Toplumsal Cinsiyet ve Suç
Sosyalleşme sürecinde bireyin kimliği oluşurken toplum tarafından toplumsal cinsiyete göre “erkek” veya “kadın” rolleri tanımlanmaktadır. Öğrenilen davranış örüntüleri ile somutlaşan erkek kimliğinde aktif, atak ve güçlü olmak özellikleri bulunurken; kadın kimliğinde pasif, korunmaya muhtaç ve duygusal özellikleri bulunmaktadır. İçinde bulunulan sosyal ve kültürel çevreye göre erkek ve kadın imgesi görecelik arz eder.
Toplumun hâkim kültürel paradigması bireyin toplumsal cinsiyet kimliğinin oluşmasında etkili olmaktadır.
Toplumsal cinsiyet örüntüleri nasıl toplum içinde aileden başlayarak öğreniliyorsa suç örüntüleri de içinde yaşanılan toplumda öğrenilir.
Suç, bir toplumun resmî olarak koyduğu ceza yasasının ihlalidir. Cezai sapma, küçük çaplı trafik ihlallerinden, fahişeliğe, cinsel saldırıya ve cinayete kadar uzanan geniş bir yelpazedir.Toplumsal cinsiyet açısından erkeklerin kadınlara göre daha fazla suç işledikleri ve ceza aldıkları görülmektedir. Bunun nedenlerinden biri biyolojik olarak erkeklerin hormonal yapısıyla ilgilidir. Erkek hormonları (testesteron) şiddet eğilimine neden olmaktadır.
Erkeklerin suç oranları ve şiddet eğiliminin sosyolojik nedenleri, erkek rol ve modelinin aktif, sert ve şiddet eğilimli olarak öğretilmesinden kaynaklanmaktadır.
Kadın cinsiyetinin aile odaklı, çocuklarına ve eşine bağlı olması toplumsal cinsiyet modeli, kadınlarda suç oranının az olmasının bir başka nedenidir.
Kadın suçluluğu açısından işlenen suç türlerinde kadınların çoğunlukla mala kasıt ve şiddet içermeyen suçları işledikleri görülmektedir. Türkiye’de ise en çok işlenen suç türleri olarak hırsızlık, adam öldürme, namus suçları ve geçmiş dönemlerde zina suçları ön plana çıkmaktadır.
Türkiye’de sosyal ve kültürel açıdan kadın suçluların olgun yaşlarda olduğu araştırmalar tarafından keşfedilmiştir. Ayrıca kırsal kesimde ataerkil yapı ve aile koruması altındaki kadının suça katılımdan uzak durduğu gözlenmiştir. Kentli kadınlar daha fazla suç işlemektedirler. Tüm bunların yanı sıra suç işleyen kadınların en büyük çoğunluğunu okuma yazma bilmeyenler, okul okumamış olanlar ve ilkokul mezunu olanlar oluşturmaktadır. Suça maruz kalan kadın açısından ise durum genellikle “şiddet” olarak pratikte karşımıza çıkmaktadır.
Cinsel suçlarda da tecavüz, ensest ve şiddet erkekler tarafından kadınlara uygulanan suçlardandır .
Cinsel suçlar konusunda güvenilir istatistiklere ulaşmanın güçlüğü çerçevesinde, siyah rakamlar veya saklı suçluluk denilen kavram ortaya çıkmaktadır. Değişik resmî belgelere göre saptanmış olan suçluluğa nazaran, çeşitli nedenlerle ihbar veya şikâyet edilmemiş, varlığından habersiz kalınmış, ancak gerçekte işlenmiş olan suç sayısına saklı suçluluk denir.
Ensestin nedenleri; eğitimsizlik, alkolizm, cinsel yoksunluk, konut yetersizliği gibi sosyoekonomik koşullar veya bazı psikolojik bozukluklar olarak belirtilebilir. Örneğin, kötü yaşam koşulları ve ekonomik yetersizliklerden dolayı, bir ailenin tüm bireylerinin aynı odada yaşamaya zorlanması ve buna alkolizm, cinsel yoksunluk gibi koşulların eklenmesi sonucu ensest ortaya çıkabilmektedir.
İş yerinde duygusal saldırı (mobbing) için bir araç olarak da kullanılan cinsel taciz, çeşitli biçimlerde ortaya çıkabilir ve çoğunlukla mağdurlar maruz kaldıkları eylemin taciz olduğunun farkında değildirler. Genel olarak gruplandırmak gerekirse iş yerinde işlenen dört farklı cinsel taciz türünden söz edilebilir: Cinsiyete yönelik taciz, düşmanca ortam tacizi, cinsel içerikli tehditler, istenmeyen cinsel ilgi ve yakınlık.
Cinsel suçlular şu şekilde sınıflandırılabilir: Tecavüz suçluları, çocuk cinsel istismarcıları, internet suçluları, teşhirciler.