Türk Hukukunda Gerçek Kişiler

Gerçek kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar. Gerçek kişilik ölümle ya da gaiplik kararı ile sona erer. Ölümün ispatında kişisel durum kütük kayıtlarından yararlanılabilir. Ancak kişinin cesedinin bulunmadığı ya da kimin önce öldüğünün belirlenemediği durumlarda karinelerden (ölüm ve birlikte ölüm karinesi).

Kendisinden uzun süreden beri haber alınamayan ya da bir kazada ölüm tehlikesi içinde kaybolan kişiler hakkında gaiplik kararı alınması mümkündür.

Gerçek kişiyi, toplum içinde diğerlerinden ayırmaya, onun ferdi, ailevi ve siyasi durumunu belirlemeye yönelik özelliklere kişisel durumlar denir. Kişisel durumlardan birini ifade eden ad, kişinin kim olduğunu, hangi aileye mensup olduğunu belirtir. Çocuğun önadını, evlilik içinde doğmuşsa, velayet hakkına sahip anne ve baba birlikte koyarlar. Evlilik dışı çocuk açısından bu hak anneye aittir. Soyadı ise, soy bağı, evlenme (sadece kadın açısından), evlât edinme ile ve son olarak idarî kararla kazanılabilir.

Hısımlık bir kişinin belli bir kişi grubu içinde belirli hâle gelmesini sağlayan önemli bir ilişkidir ve esas itibarıyla bir soya bağlılığı ifade eder. İki türü vardır: Biri diğerinden gelen altsoy ile üstsoydaki kişiler arasında üstsoy - altsoy hısımlığı; biri diğerinden gelmeyip de ortak bir kökten gelen kişiler arasında yansoy hısımlığı.

Yerleşim yeri kişinin bir yere bağlılığını dair bir hukuki kavramdır. Kişinin hayat faaliyetleri ile ilişkilerinin merkezi olan yeri ifade eder.

Hak ehliyeti haklara ve borçlara sahip olabilme iktidarıdır. Kişilik kazanmak, hak ehliyetine sahip olabilmek için yeterlidir. Her insan hak ehliyetine sahiptir (genellik ilkesi). Hak ehliyeti açısından geçerli olan eşitlik ilkesine göre, hak ehliyetine sahip olmak bakımından insanlar birbirine eşittir. Ancak eşitlik ilkesi mutlak değildir ve yaş, sağlık, yabancılık gibi sebeplerle sınırlanabilir.

Fiil ehliyeti, kişinin kendi fiilleriyle hak ve borçlar edinmesi, bunları değiştirmesi ve ortadan kaldırması veya diğer şekillerde hukuki etkiler yaratabilmesi imkan ya da iktidarı olarak açıklanmaktadır. Bu açıdan özellikle hukuki işlem ve haksız fiil ehliyetinden söz edilir. Fiil ehliyeti için kişi olmak yanında, ayırt etme gücüne sahip olmak ve ergin olmak gerektiği gibi, kişinin kısıtlanmamış olması da gerekir. Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebepler ayırt etme gücünü ortadan kaldırabilirler. Erginlik, normal ve erken erginlik şeklinde olabilir.

Fiil ehliyeti itibarıyla kişiler, tam ve sınırlı ehliyetliler ile tam ve sınırlı ehliyetsizler olmak üzere dörde ayrılır. Tam ehliyetliler, fiil ehliyetinin bütün koşullarına sahiptirler. Bunların hukuki işlem ve haksız fiil ehliyeti tamdır. Kendilerine yasal danışman atanan sınırlı ehliyetliler bazı önemli işlemleri yaparlarken yasal danışmanın olurunu almaları gerekir.

Ayırt etme gücü bulunmayan tam ehliyetsizler kendi fiilleriyle hak kazanamaz ve borç altına giremezler. Sadece iradenin etkili olmadığı borç ilişkilerinde taraf olabilirler. Haksız fiil ehliyetleri yoktur, ancak kusursuz sorumlu olabilirler.

Sınırlı ehliyetsizler ayırt etme gücüne sahiptirler. Bunlar ya ergin değildirler ya da ergin olmakla birlikte kısıtlanmışlardır. Yaptıkları hukuki işlemlerin geçerliliği yasal temsilcilerinin oluruna bağlıdır (askıda hükümsüzlük). Ancak kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları sınırlı ehliyetsiz kendisi kullanabilir. Ayrıca karşılıksız kazandırmaları tek başlarına kabul edebilirler. Sınırlı ehliyetsizler ayırt etme gücüne sahip olduklarından haksız fiillerinden sorumludurlar.