Kredi Riskinin Yönetilmesi
Eğer bankalar ve diğer finansal kuruluşlar yüksek oranda kâr elde etmek isterlerse, kredi risklerinin düşük ve kredilerinin geri dönüş oranı yüksek olmalıdır.
Finansal kuruluşların kredi kullandırma ve kredi risklerini düşürme konusundaki başarıları ters seçim ve ahlaki tehlike problemlerinin üstesinden gelmeleriyle doğru orantılıdır. Bankalar ters seçim ve ahlaki tehlike problemlerini sınırladıkları ölçüde kredi geri dönüş oranları yükselecek ve dolayısıyla kârlılıkları artacaktır.
Bir anlaşmaya taraf olan taraflardan biri diğerinden daha fazla bilgiye sahipse, taraflar arasındaki bilginin dengeli olmayan dağılımına “asimetrik bilgi” adı verilir. Örneğin kredi müşterisi üstleneceği yatırım projelerinin potansiyel getirisi ve riskleri konusunda bankadan daha fazla bilgiye sahiptir. Kredi işlemlerindeki bilgi eksikliği biri kredi kullanılmadan diğeri ise kredi kullanıldıktan sonra olmak üzere iki tür probleme yol açar: tersine seçim ve ahlaki tehlike.
Eğer kredi piyasasında krediye ulaşan, kredi kullanan kredi müşterileri kredi riski yüksek, kullandıkları kredileri muhtemelen geri ödemeyecek olan kredi müşteri ise, kredi piyasasında “ters seçim” meydana gelmiştir.
Bir kredi piyasasında kredi müşterileri kreditörün bakış açısından olumsuz aktivitelerin içinde bulunma niyetine sahip olduklarında kredi piyasasında “ahlaki tehlikenin” mevcudiyetinden bahsedilir.
Eleme ve izleme, uzun -vadeli müşteri ilişkilerinin kurulması, açık hesap kredi kullanımı, teminat ve mevduat bulundurma ve kredi seleksiyonu/tayınlaması bankaların asimetrik bilgiden kaynaklanan problemlerin üstesinden gelmek ve kredi risklerini azaltmak için kullandığı enstrümanlardır.
Asimetrik Bilgi Altında Kredi Piyasasının İşleyişi
Bankacılık sistemi uygun bir şekilde denetlendiği ve düzenlendiği müddetçe, eksik bilgi (imperfect information) şartları altında, rekabetçi bir bankacılık sisteminde bile kredi faiz oranlarının piyasayı dengeye getiren oranlardan daha aşağı olduğu ve piyasa kredi faiz oranının üzerinde faiz ödemeye razı olan bir kısım kredi müşterisinin kredi piyasasından dışlandığı/tayınlandığı gözlenebilir. Dahası, piyasayı dengeye getirmeyen kredi faiz oranları bankaların kâr fırsatlarına karşı optimal davranışı sonucu ortaya çıkar.
Makro Ekonomik İstikrarsızlık
Ekonomik istikrarsızlık sonucu bankacılık sektöründe çıkabilecek potansiyel bir ahlaki tehlikeye sıkı hükümet denetimleri ve batık kredilere karşı yeterli oranda rezerv bulundurulmasını gerektiren kanuni yaptırımlar yoluyla imkân verilmediği ve açık veya kapalı mevduat sigortasının ya var olmadığı ya da uygun bir şekilde fiyatlandırıldığını varsayalım. Bu nedenle banka risk -kaçınır bir davranış sergileyecektir. Makroekonomik istikrarsızlık bir problem olduğu takdirde, toplumsal/sosyal olarak arzu edilen borçlanma oranları daha aşağı düşmüş olur ve bu durumda da düşük kredi faiz oranları pekala gözlemlenebilir.
Mevduat Sigortasının Varlığı ve Ahlaki Tehlike Problemi
Bankacılık denetlemeleri ya dizayn olarak ya da uygulamada zayıf olsun veya her ikisi de sistemde mevcut olsun. Bankaların sermaye seviyesinin riskli varlıklarına göre ve provizyonlarının ise geri ödenmeyen alacaklarına göre yetersiz olması durumuna ek olarak, hükümetin de bütün mevduatları bankalardan sigorta primi talep etmeden, bedava bir şekilde sigorta ettiğini varsayalım. Bu politikalarla birlikte makro ekonomik istikrarsızlık, bankacılık sektöründeki ahlaki tehlikeyi artıracak ve daha yoğun hâle getirecektir. Sonuç olarak, bankalar yüksek faiz oranlarında riskli projeleri finanse etmeye teşvik edilecektir.
Tasarruflar ve Faiz Oranı Arasındaki İlişki
Teorik olarak, tasarruflar ve faiz oranı arasındaki ilişki belirsizdir.
Keynesyen ve Neo -Klasik (özellikle Monetarist) İktisatçıların Yatırım Teorisi'ne göre, tasarruf seviyesi faiz oranından etkilenmemektedir.
Mc Kinnon ve Shaw bu dominant teorik pozisyona karşı meydan okumuşlardır. Mc Kinnon ve Shaw’a göre yüksek reel faiz oranları tasarruf oranını artıracaktır, yani tasarruflar faiz oranına karşı duyarlıdır: Gelişmekte olan ülkelerde, temel finansal araç bankalara yatırılan tasarruf mevduatlarıdır ve yatırım yapmak isteyenler ve tasarruf sahipleri arasındaki hemen hemen tek aracı kurum bankalardır. Böyle bir ekonomide, reel faiz oranları düşük veya negatif tutulursa, tasarruf sahipleri tasarruflarını banka mevduatı olarak değerlendirmek yerine alternatif şekillerde (altın, dayanıklı ev aletleri gibi) tutma yolunu izleyeceklerdir. Böylece bankalardaki potansiyel mevduat ve böylece kredi verilebilir miktar azalacaktır. Finansal baskıların kaldırılması ve reel faiz oranı politikasına geçilmesiyle birlikte, tasarruflar artacak ve tasarruf sahipleri tasarruflarını bankalarda mevduat olarak tutma eğiliminde olacaklardır. Bu durum ise bankaların kredi verilebilir fonlarında artışa ve dolayısıyla yatırımlarda artışa yol açacaktır.