Dünyada Sosyal Politikanın Tarihsel Gelişimi
Sanayi Devrimi; buhar, elektrik, gaz gibi keşfedilen yeni enerji güçlerinin üretim sürecine uyarlanması ile birlikte 18. yüzyılın ikinci yarısında İngiltere’de başlamıştır. Büyük fabrika hayatı ile birlikte işçilerin çalışma şartlarında meydana gelen değişmeler ve çalışma şartlarının gittikçe ağırlaşması ülkeler için sosyal barışı tehlikeye sokmaktadır. İnsani olmayan çalışma şartları ve sermayenin emeği istismar etme olaylarına karşı hareket eden ve bazı ülkelerde yavaş yavaş sosyal politikanın ortaya çıkmasına katkıda bulunan faktörler arasında, ekonomik ve politik faktörü ve doktrin faktörü önemli bir yer tutmaktadır.
Bu nedenle de devletler, giderek ağırlaşan çalışma koşullarına karşın, iş ilişkileri ve yaşamını düzenlemek gereksinimi duymamıştır. Kurulu hukuk düzeninin dayalı olduğu hukuki eşitlik ve sözleşme serbestisi ilkeleri, fabrika sahipleri ile işçilerin nitelikleri ve içinde bulundukları koşullar nedeniyle yaşanılan olumsuzluklara engel olamamıştır. Sanayi Devrimini yaşayan ülkelerde devletler; işçileri, iş ilişkileri ve yaşamında hukuki düzenlemelerle koruyabilmek için sosyal nitelikli politikalar izlemeye başlamışlardır.
Sanayi Devrimi ve sonrasında işin içeriğinde meydana gelen değişmeleri tartışırken, işgücünün el işinden zihinsel işe doğru olan akımını ortaya koymak gerekir. El işinden zihinsel işe yönelme, sanayileşmenin mekanizasyon aşamasından otomatizasyon aşamasına geçiş ve son olarak hizmet sektöründe yoğun bir artış gösteren çalışan nüfusun özellikleri önemli konu başlıkları olmuştur.
Küreselleşme savunucularının öngörülerinin aksine sıklığı ve derinliği artan ekonomik krizler ve ekonomik dalgalanmalar, mevcut sorunların yerel veya bölgesel değil, tüm ülkelerde aynı anda ortaya çıkmasına ve giderek yayılmasına diğer bir ifadeyle sosyal sorunların küreselleşmesine neden olmaktadır. Yeni küresel düzen, sorun çözen değil, sorun üreten bir nitelikle ortaya çıkmış gibi görünmektedir
Devlet, klasik fonksiyonlarının dışında yeni görev ve sorumluluklar alarak, vatandaşlarının insan onuruna yaraşır şekilde yaşamaların sağlamak için başta sağlık ve eğitim olmak üzere konut, sosyal güvenlik, sosyal hizmetler alanında çok sayıda sorumluluk yüklenmiştir.
Dördüncü sanayi devrimine temel olan teknolojiler şirketlerin yönetim, örgütlenme ve kaynak bulma tarzları üzerinde büyük bir etki yaratmaktadır. Bu süreçte başarılı şirket liderlerinin yeni kuşağını ayırt edecek şey liderin sürekli öğrenme, uyarlanma ve kendi kavramsal ve işlevsel başarı modellerini sorgulama yeteneği olacaktır. O nedenle Endüstri 4.0’ün şirketler üzerindeki etkisinin getirdiği ilk zorunluluk, kendi kuruluşuna bakılması gereğidir. İster kamu ister özel sektör olsun Endüstri 4.0’ün toplumdaki tüm ekonomik, sosyal, hukuk, kültürel, iletişim, bilişim yapılar olumlu ya da olumsuz etkileri olacağıdır.
Sanayi Devrimi ile başlayan, liberal kapitalist anlayışın hâkim olduğu ekonomik sistem içinde ne toplumsal ne de ekonomik açıdan hedeflenen başarı gerçekleştirilememiştir. Toplumsal açıdan, emek ve sermaye arasındaki sorunların artması, sosyal sınıflar arasındaki çatışmaların giderek yükselmesi, sosyal protesto hareketlerinin ortaya çıkması ve bütün bu hareketlerin yukarıda belirtilen sosyalist fikir akımları ile beslenmesi, mevcut düzenin ortadan kaldırılmasına yönelik bir tehdit oluşturmuştur. Ekonomik açıdan, 1929 Ekonomik Krizi, liberal kapitalist anlayışın başarısızlığının en önemli kanıtıdır. Ekonomik ve sosyal sorunların varlığı, bunların çözümlenmesinde devlet müdahalesini zorunlu kılarken, I. ve II. Dünya Savaşları da devletin ekonomik ve sosyal konulardaki etkinliğinin arttırılmasına yönelik düşünceleri güçlendirmiştir. Keynezyen ekonomik politikalarla desteklenen bu düşünce, devletin ekonomik yapıya müdahalesini zorunlu kılmış, devlete müdahaleci bir rol vermiştir. Bu ekonomik yaklaşım, kapitalist sistemin kurumlarını korurken, hem ekonomik hem de sosyal hedefleri olan sosyal nitelikli bir devlet anlayışının ortaya çıkmasına neden olmuştur.