Caydırıcılık ve Suç Önleme
Caydırıcılık Kavramı İle İlgili Kavramlar
Caydırma kelimesi, Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde; caydırmak işi, bir gözlem sürecinde bilgi vermekten kaçınanların engellerini aşarak istemli katılımlarını sağlama ve yüreklendirme şeklinde açıklanmaktadır. Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi’nde ise bir devletin, olası düşmanı kendisine karşı saldırıya geçmekten vazgeçirmek için giriştiği eylem olarak ifade edilirken bu eylem sonucunda düşmanın, elde edeceği şeyin, saldıracağı devletin kendisine vermek kararında olduğu zarara değmeyeceğine inanması gerektiği belirtilmektedir. Askerî literatürde ise caydırma terimi ile; hasım tarafı tecavüzden vazgeçirerek milli çıkarları sağlamak ve millî hedefleri elde etmek amacıyla, ona, savaşa girmesi durumunda zararlı çıkacağını gösterecek şekilde askerî gücün geliştirilmesi ve kullanılması işlemi anlaşılmaktadır.
Caydırıcılık Teori'sinin Tarihsel Gelişimi
Suç, insan ve toplum hayatını doğrudan etkileyen ve izleri uzun yıllar süren sosyal bir sorundur. Bu nedenle suçla mücadele planlı, bilimsel, devamlı ve kapsamlı bir şekilde yapılmalıdır. Tarihte suçun olmadığı bir dönem hiç olmamıştır. Eski çağlardan günümüze kadar bütün toplumlar suçu önlemeye yönelik çaba sarf etmişlerdir. İnsan doğasının bir ürünü olan suçu önlemeye yönelik çabaların tamamı suçu kontrol altında tutmak suretiyle kontrol altına alarak suçun olmasını engellemeye yönelik olmuştur
Caydırıcılık Teori'sinin Temel Dayanakları
Caydırıcılık Teorisi’nin temel dayanakları, Klasik Kriminoloji Okulunun öne çıkardığı teorik çerçeve içerisinde kendisini ortaya koymuş ve zaman içerisinde gelişerek günümüze kadar gelmiştir. Bunlar:
- İnsanlar özgür iradeye sahiptirler.
- İnsanlar tutum ve davranışlarını sergilerken faydacıdırlar.
- Bir cezanın herhangi bir suç karşısında suçluya uygulanmasında en önemli neden önleme anlayışıdır.
- Suç fiilinin sonucunda cezalandırma mümkün olduğunca çabuk yapılmalıdır.
- Ceza ve adalet sisteminin etkinliği ve güvenirliliği ölçüsünde caydırıcılık etkisi söz konusudur.
Suç işleyen kişinin ceza adaleti sistemi içerisinde, ilgili mekanizmalar tarafından yakalanması ve ardından yargılanması sonrasında alacağı cezanın uygulanması sonucunda ortaya çıkacak özel caydırıcılık etkisi ile kendisinin daha sonra suç işlemekten vazgeçeceği düşünülmektedir. Yani kişi bir daha suç işlemeyecektir.
Suçlunun ceza adaleti sistemi içerisindeki kolluk ve adli mekanizmaları tarafından yakalanması, yargılanması ve ceza alması ile bunu görenlerin suç işlemekten vazgeçeceği öngörülmüştür.
Suçlu kişi tarafından işlenen bir suçun niteliği, türü ve ciddiyeti verilecek cezayı da aynı şekilde belirler.
Suçlar meydana geldiğinde ortaya çıkan durum sonucunda cezalandırmada bazı ağırlaştırıcı veya hafifletici nedenlerin varlığı göz önüne alınarak cezalar uygulanmalıdır.
Suç teşkil eden eylem ve fiillerin sonucunda en caydırıcı ceza suçlunun ölümü ile sonuçlanan idam cezalarının uygulanmasıdır.
Suçların Cezalandırılmasındaki Amaçlar
Cezanın amacı suçluyu eğitip topluma yeniden kazandırmaktır. Suçları cezalandırmanın amaçlarını şu şekilde açıklayabiliriz:
İlk olarak mahrum bırakmadan bahsedebiliriz.
Suçlunun yapmış olduğu eylem neticesinde başka bir şekilde bireye veya topluma verdiği zararın karşılanmaması sonucunda cezalandırılarak kendisine misli ile ödetilmesidir.
Günümüz modern ceza hukuku sistemlerinde artık cezalandırmanın en önemli amaç ve hedeflerinden biri suçlunun ıslah edilerek cezasının çektikten sonra topluma yeniden kazandırılmasıdır.
Cezalandırmanın suçların engellenmesinde oynadığı rollerden biri de suçlunun mahkûmiyet ve infaz sonrası izlenmesi veya gözetlenmesine ilişkin olanıdır.
Cezalandırma sonrası toplum tarafından suçlu olarak etiketlenme korkusu kişileri suçlu damgasını yememek ve muhtemel sonuçlarıyla karşılaşmamak için suç işlemekten alıkoyacaktır.
Suç işleyen bir kişiye verilen ceza ile birlikte toplum içerisinde bulunan insanlar yapılan davranışın cezalandırıldığını görerek yanlış olduğunu öğrenecek ve o davranışı yapmaktan kaçınarak suçun meydana gelmesi önlenecektir.
Toplum, suç işleyen kişileri cezalandırmak suretiyle bireylere hukuk kurallarını ve geçerliliğini hatırlatmakta ve onları bunların ihlali hâlinde başlarına gelecekler konusunda uyarmaktadır.
Son olarak cezalandırmanın suçun engellemesindeki diğer bir önemli bir fonksiyonu da caydırıcılıktır.
Caydırıcılık Teorilerine Eleştirel Yaklaşım
Özellikle bazı suçlar (cinayet, yaralama vb.), öfke veya kızgınlık anında islendiği için suç isleyecek bireyin her zaman ceza olgusunu veya miktarını düşünmesi mümkün olmayabilmektedir. Cezanın caydırıcılık etkisi, suç türlerine göre değişkenlik göstermektedir. Cezalandırmanın etkisi suçluların kişisel özellikleri ve suça olan eğilim düzeylerine göre de değişkenlik gösterebilmektedir.
Suçla mücadelede sadece cezaların artırılmasının veya suç bedelinin ağırlaştırılmasının tek başına yeterli çözüm olmadığını belirtmek gerekmektedir. Aynı şekilde, sadece ceza tehdidine dayalı bir ceza sistemi de yeterli değildir. Burada suç işleyecek bir zeminin oluşmasında etkili olan sosyoekonomik imkânsızlıkların (işsizlik, yoksulluk, aile parçalanması, uyuşturucu ve alkol kullanımı vb.) giderilmesi yönünde sosyal politikaların geliştirilmesi önem arz etmektedir. Özellikle enformel değerlerin ve kurumların suçluluktaki caydırıcı etkisi dikkate alınarak sosyal sermayenin güçlendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca tüm suç isleyenleri, cezaevine göndermek yerine, ayıklayıcı ve seçmeci bir yaklaşımla en riskli ve tehlikeli suçluların cezaevine gönderilmelerini öngören bir yaklaşımın daha sonuç alıcı olduğu söylenebilir. Çünkü basit bir suç islemiş bir çocuk veya gencin de hapishaneye gönderilmesi sonucu oradaki profesyonel suçlulardan etkilenmesi ve suç işleme eğilimine daha çok başvurması görülebilmektedir.