Kur’an’da Sabır, Şükür ve Tevekkül

Sabır sözlükte, hapsetmek, uzak durmak, direnmek anlamına gelir. Terim olarak ise Allah’ın rızasını gözeterek nefsin dinen kötü sayılan ve güzel görülmeyen şeyleri yapmaktan sakınmaya; dinen iyi olan ve helal sayılan şeyleri yapmaya sebat göstermek; kaza ve kadere, başa gelen musibete razı olmaktır.

Sabır, imanın yarısı sayılan ahlaki bir erdemdir. Hayatın bütün unsurları kendisiyle anlam bulan bir güzelliktir. Zor bir iştir; ama semeresi tatlıdır. Sabredenler övülür; dünya ve ahirette büyük sevaplarla mükâfatlandırılır. Sabır erdeminin güzel icra edilmesi için, sabrın ilk etapta gerçekleştirilmesi, Allah için yapılması, peygamberlerin özelliği olan sabr -ı cemil ile sabredilmesi gerekir. Sabır, itaate, masiyete ve mukadderata olmak üzere üç kısımdır. Emirleri yapmaya sebat göstermek; günahlardan kaçınmaya direnmek ve başa gelen musibetlere sabretmektir.

Şükür, sözlükte, yapılan iyiliği bilmek, onu yaymak, iyilik edeni iyiliği ile övmek, minnettar olmak gibi anlamlara gelir. Terim olarak ise Allah’tan veya insanlardan gelen nimet ve iyilikten dolayı minnettarlığını ifade etme; nimete söz ve fiil ile mukabelede bulunma, Allah’a itaat edip günah işlemekten uzak durmak suretiyle nimetin gereğini yapma şeklinde tanımlanmaktadır.

İnsanı ve onun emrine verilen tüm nimetleri Allah yaratmıştır. Allah, olmazsa insan bir hiçtir. Hâl böyle olunca kendine nimet verene şükretmesi, en tabii sonuçtur. Şükrün tam olarak yerine gelebilmesi için, nimeti ve nimet vereni bilmek; onu sevmek, nimetini itiraf ve ikrar etmek; onun istediği şekilde yaşamak gerekir. Şükür, sürekli Allah’ı hatırda tutmak; görür gibi kul olmaktır. Şükür, sözlü ve ameli olarak iki kısımdır. Sözlü şükür, dil ile yapılan şükür, amelî şükür ise Allah’ın eşsiz olarak yarattığı bedenine ve kendisine verdiği sayısız nimete karşılık olarak el, dil, kulak, kalp, beyin ve bütün azalarla yapılan şükürdür.

Tevekkül, dayanmak, itimat etmek, işi başkasına yüklemek, teslim olmak, başkasını işleri için vekil tayin etmek, acziyetini gösterip başkasına itimat etmek gibi anlamlara gelir. Terim olarak tevekkül, “kulun, üzerine düşeni yaptıktan, esbaba sarıldıktan ve tedbiri aldıktan sonra kendisine Allah’ın kâfi geleceğini; kendisi için güzel şeyleri tercih edeceğini bilmesi; O’na tam bir güvenle dayanması; yaptığı ve seçtiği şeylere rıza göstererek O’na sığınmasıdır.”

İnsan eksik ve aciz bir yaratık olduğu gibi, fıtratına kendisinden bir üst varlığa sığınma ve dayanma özelliği verilmiştir. Hayat zorluklarla dolu olduğu gibi, emre itaat ve yasaktan kaçma da zordur. Ayrıca kaderin cilvesi musibetlerle başa çıkmak da zordur. İşte dünya hayatı içinde insanın kendisini aldatmayacağı ve derdine derman olacağı tek vekil, Allah’tır. Tevekkülde azmetmek; üzerine düşeni layıkıyla yapmak, sebeplere sarılmak ve sonucu hakkında sadece Allah’a güvenmek ve olmak unsurları mevcuttur. Tevekkül dört çeşittir: kullukta tevekkül, bedende tevekkül, rızıkta tevekkül ve musibette tevekkül.