Sporda Beceri Öğrenimi ve Psikososyal Gelişim

Erikson, bireylerin karşı karşıya kalmış oldukları çatışmaları başarılı bir şekilde yönetip onlarla başa çıkabildiği düzeyde daha sağlıklı bir kişilik geliştirebileceğini savunmaktadır. Bireyler bu çatışmalardan başarılı olarak çıktıkları takdirde sonraki gelişim dönemlerindeki olası çatışma durumlarıyla mücadele edebilmek için sahip olması gereken donanımı elde etmiş olacaktır. Karşılaşılan çatışmalarda gösterilen başarısızlık, ilerleyen safhalarda düzeltilebilir. Bunu gerçekleştirebilmek için uygun çevresel şartlar ve koşullar sağlandığında, yüz yüze gelinen başarısızlıkların kişilik gelişimi üzerindeki zedeleyici izleri ortadan kaldırılabilecektir.

Harter benliğin gelişimini bilişsel ve sosyal bir süreç olarak ele almıştır ve bu nedenle benliğin gelişimi kendi hakkımızdaki düşünce ve değerlendirmelerimizden, anne -babadan, kardeşlerden, akranlardan, öğretmenlerden ve koçlardan gelen geri bildirimlerden etkilenir.

Harter, öz tanımlamalar (ben neyim) ve öz değerlendirmeler (ne kadar iyiyim) arasındaki ayrımlar üzerinde çalışmıştır, ancak çoğu araştırmanın öz değerlendirmelerle ilgilendiğini iddia etmiştir. Öz değerlendirme için daha yaygın kullanılan terimler öz saygı ve öz değerdir. Harter ise benlik algısını, “kişinin kendi özelliklerini bütüncül bir şekilde değerlendirmesi” olarak tanımlamaktadır.

Yürümeye yeni başlayan bir çocuk, saatlerce bloklarla oynayarak, onları istifleyerek, sıraya koyarak veya bir konteynırın içine yerleştirip çıkararak kendi dünyasının ustalığına içsel bir ilgi gösterir. Başarı elde edildikçe, yeterlilik ve kontrol duyguları gelişir. Harter, bu gözlemleri bir yetkinlik (yeterlilik) motivasyonu modeli olarak biçimlendirmiştir. Son araştırmalar, fiziksel aktivite katılımında motor yeterlilik algılarının önemli olduğunu göstermiştir.

Yetkinlik motivasyonu, insanların yetkin olma konusundaki temel arzusunu temsil eder. Bu istek, bir alana (örneğin, fiziksel aktiviteler veya belirli bir spor) katılıma yol açar; bu tür katılım, daha resmi olarak ustalık girişimleri olarak adlandırılır. Yeterlik motivasyonu çok düşük olan insanlar beceri sergilenecek herhangi bir olaya dahil olmamayı seçebilir (yani, ustalık için hiçbir girişimde bulunmaz). Düşük algılanan yeterlilik, çocukların spor programlarını bırakma nedenleri ile ilgilidir. Bir kişi bir ustalık girişiminde başarılı olursa, gurur ve mutluluk gibi olumlu duyguların artmasının yanı sıra yeterlilik ve kontrol algılarında bir artış meydana gelmelidir. Ebeveynler ve akranlar gibi önemli kişiler bu tür ustalık girişimlerini onaylayıp pekiştirdiklerinde, yetkinlik ve kontrol algıları da güçlenir. Artan benlik algılarının sonuçlarından biri de, çaba ve ısrarla daha fazla ustalık denemesi aramaktır. Örneğin bir çocuk; annesi, babası ve kendisi tarafından değer verilen bir aktivitede kendini geliştirdiğime inanırsa, büyük bir keyifle daha fazla pratik yapma eğiliminde olacak ve bir aksilik karşısında hedeflerine ulaşmakta ısrar edecektir.

Bandura (1997) algılanan öz -yeterliği “kişinin verilen kazanımları üretmek için gerekli olan eylemleri organize etme ve yürütme yeteneklerine olan inancı” olarak tanımlamıştır. Öz-yeterlilik belirli bir görevi başarabileceğinize olan inançtır. 1,8 metre olan yüksek atlama direğinin üzerinden atlayabilir misin? Öz-yeterlik inançları (1,8 m yüksekten zıplayabilirim) algılanan yetkinlik inançlarından (Genel olarak, yaşıtlarıma kıyasla atletizmde iyiyim) ve yetişkinler tarafından birbirinden ayırt edilebilir.

Bandura, istenen sonuçları elde edebileceğiniz inancı olmadan bir faaliyete katılmanın çok az teşvik edici olduğunu savunmuştur. Daha yüksek öz yeterliliğe sahip çocukların, daha düşük öz yeterliliğe sahip çocuklara göre fiziksel aktiviteye daha fazla katılıyor olduklarını vurgulamıştır.

Öğrenme ve fiziksel aktiviteye katılma motivasyonu açıkça önemlidir. İnsanların bir aktiviteye başlayıp başlamadıklarını ve ne kadar süre devam edeceklerini etkiler. Yeterlik motivasyonu tartışmasında belirtildiği gibi, okul öncesi çocuklar ve küçük çocuklar, görünüşe göre, katılmanın saf neşesinden başka bir nedenden dolayı oyuna girerler. İki yaşındaki bir çocuk saatlerce tencere ve tavalarla oynayabilir, istifleyebilir, çarpabilir ve yeniden düzenleyebilir. Bu motivasyon türün ve Deci, Ryan ve Vallerand tarafından sıklıkla ele alınmıştır.

Fiziksel aktivitelere ve spor müsabakalarına katılmak genellikle önemli bir duygusal deneyimdir; bu vesileyle gurur, öfke, memnuniyet ve mutluluk gibi duygular deneyimlenebilir ve ifade edilebilir. Yeterlik motivasyonu modeli, olumlu etkinin zorlu faaliyetlerde başarının bir sonucu olduğunu ve yeterlilik motivasyonu ile ilişkili olduğunu öne sürer. Genç sporcular ayrıca, sosyal olarak uygun olan duyguları kontrol etmeyi, ifade etmeyi ve onları en iyi performans için düzenlemeyi öğrenmelidir.