Avrupa Birliği’nde Sosyal Politika

Avrupa Birliği Sosyal Politikasının Temelleri

Avrupa’nın bütünleşme süreci özünde, “sosyal” değil “ekonomik” bir temel dayalı olarak başlamıştır. Sürecin ilk 30 yılına ekonomik bütünleşme yaklaşımı egemen olurken, Avrupa’nın bütünleşmesinin 50 yılı aşan tarihinde sosyal boyut hep varlığını korumuştur. Başlangıçta oldukça az olan ve yavaş bir süreç izleyen düzenlemeler 1970’li yıllardan sonra hızlanmış, Maastricht Antlaşması'ndan sonra ise belirginleşmeye başlamıştır.

Yakın bir tarihe kadar sosyal politika kapsamındaki sosyal önlemlere, AB tarafından sadece “eşlik eden önlemler” gözüyle bakılmıştır. Bu yaklaşıma göre sosyal politika, ortak pazar için “onsuz olmaz” bir koşul değil, ortak pazar oluşturmanın özel bir çaba göstermeksizin kendiliğinden gerçekleşecek doğal bir sonucu olarak görülmüştür (Gülmez, 2008). Ne var ki ekonomik bütünleşme hedefiyle kurulan (1993’ten önceki adıyla) Avrupa Topluluğu, ekonomik bütünleşmenin sosyal uyum ve ilerleme olmaksızın gerçekleşemeyeceği düşüncesi değişen koşullar altında ve zaman içinde benimsemiştir. Birliğin gelişim sürecinde sosyal bütünleşme alanında yavaş bir ilerleme yaşanmış olsa da, 1970’lerden itibaren Avrupa’ya özgü bir sosyal model oluşturmaya başlanmıştır. Böylece yoksulluktan cinsiyet eşitliğine ve sağlık düzeyi şartlarına kadar daha geniş bir dayanışma ve yardımlaşma AB’nin gündemine girmiştir.

AB’nin tarihinde ilk kez 1972 Paris Zirvesi'nde sosyal ilerleme ilkesi belirlenmiş ve daha sonraki yıllarda, buna birlik içinde sosyal uyum ve bütünleşme sürecinde sosyal tarafların katılımı ilkeleri izlemiştir. Özellikle Maastricht Antlaşması'yla “AB’nin temel hedefleri olan siyasi, ekonomik, parasal birlik ve güçlü bir iç pazar ‘sosyal’ olmadıkça tam anlamıyla gerçekleşemez.” görüşünün iyice benimsenmesinden sonra sosyal politika alanında daha somut politikalar izlenmiştir.

Gelişim

Birinci Dönem (1951 -1970)

AB sosyal politikasının birinci aşaması olarak kabul edilen kuruluştan 1970’lerin başlarına kadar olan birinci dönem, sosyal politikanın büyük ölçüde ekonomi politikalarının gölgesinde kaldığı dönemdir. Topluluğun kuruluş yıllarında ekonomik bütünleşmenin hedef alınmış olması nedeniyle uygulanan politikalar da bu yönde ağırlık göstermiştir.

Birinci dönem olarak adlandırdığımız bu dönemde, Roma Antlaşması'yla topluluğun sosyal politika uyumuna ilişkin bu tartışmalara bir orta yol getirilmeye çalışılmış ve bu amaçla antlaşmaya sosyal politika konusunda bir bölüm eklenmiş olsa da bu dönemde, sosyal politika tek başına ayrı bir politika alanı olarak değil, özellikle ekonomik politikanın bir eki olarak ele alınmıştır. Bu nedenle toplulukların ilk evresinde sosyal politika bir kenarda tutulmuş ve üye devletlere ait işler arasında görülmüştür.

İkinci Dönem (1972 –1992)

1972 yılında gerçekleştirilmiş olan Paris Zirvesi, sosyal politika açısından yeni bir dönem ve topluluk sosyal politikası için ikinci bir aşama olarak nitelendirilmektedir. Paris Zirvesi'nde dokuz üye devlet ekonomik birliğe önem verdikleri kadar sosyal birliğe de önem vereceklerini deklare etmek suretiyle, sosyal politika alanında yeni ve ilerici adımların atılması çağrısında bulunmuştur. Bu gelişme Avrupa sosyal politikasına yeni bir ivme kazandırılmış ve bağımsız bir Avrupa sosyal politikası oluşmaya başlamıştır.

Üçüncü Dönem (1992’den Günümüze)

1990’lı yıllar AB tarihinde dönüm noktası teşkil eden gelişmelerin gerçekleştiği yıllardır. 1980’li yıllarda tek pazarın kurulması, ekonomik ve parasal birliğin sağlanması yönünde başlatılan çalışmaların tamamlanması zorunluluğunun yanında, 1989 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılması ve buna bağlı olarak Doğu Bloğu'nun dağılması, soğuk savaşın sona ermesi, Merkezi ve Doğu Avrupa Devletleri’nin serbest kalmaları, Almanya’nın birleşmesi gibi Avrupa kıtasındaki mevcut mimariyi tamamen değiştiren gelişmeler AT’nin AB’ye dönüştürülmesini gerekli kılmıştır.

Temel Antlaşmalar

Amsterdam Antlaşması

Haziran 1997’de imzalanan ve 1 Mayıs 1999 tarihinde yürürlüğe giren Amsterdam Antlaşması ile Roma Antlaşması’nda büyük değişiklikler yapılmıştır. Amsterdam Antlaşması Doğu’ya doğru genişleme süreci öncesinde Avrupa Birliği’ne kimlik veren antlaşma olarak nitelendirilmektedir. 1990’lı yıllarda AB sosyal politika önlemlerinin çoğu Sosyal Politika Anlaşması'na ve “İşçilerin Temel Sosyal Haklarına İlişkin Topluluk Şartı” na dayanmıştır.

Lüksemburg İstihdam Zirvesi

1997 yılında Lüksemburg Zirvesi ile ilk istihdam politikalarının temel ilkeleri belirlenmiştir. Bu bağlamda, üye ülkelerin hepsinde İstihdam Ulusal Eylem planları hazırlanmış ve uygulanma kriterleri benimsenmiştir.

Lizbon Zirvesi

Avrupa Birliği’nde, antlaşmalarda yapılan değişiklikler temelinde ele alınan sosyal politika alanında yaşanan büyük değişim, Mart 2000’de Lizbon’da gerçekleştirilen olağanüstü zirvede saptanan yeni stratejik hedef ve ardından Aralık 2000’de yapılan Nice doruğunda kabul edilen Sosyal Politika Ajandası ile “Lizbon süreci” olarak adlandırılan yeni bir dönemle başlamıştır. Bu iki zirve toplantısı, gelecek on yıl için, yaklaşım değişikliği içeren yeni stratejik hedefin saptanması ve Sosyal Politika Ajandası'nın kabul edilmesi yönlerinden, Avrupa Birliği sosyal politikasının evriminde yeni bir dönemeç oluşturmuştur.

Nice Antlaşması

Nice Antlaşması, Fransa'nın Nice kentinde gerçekleştirilen Avrupa Birliği Liderler Zirvesi sırasında Avrupa Birliği'nin kurucu antlaşmalarının koşullarını iyileştirmek ve düzenlemek için kabul edilmiş bir antlaşmadır.