Çocuk ve Medya

Çocuk Koruma Kanununun 3. Maddesine göre çocuk; “Daha erken yaşta ergin olsa bile, on sekiz yaşını doldurmamış kişidir.” şeklinde tanımlamaktadır (Çocuk Koruma Kanunu, 2005). Bu kelime, 17. Yüzyılda gündeme gelmiş olup; daha önceki zaman diliminde hiç gündeme gelmemiştir. Bugün çocuk denilince bizim anladığımız anlamda bir çocukluk dönemi, eskiden yaşanmamaktaydı. Bugün ise çocuğun çok mantıklı olmayan bir büyüme, yetişme ortamı vardır. İki ayrı dünyada yaşamaktadır (McLuhan, 2005).

“Medya; ‘ortamlar (media)’ anlamına gelmektedir. Medya; görsel ortamlar olarak resimler, semboller ve fotoğraflar; işitsel ortamlar olarak şarkılar ve ses efektleri; hem görsel hem işitsel ortamlar olarak film ve müzik klipleri ile basılı ortamlar olarak ise, kitap ve dergilerden oluşmaktadır” (Çakmak, 2013). Medyanın düşünceler, dünyayı açıklayış, anlayış, inançlar ve davranışları şekillendirmede çok önemli bir güç olduğu kabul edilmektedir (Jolls ve Thoman, 2008).

Çocuklar, yetişkin dünyası tarafından biçimlenen medyanın etkilerine maruz kalmaktadır ve bu süreçte sadece “pasif bir alıcı” değildir. Onlar, aynı zamanda medya aracılığıyla ona aktarılanları kullanarak kendini aktif biçimde gösterebilmektedir (Yetim ve Yetim, 2008, s.91). Yetişkinler tarafından hazırlanan ve şekillendirilen medyanın etkilerine maruz kalan ve sadece pasif alıcı olamayan çocuklar medya aracılığıyla kendilerine aktarılanları kullanarak kendilerini daha aktif biçimde göstermektedirler (Yetim ve Yetim, 2008, s.91).

Medya okuryazarlığı ve medya eğitimi aynı anlama gelmektedir. Medya okuryazarlığı, “Farklı türlerdeki medya metinlerine erişme, erişilen metinleri analiz etme, değerlendirmede bulunabilme ve kendi medya metnini üretebilme becerileri” olarak (Aufderheide, 1993; Buckingham, 2009; Potter, 2005) ve ayrıca “medyadan alınan çeşitli bilgilerin kabulü, analiz ve birleştirilmesi, değerlendirilmesi ile yeni bilgilerin oluşturulması” (Tigga, 2009; Real, 2008; Wehmeyer, 2000) şeklinde tanımlanmaktadır. Medya okuryazarlığından, bazı ülkelerde medya eğitimi olarak da bahsedilmektedir. İngilizce ‘okuryazarlık’ (literacy) terimininin bu dillere çevrilememesinden dolayı bu fark ortaya çıkmıştır. Bu sebeple, medya okuryazarlığı ile medya eğitimi kavramları aynı anlama sahiptir denilebilir (Kubey, 2001).

Medya okuryazarlığının karakteristik özelliklerinde medya okuryazarlığının “bir süreç olarak değerlendirilmesi ve kategorilere ayrılmaması” ön plana çıkar. Bir kişiyi ‘medya cahili’ veya ‘çok iyi medya okuryazarı’ olarak tanımlamak yanlışken ‘medya okuryazarlık yeteneği az olan ya da çok olan birey şeklinde tanımlamanın daha doğru olduğu belirtilmektedir (Potter, 2005; Okur-Berberoğlu, 2013). Medya okuryazarlığının diğer bir özelliği de, “bilişsel, duyuşsal, estetik ve ahlaki” boyutlar olarak çok boyutlu olmasıdır (Potter, 2005; Wood, 2009).

Görülmektedir ki, medya mesajlarını doğru anlamlandırabilmek ve onları sorgulayabilmek için çeşitli soruların olması ve bunların ayrıntılı olarak işlenmesi gerekmektedir. Çocuklar ve aileleri birçok konuda eğitim yoluyla davranış geliştirmektedir. Dolayısıyla medya okuryazarlığı eğitimi de, medyayı doğru okuyabilme ve içeriği anlamlandırabilmeye yönelik yetenekleri olan kişileri ülkeye kazandırmayı (Avşar, 2014).

İlkçağlardan beri çocuk, ebeveynleri için gelecek umudu ve endişesini üzerinde taşıyan öznedir. Dolayısıyla medya ile ilgili nasıl etkilendiği de ebeveynler için önem taşıyan bir nokta olmaktadır (Buckingham, 2009). Günümüzde medya gerçek dünyayı olduğu gibi yansıtmamaktadır. İdeal ve olması gereken benlikleri göstererek, bunları öne çıkarmaktadır. Böylece çocukluk ve gençlik sürecinde olan ve olması gereken benlik/kimlik arasındaki gerilim artmaktadır. Bu etki özellikle ergenlik süresince belirginlik kazanır. Medya aracılığıyla tekrarlı sunulan çeşitli iletişim mesajları (reklamlarda, dizilerde yer alan özgün söylem biçimleri) bireylerin kendini ifade etme tarzlarını, kendini gösterme yollarını etkilemektedir (Yetim ve Yetim, 2008). Televizyon içeriklerinin şiddet unsurlarından en çok etkilenen izleyici kesimi çocuklardır. Çünkü çocuklar, henüz izlediklerini çözümleme yeteneği konusunda çok gelişmemişlerdir.

Şiddet, dünyanın her yerinde çocuk ve ebeveynlerinin karşılaştığı bir sorundur (Ayrancı vd., 2004). Ayrıca günümüzde çocukların internete verdikleri önem ve internet kullanımları oranı giderek artmaktadır. Çocuk, öğrendiklerini uygulayabilecek ve bunları kullanabilecek bilgi ve beceriye sahiptir. Bu konuda ailelerinden daha fazla yeteneğe sahiptirler (KandemirÖzdenak, 2019). Sosyal medya kullanımının gittikçe artmasıyla birlikte, internet kullanımının yaş oranı da düşmüştür. Bununla ilgili olarak 6-15 yaş grubundaki çocukların internet ve bilgisayar kullanımında Türkiye’de, bu gruptaki her on çocuktan yedisinin internet kullandığı, bu oranın ise %70’i aştığı sonucuna varılmıştır. Sosyal medyayı çocukların da kullanma alışkanlıkları, çocukların ilgisini çekecek içeriklerin ortaya konmasıyla birlikte artış göstermektedir (Atmaca ve Akyol, 2021; Leaver, 2015).

Çocukların akıllı ve etkili medya kullanımı kapsamında birçok etkinlik yaptırılabilir. Böylece hayatın zaten içinde yer alan medyayı kullanmaları, biraz olsun kontrol altına alınarak daha etkili, sorunsuz ve eğlenceli hale getirilmeye çalışılır. Bu etkinlikler arasında, sloganları drama yaptırma, gazete hazırlama, logo inceleme, reklam mesajları buldurma, marka yaratma, dramatik durumları canlandırma vb. etkinlikler yer almaktadır.