Erken Dönem Matbaa Harfleri

Minüskül harfler Avrupa’nın kuzeyinde ve güneyinde ayrışır. Kuzeyde Gotik stil hâkim olurken, güneyde Hümanist stil kabul görür.

Avrupa’da egemen Karolenj minüskül harfler, 11. yüzyılda, kuzeyde daha küçük ve darlaştırılmış biçimler alır. Parşömen kullanımını azaltmaya yönelik bu tercih zamanla yazının dokusuna egemen olur. “Gotik” olarak da anılan bu yazı pek çok farklı biçimde örneklendirilir.

14. yüzyıla gelindiğinde Gotik stil, Almanya’da “Textur”, Fransa’da “lettre de forme” isimlerini alır. Modern İngilizcede bu harf biçimlerinin tümü “blackletter” olarak bilinir.

Dokuma kumaş veya doku anlamına gelen Latince “textum” sözcüğünden kaynaklanan “textur” veya “textura” sözcüğü Gotik stilin biçimsel özelliklerini yansıtır.

İtalya’da ve İspanya’da “rotunda” veya “rotonda” adını alan, Karolenj minüskül harflerin izlerini taşıyan dairesel biçimli bir yazı geliştirilir.

“Neo-Caroline whiteletter” olarak da bilinen ve Rönesans “Roman” elyazısı olarak İtalya’da kullanılan “scrittura humanistica” Gotik stilin alternatiflerindendir.

Hümanist yazı, Karolenj minüskül ile kıyaslandığında daha basık, daha yuvarlak ve daha açık renklidir.

Hümanist yazının alt ve üst uzantıları uzun olabilirken harflerin xyükseklikleri kısaldığı için harfler, olduğundan daha küçük boyutlu ve zayıf algılanır.

“İtalyan whiteletter” veya diğer ismiyle “hümanist Roman harfler” Avrupa’da yaygınlaşır.

Hümanist yazıya ait erken dönem elyazmaları 14. ve 15. yüzyıla tarihlendirilir.

Hümanist yazının en kusursuz örnekleri, Avrupa’da ilk matbaa harflerinin üretilmesi ile eşzamanlıdır.

Hareketli baskı harflerinin bulunuşundan önce Avrupa’da kitapların çoğaltımı genellikle manastırlarda yapılır.

Matbaanın Avrupa’da kullanılmaya başlanması ve yaygınlaşmasından çok önce Çin’de ve Kore’de yazı baskı yoluyla çoğaltılır.

Bilinen en eski basılı kitap, 868’de tahta baskı tekniği ile basılan, bir Diamond Sutra kopyasıdır.

Tahta baskıda, kalıpların bir sonraki basım için saklanması ve zarar görmeyecek şekilde depolanması kolay değildir. Bu nedenle yeni bir yöntem geliştirilir. Ahşap, daha dayanıklı olan pişmiş toprak ve porselenden birbirinden bağımsız, tümsek kalıplar hazırlanır. Bu kalıplar defalarca kullanılır.

Uzun baskı tirajları için yeterince dayanıklı, sert fakat kolay işlenebilir bir metal olan kalay kullanılır.

Hareketli metal kalıplar kullanılarak basılan ilk kitap olan “Jikji” 1377 yılında Kore’de, Heungdeok Tapınağı’nda basılmıştır.

Kenevirden yapılan bir çeşit kâğıt, MÖ 8. yüzyıldan beri Çin’de ambalaj ve dolgu malzemesi olarak kullanılmıştır.

Üzerinde Çince metinler yazılı ilk kâğıt örneği MÖ 8’e tarihlendirilir.

Kâğıdın ilk olarak (MÖ 202-MÖ 220) Çin’de Ts’ai Lun tarafından üretildiği düşünülür.


İlk kâğıdın yapımında dut ağacı kabukları, kenevir, balık ağları ve eski paçavraların kullanıldığı tahmin edilir.

İlk kâğıt para Song Hanedanlığı (MS 960-1279) döneminde basılır.

Kâğıt yapımına ilişkin bilgiler Çin’den Moğollara ve Japonlara; ardından Semerkant’a, Perslere, Araplara, İspanya ve Sicilya’ya aktarılır.

Modern kâğıt yapımı, Avrupa’da 19. yüzyılın başlarında kesintisiz kâğıt rulolarının üretilmeleriyle mümkün olur.

Günümüzde çokuluslu kâğıt üreticileri, hammadde gereksinimlerinin çoğunu özel plantasyonlarda üretilen ağaçlardan karşılamaktadır.

Geri dönüşüm ile yeniden kazanılan kâğıtlar, kâğıt üretiminde önemli bir kaynaktır.

15. yüzyılda Avrupa’da bütün halinde oyulan baskı kalıpları kullanılarak İncil’den sahneler basılır.

Avrupa’da bilinen ilk tahta baskılar “helgen” adı verilen dini hediyelik eşyalardır. Bilinen en eski “helgen” 1423 yılında basılmıştır.

Johannes Gutenberg insan gücüne dayalı ahşap presi kullanarak bastığı Kırk İki Satırlık İncil’i 1454 ve 1455 yıllarında satışa sunar. Bu incil, Gutenberg İncili veya B42 olarak da adlandırılır.

Gutenberg, harf kalıplarını kurşun, kalay ve antimondan oluşturduğu alaşımlarla dökerek daha sert ve düzgün bir döküm yapmayı başarır.

Gutenberg, yağ bazlı ve yüksek miktarda metal tozu içeren bir mürekkep geliştirerek baskılarında koyu ve parlak renkli harfler elde eder.

42 Satırlık İncil’i basmak için hazırlanan font 300’ü aşkın karakterden oluşur. Amaç, okurun, metnin elle yazıldığını düşünmesidir. Bu nedenle, baskıda kullanılan harflerin genişliklerinin pek azı aynı değeri taşır.

42 Satırlık İncil’in basılması görsel iletişimin yönünü değiştirir ve tipografi disiplinin doğmasına öncülük eder.

Gutenberg’in 42 Satırlık İncil’i bilinen ilk “incunable”dir.

“İncunable” Avrupa‘da matbaanın icadından 31 Aralık 1500 gecesine kadar basılmış kitapları kapsayarak basılı kitapların beşiğini ifade eder.

“İncunable” terimi Türkçede “inkunabeller” veya “öncübasmalar” olarak kullanılır.

Metal harf kalıpları kullanılarak uygulanan yüksek baskı tekniği “letterpress” (tipo baskı) olarak adlandırılır.

Metal harf kalıbının bölümlerini, yüz (face), gövde (body, shank), ayaklar (feet), omuz (shoulder), kertik (nick), kanal (Groove), ayaklar (feet) oluşturur.

Metal harf kalıpları olan hurufat, majüskül veya minüskül olmalarına göre alt (lower) veya üst (upper) çekmecelerde saklanır. Bu yerleşime göre “uppercase” veya “lowercase” harfler olarak da adlandırılır.

Metal harf kalıpları sözcükleri ve satırları oluşturmak amacıyla kumpaslara dizilerek baskıya hazır hale getirilir.

İlk hareketli Latin harf kalıpları zamanla yerlerini daha az organik ve daha çok geometrik biçimlere – ve sonrasında tümüyle dijital tabanlı fontlara – bırakacaktır.

Günümüzde kullanılmakta olan çok sayıda tipografi terimi metal harf döneminde ortaya çıkar.

Masaüstü yayıncılığın yaygınlaşması ve dijital fontların alana hâkimiyeti tipografi terminolojisini geliştirir ancak kökleri tipo baskı dönemine uzanan terimler günümüze değin varlıklarını sürdürür.