Fotoğrafın Ortaya Çıkışı

Işıkla resim çizmek anlamına gelen fotoğraf kelimesi ilk olarak John Herschel tarafından kullanılmıştır. Kavram, Latince Photos (ışık) ve Graphi (resim) kelimelerinin birleşiminden meydana gelmektedir. Fotoğraf, temelinde görüntüyü ışığa duyarlı yüzey üzerine yansıtan ve hangi amaçla kullanılırsa kullanılsın, görüntüye yorum katmadan, olduğu gibi kayda düşüren optik, mekanik ve kimyasal yollarla elde etmenin ilk biçimidir. Fotoğraf çalışmaları milattan önceye dayanan, ilk olarak “iğne deliği görüntüsü” sonraki yüzyıllarda ise Camera Obscura adıyla yapılan çalışmalar sonucunda 19. yüzyılda büyümeye başlamıştır. Aracısız bir görme biçimi sağlayan bu araç, üç boyutlu görünümü iki boyuta indirmiştir.

MÖ 5. yüzyılda ışık veya objelerin hareket etmesiyle gölgenin de hareket edeceğini tespitine dayandırdığı, karanlık kutunun çalışma prensibinden ilk söz eden kişi olan Çinli filozof Mo Ti’dir. Yunan filozof Aristoteles’in güneş tutulmasını, ışığın küçük bir aralıktan geçerek bir zemin üzerinde hilal biçiminde görüntüyü gözlemlemesi fotoğrafın ortaya çıkış sürecinde atılmış olan bir başka adım olarak kabul edilir.

13. yy. da matematikçi İbn-i Heysem (Alhazen) Camera Obscura aracılığı ile ışığın doğrusal nitelik kazandığını belirtmesi ve görme ile ilgili yaptığı optik çalışmaları, fotoğraf makinesi ve devamında kamera çeşitlerinin üretiminin teşvik eden ve bu fikri dile getiren ilk kişi olması bakımından önemlidir.

Leonardo Da Vinci resim ve çizimlerde perspektif elde etmek için Camera Obscura’yı kullanma gerekliliğine vurgu yapmıştır. İnsan gözü ve çalışmasını perspektifin yapısıyla açıklamıştır. 1826'da ışığa duyarlı bir levha üzerinde kalıcı görüntüleri elde etmek için ışığa duyarlılaştırılmış bir yüzey üzerine çalışan Joseph Nicepore Niepce, görüntüyü 8 saat boyunca ışıklandırır ve bu görüntüleri sabitlemeyi başarır. Tarihte ilk fotoğraf olarak kabul edilen ve evinin penceresinden aldığı ilk görüntüleri maden ve taş üzerine kaydettiği yöntemine helyografi, güneşle yazı yazmak adını koymuştur.

Niepce’nin ölmesi üzerine onun bıraktıklarını daha ileriye taşıyan Daguerre, 1835 yılında ışıklanmış bir levhayı içinde kimyasalların bulunduğu bir kaba yanlışlıkla koyar. Birkaç gün sonra levhayı fark ettiğinde, elde ettiği sonuçtan kendi adını vereceği yöntemi bulur. Görüntü kalitesi yanı sıra pozlandırma süresini de azaltmayı başardığı ve kendi adını verdiği buluşu olan "Daguerreotype" 1938'de Fransız Bilimler Akademisi'nce resmileştirilir. Kimyager, matematikçi olan Talbot ise geliştirdiği negatif-pozitif yöntemiyle görüntüleri ışığa kavuşturmuş ve fotoğrafın çoğaltılmasına olanak sağlamıştır.

Talbot negatif/pozitif işlemlerini içeren "Calotype" adını verdiği yönteminde; gümüş tuzlarına batırılmış bir kağıt kullanarak elde edilen negatif görüntülerden istenilen sayıda pozitif fotoğraf basmayı başarır.

Fotoğrafın tarihsel olarak icadında ilk dönem çalışmaları haricinde üç aşamalı bir süreçten bahsedilir:

1827’de yüzey üzerine görüntüyü kaydeden Joseph Nicephore Niepce.

Teknik olarak görüntünün çoğaltılmasında 1841’de William Henry Fox Talbot.

Fotoğrafı sanata dönüştüren David Octavius Hill, Robert Adamson, G.F.T.Nadar, Oscar Gustave Rejlander, Julia Margaret Cameron isimlerinin etkin olduğu dönemler.