Örgütlerde Etki, Güç ve Siyaset
Sosyal etki, tutum ve davranışların diğerlerinin gerçek ya da örtülü varlığı ile etkilenmesi sürecini ifade etmektedir. Bireyler sosyal kabul sağlamak için üyesi bulundukları grupların uygun göreceği davranışları sergileme eğilimindedirler. Grup etkisi olarak da ifade edilebilecek bu durum, bireyin her durumda kendi kişisel duygu, düşünce ve amaç gibi yönelimlerden hareket etmediğini, ait olduğu grupların olgulara ilişkin belirlediği uygun ya da uygun olmayan davranışların da bu noktada etkili olduğunu göstermektedir.
Güç, başkalarını etkileyebilme kapasitesidir. Tek başına ve başkalarıyla ilişkilendirilmeden bir kişi için güçlüdür denilemez. Kişinin gücü ancak başkalarıyla ilişki kurduğu zaman anlaşılabilir. Kişi şayet, başkalarını kendi belirlediği yönde davranmaya yöneltirse o zaman güçlüdür denilebilir. Tanımlardan da anlaşılacağı gibi güç, sosyal etkinin aksine birinin, diğerinin davranışı üzerindeki istenen etkiyi yaratma kapasitesidir. Bu ise ya ilgili bireyin kişisel özelliklerinden ya da örgütteki pozisyonundan kaynaklanmaktadır.
Örgütsel siyaset ise, bireyin ya da grubun, çıkarlarını korumasına yardımcı olacak ödülleri sağlama gücüne sahip kişilere yönelik olarak sergilediği sosyal etki çabalarıdır. Örgütlerde gücün örgütsel amaçlar doğrultusunda kullanımı beklenen bir durumdur. İşte örgütsel siyaset bir anlamda bunun tam tersi bir durumu ya da gücün birey ya da grup çıkarlarını koruma amacıyla kullanımını ifade etmektedir.
Yöneticilerin ve çalışanların kullandığı farklı etkileme taktikleri mevcuttur. Bunlar; akılcı ikna, coşkulandırma, danışmanlık ya da katılım sağlama, göze girme, karşılıklı alışveriş, arkadaşlık, koalisyon oluşturma, meşrulaştırma ve baskı şeklinde sıralanabilir.
Beş farklı güç kaynağı mevcuttur. Bunlar; zorlayıcı güç, ödüllendirme gücü, yasal güç, uzmanlık gücü ve karizmatik güçtür. Bu beş gücün ilk üçü biçimsel pozisyondan kaynaklanırken son ikisi ise kişisel özelliklerle ilgilidir. Çağdaş iş ortamlarında açık ve danışmacı yöntemlerin daha uygun etki taktikleri olduğu söylenebilir. Bu nedenle her seviye için en uygun etkileme taktikleri danışmanlık ya da katılım sağlama, coşkulandırma ve akılcı ikna şeklinde sıralanabilir. Bu taktiklerin her biri her seviyede ilgili kişinin istenen davranışı benimsemesi noktasında son derece etkilidir. Baskı ve meşrulaştırma gibi sosyal etkileme taktikleri ise sosyal açıdan arzu edilmeyen etkileme taktikleridir. Örgütlerde gruplar arasında da bir güç ilişkisi vardır.Bu tür bir güç ilişkisinde neyin belirleyici olduğunu ortaya çıkarmaya çalışan iki modelden söz edebiliriz. Bunlar; kaynak bağımlılığı modeli ve stratejik durumsallık modelidir.
Örgütsel siyaset alanındaki teorik ve uygulamalı çalışmalar incelendiğinde örgütsel siyaset sürecinin genel olarak üç faktör etrafında gerçekleştiği belirtilebilir. Bunlar; genel siyasal davranış, sessiz kalma, ücretlendirme ve terfi politikalarıdır.
Siyasal davranış taktiklerini beş başlıkta toplamak mümkündür. Bunlar; Bilgiye ulaşımı denetlemek, olumlu izlenim oluşturmak, destek tabanı oluşturmak, diğerlerini suçlamak ve saldırmak ve daha güçlü kişilerle işbirliği yapmak şeklindedir.
Örgütlerde siyasal davranış, özellikle bölümler arası işbirliği, terfi ve transferler ve yetki devri gibi çoğunlukla açık örgütsel politikaların mevcut olmadığı alanlarda ortaya çıkmaktadır.
Siyasal davranışın ahlakiliği noktasında İlk cevaplanması gereken soru örgütün amaçları ile bireysel amaçlar arasında bir çelişkinin olup olmadığıdır. Siyasal davranışı değerlendirmedeki diğer iki ölçüt ise, ortaya konan davranışın diğer çalışanların haklarına saygılı olup olmadığı ve adalet ölçüleri içerisinde meşru ve kabul edilebilir olup olmadığıdır.