Süt Sığırlarında Ayıklama ve Genetik Islah Programları
Sütçü Sürülerde Ayıklama ve Yenileme
Yenileme ve ayıklama bir madalyonun iki yüzü gibidir.
Hayvanların ölüm, kesim ve satış gibi yollarla sürüden uzaklaştırılmasına ayıklama denir.
Ayıklanan hayvanların yerine yeni düvelerin geçmesine de yenileme denir.
Ayıklama ve Yenileme Stratejisinin Prensipleri
Ayıklama ve yenilemenin uygulanma şeklinde biyolojik yönden ziyade ekonomik bakış açısının kullanılmasında işletme açısından fayda vardır.
Sütçü sürülere uygulanacak olan ayıklama ve yenilemenin iki adımda yapılması önerilir. Birincisi sürüde karlılığı artırmak için hangi ineklerin sürüden çıkarılıp hangilerinin onların yerine koyulacağının belirlenmesidir. İkincisi ise sürüden çıkarılacağı belirlenen yani ayıklanacak olan hayvanların ne zaman sürüden çıkarılacağına karar verilmesidir.
Bireysel süt verimi olarak sürü ortalamasının %80’ine ulaşamayan bir inek ayıklama ilkeleri dâhilinde sürüden uzaklaştırılmalıdır.
Genel kabul gören %20 -30 arasındaki bir ayıklama oranının ekonomi ve üretim açısından artış oluşturacağıdır.
Ayıklamaya bağlı olarak yapılan yenileme sürünün kendi içinden yetiştirdiği hayvanlar ile yapılıyorsa buna kapalı yenileme denir. Yenilemede kullanılacak materyal başka işletmelerden alınıyorsa buna da açık yenileme denir
Ayıklama ölçümü sürüdeki inek ve düvelerin dinamiğine göre farklılık gösterir.
İneğin sürüdeki kullanım süresinin belirlenmesinde ineğin ayıklandığı andaki yaşı dikkate alınır.
Verimlilik ömrü veya sürü ömrü ilk doğumdan ayıklamaya kadar geçen süredir.
Bu ölçümler ay, yıl ve laktasyon sırasına göre farklı şekilde ifade edilebilirler.
Bu süre, özellikle süt endüstrisi gelişmiş ülkelerde olmak üzere, sürekli azalma göstermektedir. Bu da sürüdeki ineklerin daha çabuk ayıklandığı anlamına gelir.
Hedeflenen ayıklama oranı, kaç tane ineğin ayıklanacağının belirlenmesine yardımcı olur fakat hangi ineklerin ayıklanacağı konusunda bir bilgi vermez.
Ayıklamaya en çok etki eden 7 hastalık: Hipokalsemi (%0,9), retensiyo sekundinaryum (%9,5), abomasum deplasmanı (%5,3), ketosis (%5), metrisis (%4,2), ovaryum kisti (%10,6) ve mastitis (14,5). Bütün bu bahsedilen hastalıklar hayvanların süt verimlerinin düşüklüğü veya gebe kalamamalarından dolayı maruz kaldıkları ayıklama işlemine etki ederler.
Ayıklanma riski de ilk doğumdan sonra 300 ve 400. günlerde meydana gelmektedir. Diğer bir deyimle, ilk laktasyonun sonu ciddi bir ayıklama dönemi olarak ortaya çıkmaktadır. Laktasyon sayısı arttıkça ayıklama riski de artar diyerek konu özetlenebilir.
İlk laktasyondaki süt sığırlarının sürü ortalamasının yaklaşık 450kg üzerinde üretim yapmaları onların sürü deki yaşamlarını ilave 2,3 ay artırırken, laktasyon sayılarını da 0,15 artırır.
Ayıklamayı Etkileyen Faktörler
Genel itibarıyla hastalıklar sürüden ayrılmalar için bildirilen nedenlerdir. Mesela ayak hastalığına yakalandığından dolayı döl verimi probleme yaşayan bir inek sürüden çıkarıldığı takdirde, ayıklama sebebi olarak düşük döl verimi belirtilecektir.
Olağan ayıklama bilinen bir nedene dayanmayan verim düşüklüğünden dolayı veya ihtiyaç fazlası hayvanların başka sürülere satılması gibi durumlardan dolayı sürüden çıkarılmalarını kapsar. Olağan dışı ayıklama ise yetiştiricinin arzusu dışında gelişen olaylardan dolayı yapılan ayıklama işlemidir.
