Suç Önleme Nedir?

Suç kavramı insanlık tarihine kadar dayanmaktadır. İnsanlar, düzenli hayata geçtiklerinden itibaren suçu önleme ve suçlarla mücadele etmek için sistemler kurmaya çalışmışlardır. Suçun önlenmesi devlet ile beraber toplumun gelenek ve görenekleriyle de sağlanmaktadır. Suç önleme ile ilgili ilk doküman 1829 yılında Londra polisinin hukuki düzenlemelerinde görülmüştür.

Suçu önlemek, suçun oluştuktan sonra verdiği zararı karşılamaktan daha az maliyetlidir. Özel güvenlik görevlilerinin temel amacı tam olarak budur. Suçun olmasına olanak sağlayan durumları bertaraf ederek caydırıcılık unsuru oluşturmaktadırlar.

Suçun önlenmesi konusunda özel güvenlikler istihdam etmenin yanında taktiksel ve bilimsel metotlara da başvurmak gerekmektedir. Bu metotlar; güvenlik kamerası, alarm sistemleri vb.

Kırık Camlar Teorisi

1982 yılında Wilson ve Kelling tarafından makale olarak hazırlanmıştır. Teorinin temeli, toplumsal hayattaki problemler, fiziksel ya da çevresel düzensizlikler, yaşam bölgesinden kaynaklı insanlardaki tatminsizlik, huzursuzluk ve korku hissini temel alır. Teoriye isim veren kurgu ise şöyle anlatılmaktadır, mahallede camı kırık bir bina varsa ve bu kırık cam onarılmaz ise zamanla binanın diğer camlarının da kırılacağı, kırık camlardan dolayı binanın terkedilmiş olduğu düşüncesiyle kapılarının kırılarak içeri girileceği ve yasadışı faaliyetlere zemin hazırlayacağı düşüncesidir. Sahipsizlik, denetimsizlik ve kontrolsüzlük duyguları insanları suç işlemeye teşvik etmektedir. 1982 yılında yayınlanan makalenin öncesinde, 1969 yılında Psikolog Philip Zimbardo, suçun önlenmesi ile ilgili bir deney yapmıştır. Deney şöyle özetlenmektedir. Kaliforniya’nın iki ayrı yerine park edilen araçlardan birinin plakaları sökülerek kaputu açık bırakılmış, diğer araba ise herhangi bir değişiklik yapılmadan park edilmiştir. Her iki arabada herhangi bir müdahale olmadan uzaktan izleyerek takip edilmiştir. Plakası ve kaputu açık olan araç dakikalar içerisinde saldırıya uğrayıp tüm parçaları yağmalanmıştır. Diğer araç se 24 saat geçmesine rağmen herhangi bir değişikliğe uğramamıştır.

Rasyonel Tercih Teorisi

Suçu işleyen ile işlemeyen arasında hareket noktası yönü ile farklı olmadığını, iki durumunda kişilerin düşünmenin ardından isteyerek ve bilerek, herhangi bir dış zorlama olmadan ilgili davranışı ortaya koymaları yönündedir. Potansiyel suçlular elde edebilecekleri ödülün alacakları riske değeceğini düşündükleri an hemen suç işleme eğilimi gösterirler. Bu nedenle potansiyel suçluların yapacakları bu fayda-zarar hesabında riski oranını suçu önleme teknikleri ile arttırmak gerekmektedir.

Rutin Aktiviteler Teorisi

Fırsat oluştuğunda suçun işlenmesinin normal olacağını savunmaktadır. Hedefin korunmasız olması ve ortada elde edilecek bir çıkar söz konusu ise suçun her an oluşabileceğini göstermektedir. Örnek olarak, yalnız yaşayan kişilerin, birkaç kişi ile beraber yaşayan kişilere göre daha az korumasız olduklarından, kişisel eşyalarına ve kendilerine saldırılma oranının daha çok olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca sokakta saldırıya uğrayan kişilerde ağırlık olarak çok genç ve göçmen erkeklere saldırılmaktadır, bunun nedeni; korumasız oldukları düşüncesidir. Rutin Aktiviteler Teorisini, Rasyonel Tercih Teorisi’nden ayıran en büyük nokta, suç fırsatlarının insanların günlük rutin faaliyetleri sırasında, plansız bir şekilde ortaya çıktığının savunulmasıdır.

Konum Temelli (Durumsal) Suç Önleme Teorisi

Teoriyi literatür’e kazandıran Ronald Clarke’dır. Clarke, suç önlemenin olası suçlulara odaklanarak değil, fiziksel ve sosyal çevrede devamlı surette suç fırsatlarının azaltılması ile mümkün olacağını savunmuştur. Suç önleme iki yolla olabilir. Birincisi, suçluların ıslahı. İkincisi ise, suç işleme fırsatlarının azaltılmasıdır. Fakat suç önleme çalışmalarını yürütenlerin yaygın inanışı suçluların ıslahı yönteminden ziyade suç fırsatlarını azaltılması yönünde tedbirlerin alınmasının suçun azaltılmasında daha etkili ve daha kısa yolduğu yönündedir.Bütün suç önleme teknikleri, toplumun tümü tarafından uygulandığında anlamlı hâle gelecektir. Yani, sorumluluğun büyüğü güvenlik görevlilerinde değil, toplumun kendisindedir. Toplum, suça sebebiyet vereceğini düşündüğü tüm fırsatları ortadan kaldırmak için gayret sarf etmesi gerekir. Aslında toplum bunu yapmadığında (evinin kapısına kilit, arabasına alarm sistemi, park yerine CCTV kamera sistemi, site girişlerine veya alışveriş merkezleri ve eğlence mekânlarının girişlerine özel güvenlik görevlisi) yanlışlıkla suçu kendisi üretmektedir. Toplum, suçun işlenmesini zorlaştıracak tedbirleri kendisinin alması ve suçlular için riski arttırıcı önlemlere yönelmesi gerekmektedir.