Kur’ân’ın Nüzûl Ortamı

Kur’ân’ın nüzûl ortamıyla ilgili bu ünitede özet olarak şunları söylelebiliriz: Nüzûl ortamı Kur ’ân’ın getirdiği bazı hükümlere etki etmiştir. Ancak Kur ’ân geldiği ortamın yanlışlıklarını düzeltmiş, getirdiği ilke ve prensiplerle bir sosyal düzen oluşturmuştur. Kur ’ân böyle bir sistemi oluştururken kendisinden önceki kültür ve birikimin tümünü reddetmemiş, onları elekten geçirmiş, iyi olanları almış, kendi bireysel ve toplumsal değerlerine göre disiplinize etmiş, kötü olanları ise atmıştır. Diğer bir ifade ile hayatın maddi ve manevi yönlerine ait kurallar getirmiş ve diğer bazı dinlerin aksine kendinden önceki gelenek ve mirasına yeni bir biçim ve anlam kazandırmıştır.

Her ne kadar o dönemin içinde bulunduğu tarihsel şartların bazıları günümüzde olmasa da o dönemle ilgili olaylar günümüz dünyası ile de çok yakından ilişkilidir. Arap Yarımadası o dönemde dünyada hâkim olan dinlerin ve inançların adeta bir merkezi bir mozaiği konumundaydı. Bu durum o bölgeyi, hâkim olan dini düşüncesiyle ilişkili bir konumdan çıkarıp, dünyaya hitap edecek bir mesaja uygun hale getirmiş ve hazırlamıştır.

Böyle bir yaklaşım tarihe gömülmüş olarak görülse de onun izi ve o dönemle alakalı ortaya koyduğu vizyon, insanlık tarihi var oldukça ihtiyaç duyulacak bir vizyondur. Çünkü insan ilerlemiş, gelişmiş, uygarlaşmış olsa da dine, inanca ihtiyaç duymaktadır. Kaldı ki peygamberler genelde uygar, maddi yönden ilerlemiş, zengin toplumlara gönderilmiştir. Çünkü zenginlerin fakirlerden, güçlülerin zayıflardan daha çok ahlaki değerlere ve bunları süsleyecek dini emirlere ihtiyacı vardır.

Bu itibarla günümüzde zayıfların ve güçsüzlerin omuzları üzerinde yükselmiş, maddi yönden zirveye ulaşmış ülkeler, Peygamber ’in getirdiği insani ve ahlaki değerleri yaşatan yeni bir ihay (diriliş) hareketine ihtiyaç duymaktadırlar. Zira Hz. Peygamber ’in gönderildiği mekezi şehir Mekke son mesaj geldiğinde insanlığın ufkunu açacak, onun tarih anlayışını düzeltecek ve iyiye yönlendirecek yeni bir dirilişe ihtiyaç duymaktaydı.

Tarih, geleceğe yönelik büyük bir vizyonu bulunan, uzak görüşlü bakabilen ve düşünen insan için temel bir ilham kaynağı olarak kalacaktır. Günümüz, dün sergilenen eylemin; yarın ise bugün bizim yaptığımızın bir soncundan başka bir şey değildir. Öyle ise tarihten gereken dersi çıkarmak hem bireylerin ve hem de devletlerin görevidir. Zira tarihten ders alarak bir şeyler üretmeyen; hayattan kopuk, ikinci planda yaşamakta olduğunu bilmelidir.