Engellilik ve Engelli Hakları Ekseninde Toplumsal Eşitsizlik

Bu bölüm engel durumuna sahip bireylerin yaşadıkları toplumda bedensel olarak taşıdıkları bu engel durumlarının sosyal engellenmeye dönüşümünü toplumsal eşitsizliklere odaklanarak açıklamaya çalışmıştır.

Sosyal engellenmelerin varlığı, yaygınlığı ve sürdürülmesi toplumsal eşitsizliğin, hakların eşit kullanılmamasının, sosyal adaletsizliğin temelinde yer alır. Sosyal engellenme ya da diğer bir ifadeyle bireyin bedensel ve /veya zihinsel farklılıklarına odaklanarak bu fiziksel ya da zihinsel engelin yaşanılan sosyal çevrece nasıl engellilik haline dönüştürüldüğünün bilinmesi engeli olan bireylerin dışlanmasını, ayrımcılığa uğramasını, toplumsal eşitsizliğini ve ötekileştirilmelerini anlamada ve açıklamada önemli bir zemin oluşturur.

Sosyal engellenmeleri bilmek eşitsizliği fark etmede ve soruna çözüm üretmede önemlidir.

Toplumsal eşitsizlik gerek yasalar gerekse fırsatlar karşısında bireyin kendine has bazı özelliklerine (cinsiyet, yaş, etnik köken, engel durumu, cinsel tercih gibi) bağlı olarak eşitsiz konumda olma ya da o konuma itilme durumudur.

Günümüzde birçok toplum, toplumsal eşitsizliklerle mücadelede ulusal ve uluslararası bazı çalışmalar yapmakta ve özellikle engeli olan bireylerin toplumsal eşitsizliği ile mücadelede uluslararası sözleşmelerle engelli bireylerin temel insani haklarını korumaya ve düzenlemeye çalışmaktadır. Ancak tüm bu çalışmalara rağmen eşitsizliği üreten sosyal engellenmeler toplumlarda hala devam etmektedir. Bu devamlılıkta toplumların sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik yapılarındaki eşitsizliklerin payı vardır.

Yapısal eşitsizlikler giderildikçe, hak temelli bakış açısı ilerledikçe ve sosyal organizasyonsuzluk ile oluşan toplumsal başarısızlık giderildikçe toplumsal eşitsizliklerle mücadelede başarılı olunur. Bu bağlamda kapsayıcı politikalar içeren yani farklılıkları temsil eden bireyler için bünyesinde eşit hakları ve sosyal adaleti sağlayıcı düzenlemeleri sağlayan sistemin benimsenmesi ve bu sistemin uygulamalarla yaşama indirgenmesi gerekir.

Sosyal model üzerine inşa edilen ve onu tamamlayan hak temelli yaklaşımda amaç engeli olan bireylerin, sosyal yaşamlarına eşitlik getiren sosyal içermedir. Engeli olan bireylere yönelik insan hakları modeli özellikle son yıllarda hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerdeki başta devlet ve sivil toplum kuruluşlarınca de destek görmektedir.

Kapsayıcı ve hak temelli sistem yaklaşımı katılım ve içermeye, ayrımcılık yapmamaya ve eşitlik ve hesap verebilirliğe önem vermektir. Temelde insan hakları modeli öncelikle insanın onuruna daha sonra gereken durumlarda bireyin tıbbi özelliklerine odaklanmaktır ve asıl sorunu toplumda aramak gerekmektedir.

Bu kapsamda engeli olan bireylerin farklılıklarından dolayı yaşadıkları toplumdan dışlanma sorunu, aslında devlet ve toplum tarafından bireyin farklılıklarının yeterince dikkate alınmamasından kaynaklanmaktadır.

Tüm bireylerin eşit haklarının olduğu ve özellikle engeli aşma sorumluluğunu toplumda yaratabilme görevini sosyal devlet üstlenmelidir.