Suç Kuramları: Sosyal Süreçler, Sosyal Çatışma ve Suç

Suçu açıklamaya yönelik olarak geliştirilen sosyolojik teoriler, suçu açıklarken daha çok sosyal çevrenin birey üzerindeki etkilerine odaklanırlar. Sosyoloji, toplumsal düzenin nasıl oluştuğunu venasıl sürdürüldüğünü inceler. Suçsözkonusu olduğunda ise;bazı bireylerin neden suçişlediğini, suçun toplumu nasıl etkilediğini, suça neden olan sosyal faktörlerin neler olduğunu vesuçun nasıl önleneceği gibi konularla ilgilenmektedir.

Sosyal süreç, teorileri, suçluluğu sosyalleşme sürecinde öğrenilmiş bir davranış olarak kabul ederler. Sosyal süreç teorilerine göre insan potansiyel olarak sapkın ya da günahsız değildir. Her iki eğilimi de barındıran bir varlıktır.

Sosyal süreç teorilerine göre insanın suç işlemesine biyolojik ya da psikolojik bozukluklar ya da hastalıklar sebep olmaz. Normal insanlar da suç işleyebilir. Suç sosyalleşme sürecinde öğrenilir. Suç bireyin sosyal çevresi ile kurduğu etkileşimin bir sonucudur. Suç öğrenilen bir davranıştır.

Öğrenme teorileri, suçu bireyin biyolojik ya da psikolojik kusurlarına bağlayan görüşü reddederek suçun öğrenilen bir davranış olduğunu söyler. Birey, suçu içinde bulunduğu sosyal çevrede görerek veya taklit ederek öğrenir.

Edwin H. Sutherland’ın Ayırıcı Birliktelikler Teorisi ilk öğrenme teorilerinden biridir. Sudherland’a göre suçluluk ne kişisel özelliklerden ne de sosyo -ekonomik durumlardan doğar. Suç, öğrenme sürecinin bir sonucudur.

Sosyal öğrenme teorisi Ronald Akers tarafından geliştirilmiştir. Akers’in teorisi, Sutherland’ın Ayırıcı Birliktelikler Teorisi'nin devamı ve geliştirilmiş hâlidir.

Damgalama kuramı; bireylerinin etiketlenmelerinin onların suç işleme süreçleri üzerinde etkili olduğu varsayımı üzerine oturmaktadır. Çünkü bu kurama göre, bireylerin sapkın veya suçlu olarak etiketlenmeleri, onların toplumdan dışlandıkları yönünde bir duyguya kapılmalarına yol açmaktadır.

Etiketleme ve suç ilişkisini ilk ifade eden kişi Frank Tannenbaum olmuştur. “Suç ve Toplum” isimli eserinde suç ve suç davranışı yerine, işledikleri bir suç sonrasında bireylere gösterilen resm îve sosyal tepkiler üzerinde durmuştur.

Lemert suç ve etiketlenme sürecini birincil ve ikincil sapma kavramları ile açıklar.

Becker’e göre sapma, kişinin yaptığı davranışın niteliği değil, aksine başkaları tarafından kuralların ve müeyyidelerin bu kişilere uygulanmasının bir sonucudur. Becker’e göre suç toplum tarafından üretilir.

Kontrol teorilerine göre insanların tabiatında suç işleme vardır ve insanlar kendi imkânları ile baş başa bırakılırlarsa suç işlerler. İnsanların suç işlemesi gayet doğaldır, sorulması gereken asıl soru neden suç işlemedikleri ve kanunlara uyduklarıdır.

Reckless sınırlama teorisi ile birlikte kişinin suç işlemesine neden olan iki temel güç olduğunu ileri sürmüştür. Birincisi, kişiyi suça teşvik eden “çekiciler”; ikincisi, kişiyi suça iten dış faktörler yani “iticiler”dir.

Kontrol teorilerine göre suç, bir bireyi suça iten uyaranlar ile onu engelleyen toplumsal ya da fiziksel kontroller arasında bir dengesizliğin sonucu ortaya çıkar.

Çatışma teorileri, suç kavramının anlaşılması ve açıklanmasında, toplumun yapısı ve egemen sınıfların gücünü koruması konuları üzerinde yoğunlaşmıştır. Çatışma kuramlarına göre suç, kapitalist sistemin eşitsizliklerine bir tepki olarak ortaya çıkmaktadır.

Çatışma kuramcılarına göre sapma ile sosyal eşitsizliği belirleyen şey, ekonomik ilişkilerdir. Kimlerin sapkın olduğuna karar verenler, gücü elinde bulunduranlardır.

Marksist teori, çatışmacı teoriler içinde sıkça başvurulan bir referans noktasıdır. Marksist teori, çatışma teorisinden farklı olarak toplumdaki çoklu grup çatışması düşüncesini reddederek bunun yerine güç- elit modelini kabul eder.

Çatışma Kuramları, suç olgusunu kapitalist yapı ve sınıf çatışması bağlamında ele almaktadır. Bu nedenle kuram sınırlı bir açıklama çerçevesine sahiptir.