Olağan ve olağan dışı ayıklamanın amacı işletmenin kârlılığını yükseltmektir.
Süt işletmelerinde yapılan ayıklamanın %40’ı olağan, %60’ı ise olağan dışı olarak kabul edilir. Üreme sorunu en önemli sebep olurken mastitis ve ayak hastalıkları da önemli sebeplerdendir. Üreme bozuklukları, olağan dışı ayıklamanın en önemli sebebi olarak bilinir.
Ayıklama için söylenecek en güzel söz de, en iyi ayıklama kararı diğer etkileri dikkate almadan en düşük kârlılığa sahip hayvanların sürüden çıkarılmasıdır.
Özellikler ve Genetik Değerlendirme
Benzetim (simülasyon) çalışmaları, ayıklamanın genetik ilerleme üzerine olan etkisinin çok düşük olduğunu bildirmiştir.
Genetik ilerleme için boğa seçimi daha önemli rol oynar.
İyi işleyen bir düve yetiştirme sistemine sahip olan işletmelerde, sürüdeki ineklere bir yıl içinde %40’a kadar ayıklama uygulanabilir.
Sütten elde edilen geliri artırmak adına yapılacak %23 -%26’lık bir ayıklama yeterli olur.
Hastalığı iyileştirmek için yapılacak masraf, yenileme olarak gelecek düvenin maliyetiyle kıyaslanır ve buna göre karar verilir.
Verim özelliklerinin kalıtım derecesi %30 civarındadır. Bunun anlamı, rasgele seçilmiş iki ineğin verimleri arasındaki farkın %30’u genetik kaynaklıdır. Geri kalan %70’i ise çeşitli çevresel faktörler ve bilinmeyen etkilerdir.
Sürünün Genetik Geleceğinin Planlanması
Sütçü sürülerdeki genetik ilerlemenin %90’ı boğa kaynaklıdır. O yüzden boğa seçimine ayrı bir özen göstermek, genetik ilerlemeye yapılan bir katkı olarak kabul edilir. Kalan %10’luk kısım ise ineklerin ayıklanmasından karşılanır.
Tahmini Aktarım Kabiliyeti yavruya aktarabildiği genlerle ölçülürken, Tahmini Damızlık Değeri hayvanın bizzat taşıdığı genlerin ifadesidir.
Sütçü sürülerdeki yaklaşık 15 özellik için genetik değerlendirmeler yapılmış ve bilimsel kaynaklarda yerini almıştır.
Genetik gelişimde kullanılan en pratik ve en çok uygulama alanı bulan metot boğa kullanımıdır.
Tohumlama boğası veya boğalar belli olduktan sonra bunlarla tohumlanacak ineklerin belirlenmesi de çok önemlidir.
Akrabalı Yetiştirme, Akraba olan boğa ve inek arasında yapılan bir çiftleştirme metodudur.
Bir özellik açısında düşük damızlık değerine sahip olan ineklerin aynı özellik için damızlık değeri yüksek boğalarla çiftleştirilmesi ıslah yetiştirmesidir.
Melezin, performasının ebeveynlerinden üstün olması durumu pozitif heterozis, düşük olması durumu ise negatif heterozis olarak tanımlanır.
Hayvan Sağlığında Genetiğin Gelecekteki Rolü
Hastalık kayıt sisteminin bireysel olarak sürüdeki her hayvan için tutulması ve bu kayıttan elde edilecek verilerle genetik uygulama adımlarının atılması işletmeye fayda sağlayacaktır. Ayrıca elde edilen sonuçların sürüler arası değerlendirme kullanılması da artı bir avantaj sağlayacaktır. Toplanmış veriler ile pedigri, verim, üreme, sağlık ve genetik uygulamalar arasında kurulacak.
Gerek verim gerek üreme gerekse sağlık konularında temel genetik uygulamalar ile elde edilecek gelişim ilerde hazırlanacak kapsamlı ve alt yapılı genetik programın ilk adımını oluşturacaktır. bağ, sürünün geleceği için verilecek kararlarda önemli olacaktır.
Genetik metotlar öncelikle koruyucu hekimlik kapsamında rahatlıkla kullanabilir. Hastalıklara karşı genetik bağışıklık oluşturmak buna dahildir.