Duygular ve Değerler
Duygu; iç ve dış çevredeki çeşitli uyarıcılardan etkilenme sonucu ortaya çıkan, davranışsal tepkilere yol açan, farkında olma ve idrak gibi unsurlar içeren ruh halleri, eğilimler veya insanın içinde gerçekleşen olaylar olarak tanımlanabilir. Bireyin belirli bir duyguyu yaşamasına neden olabilen bir olay, kişi vb. uyarıcı kapsamında değerlendirilebilir. Duygunun farkında olma ve idrak gibi unsurları içerisinde barındırması bireyin; anlama, düşünme, yorumlama gibi bilişsel özellikleriyle uyarıcıyı ve duyguyu değerlendirmesini ifade eder. Davranışsal tepki ise duyguların dışa yansımasını ortaya koyar.
Duygular yoğun şekilde yaşanan hislerdir. Bu nedenle bireyi uyarır ve motive eder, sözsüz iletişim unsuru olarak görev yapar ve insanların karar almalarında önemli rol oynar.
Bireyin yaşadığı duygular fizyolojik yapısında ve özellikle yüz hatlarında önemli değişimler yapar. Konu hakkında yapılan araştırmalar, yüz ifadelerinde ortaya çıkan değişimlerin farklı ülkelerde yaşayan insanlar arasında benzerlik gösterdiğini ortaya koymuştur. Bununla birlikte olaylara veya durumlar karşısında gösterilecek duygu türü, hangi duygunun hangi ortamda gösterilip gösterilmeyeceği, duyguların ifade edilip edilmemesi veya hissedilen duygudan farklı bir duygunun sergilenmesi bireylerin yetiştikleri kültürden etkilenir.
Altı tane temel duygu kümesi vardır. Bunlar; öfke, üzüntü, korku, sevgi, iğrenme ve utanç olarak sıralanabilir. Mutluluk, gurur ve haz gibi bir kısım duyguların bireyin harekete geçmesinde, belirli bir amaç üzerinde çaba harcamasında ve çevresindekilerle olan sosyal ilişkilerinde olumlu etki yapabilen duygulardır . Bu tür duygulara olumlu duygular adı verilebilir. Buna karşın suçluluk, utanç, nefret gibi bazı duygular ise bireyin çevresine uyumunu ve sosyal ilişkilerini zora sokabilir. Bireyin yaşamını olumsuz etkileyen çevreye uyumu ve sosyal ilişkileri güçleştiren bu tür duygulara ise olumsuz duygular adı verilebilir.
Duyguların önemi yerine getirdiği işlevlerden kaynaklanır. Bir anlamda duygular belirli amaçlarımıza hizmet ederler. Duyguların temelde üç türlü işlevinden söz edilebilir. Bunlar sosyal işaretler, hayatta kalmamıza yardımcı olma ve bireyi uyarma ve motive etme işlevleridir.
Duyguların yüz hatlarında oluşturduğu değişimler sözsüz iletişim unsuru olarak görev yapar ve sosyal ilişkilerimizde bu yolla karşımızdakilere mesaj verir.
Çalışanlar örgütlere gelirken duygularını da beraberlerinde getirirler. Yine örgütsel ortamda yaşadıkları olaylar nedeniyle birçok farklı duygu yaşarlar. Bu nedenle yaptıkları işte gösterdikleri başarı duygularından etkilenir. Duygusal zekâ insanların kendilerinin ve başkalarının duygularını anlaması ve yönetebilmesiyle ilişkili bir kavramdır. Duygusal zekâ; bireyin kendi duygularını tanıması, başkalarının duygularının farkında olması, kendini harekete geçirerek aksilikler karşısında bile yılgınlık göstermemesi, ruh halini düzenleyip, kendini başkasının yerine koyabilmesi ve sosyal ilişkilerini yönetebilmesi ile ilgili yetenekleri kapsar.
Duygusal emek; çalışanların, hissettikleri gerçek duygular yerine olması gereken duyguları göstermelerini ortaya koymaktadır. Özellikle başkalarıyla karşılıklı etkileşim içeren meslekler duygusal emek harcamayı gerektirir. Bu tür mesleklerde çalışanlar gerçek duygularını gizleyip müşteriyi memnun edecek olan duyguları göstermelidirler. Tabii ki çalışanlar bu davranışı sergilerken bir emek harcarlar. Bu emeğin karşılığında ise müşteri memnuniyeti sağlanır ve çalışanlar bu memnuniyetin derecesine bağlı olarak örgütten çeşitli ödüller alırlar.
Bireyin yapmış olduğu değerlendirmelerde ve tercihlerde kriter olarak işlev gören değerler birey için iyi veya kötü olanı, doğru veya yanlış olanı gösterir. Bu nedenle değerler bireylerin tercihlerini, tutum ve davranışlarını etkiler.