır.
Eşitsizliğin Modern Kentlerdeki Mekânsal Görünümü
Geçmiş dönemden farklı parametrelerle işleyen günümüz küresel bilgi toplumunda sıklaşan ekonomik krizler işsizliği ve yoksulluğu dünya ölçeğinde artırmakta; tüketelenler ve bilgiye sahip olanlarla tüketemeyen ve bilgiye ulaşamayanlar arasındaki ekonomik, sosyal ve psikolojik eşitisizlikler her geçen süre artmaktadır. Bunlara modern kentlerdeki mekânsal eşitsizlikler de eklenmektedir.