Eklemlerin Biyomekanik Özellikleri

Vücudumuzdaki kemikler birleşerek iskeleti oluşturur. Kemiklerin hareketli olsun ya da olmasın herhangi bir şekilde birleştiği kısımlara eklem denir (Yıldırım, 2001). Eklemler kemikler arasındaki bağlantıları oluşturur.

İnsan organizmasında hareket ve duruş sağlayan en önemli yapı olan iskelet sistemi vücudumuzdaki 206 kemik, eklem ve diğer yapılardan oluşmaktadır. Kemikler, bazı iç organları koruyarak destek görevi görür ve aynı zamanda hareket etmek için kasların etkisi altındaki biyomekanik kaldıraçlar olarak nitelendirilmektedir (Nisan 1998). Kinesiyoloji bakımından kemiklerin temel görevleri, vücudun tüm hareketlerinde kaldıraç rolü üstlenmeleridir. Kemikler doğumdan itibaren iki ana yük altındadır. Biri vücut kütlesine etki eden yerçekimi kuvveti, diğeri ise hareket sırasında kasların kemiklerdeki yapışma noktalarına uyguladığı çekme kuvvetidir (Özbek, 2002).

Eklemler, iskelet sistemininin oluşmasında kemik yapılar arasındaki fonksiyonel bağlantının kurulmasında rol alan bağlantı noktası olarak ifade edilmektedir. Eklemler, spor ve egzersiz uygulamalarında etkisiz unsurlar olarak rol alan en az iki veya daha fazla kemiğin eklem yüzlerinin ayrılmasıyla oluşturulur. Yürüyüş, koşu ve zıplama gibi hareketlerde amortisör görevi görürler.

İskelet sistemine özgü eklemler yapı veya işlevlerine göre gruplara ayrılabilir. Kafatası eklemlerinin örnek olabileceği taşınmaz eklemler, birbirine sıkıca oturan ve bu kemiklerin göreceli hareketine izin vermeyen kemiklerden oluşur. Yarı hareketli (yarı hareketli) eklemler, örneğin omurlar arasındaki eklemler, hafif nispi harekete imkan tanır ve kemiklerin birbirleriyle doğrudan temasını engelleyen koruyucu bir maddeye (kıkırdak veya ligamentöz doku) sahiptir. Üçüncü ve mekanik olarak en önemli eklem tipine hareketli eklem denir. Değişken bağıl hareket aralığına olanak sağlayan hareketli eklemler; Eklem boşluklarını, bağ kapsüllerini, eklem zarını ve eklem sıvısını barındırırlar. Hareketli bir eklemin hareketinin doğası ve stabilitesi; Eklem yüzeylerinin uyumluluğu, eklem kapsülünün sahip olduğu özellikler, eklem çevresindeki bağ yapı ve uzunluğu, eklemlerden geçen kasların sayısı ve yönü gibi birbirinden farklı faktörlere bağlıdır.

İnsan vücudundaki hareketler eklem hareketleriyle oluşur. Yerçekimi ve kas aktivasyonu ile oluşturulan kuvvetlerin transferi de eklemler yoluyla gerçekleşir. Günlük yaşam aktivitelerini rahatça gerçekleştirebilmek için eklem hareketliliği normal sınırlar içinde olmalıdır. Normal sınırların üzerindeki hareketliliğe eklem hipermobilitesi, normalin altında olan hareketlilik ise eklem hipomobilitesi şeklinde adlandırılmaktadır (Aslan ve ark., 2006; Larsson ve ark., 1993).

Eklemlerdeki aşırı hareket aralığı, her eklemin biyomekanik yapısına ve fonksiyonel durumuna göre farklılık gösterir. Aynı eklem için bireyler arasında farklı derecelerde hareket açıklığı da görülebilir. Yaş, cinsiyet, vücut tipi ve herhangi bir patolojik durum gibi faktörler bu farklılıklarda etkilidir. Eklem hareketliliğini değerlendirmek için bazı yöntemler ve ölçekler kullanılır. Beighton ve Horan Eklem Hareketliliği İndeksi (BHEMİ) eklem hareketliliğinin değerlendirilmesinde yaygın olarak kullanılmaktadır. BHEMİ'nin yanı sıra eklem hareketliliğini değerlendirmek için fotoğraf, sarkaç makinesi ve radyolojik inceleme gibi yöntemler de kullanılabilir. Radyolojik değerlendirme, fotografik değerlendirme, sarkaç makinesi gibi yöntemler geliştirilmiş olsa da zaman ve maliyet açısından büyük popülasyonlara karmaşık yöntemlerin uygulanması tercih edilemeyebilir (Koyunoğlu, 2017).

Eklemler fonksiyonları açısından; Hareketlerin bir düzen içerisinde amaca uygun olarak yapılmasını, iskelet bütünlüğünü, vücut ağırlığının eşit olarak yere iletilmesini sağlarlar ve aynı zamanda yürüme, koşma, atlama, zıplama gibi hareketlerde amortisör görevi yaparlar (Süzen 2013).