Geştalt Kuramı

Geştalt parçalara ayrılamaz bir bütünü belirtmektedir. Geştaltı tanımlayabilmek için üç temel özellikten söz etmek gerekir. Birincisi: bir nesne, ikincisi: bu nesnenin içinde bulunduğu ortam ya da çevre, üçüncüsü: bu nesne ile çevre arasındaki ilişkidir. Bir nesnenin içinde bulunduğu her farklı çevre farklı bir Geştalt oluşturmaktadır. Ve bu farklı Geştaltların yol açtığı duygu, düşünce ve çağrışımlar farklılaşmaktadır.

1940’lı yılların sonuna doğru Fritz Perls, Laura Perls ve bu kuram üzerine çalışan kuramcılar New York’ta toplantı düzenleyerek bu kuramı Geştalt kuramı olarak tanımlamışlardır.

1951 yılında Perls, Hefferline ve Goodman tarafından yazılan “Geştalt Terapi: İnsan Psikolojisinde Heyecan ve Büyüme” adlı kitabın yayınlanmasından sonra Fritz Perls ve Laura Perls tarafından New York’ta ilk Geştalt Enstitüsü kurulmuş ve ardından Paul Goodman ve Isodore From’un katkılarıyla Ceveland’da ikinci enstitü kurulmuştur. 1960’lı yıllarda Perls’in Kaliforniya’da Esalen Enstitüsü’nde gerçekleştirdiği çalışmalarla Geştalt kuramı uygulamalarda yaygınlaşmaya başlamıştır.

Geştalt kuramı incelendiğinde, psikoanaliz, Geştalt psikolojisi, alan kuramı, varoluşçuluk, fenomenoloji, psikodrama, insani güçleri işe koşma hareketi, Zen-Budizm ve beden terapisi ve enerji çalışmalarından etkilendiği anlaşılmaktadır.

Geştalt kuramının temelinde varoluşçu, bütüncü ve fenomenolojik bakış açıları yer almaktadır. Varoluşçu bakış açısı, insanın kendini olduğu gibi kabul ederek karşılaştığı durumları göğüsleyebilmesi gerektiğini savunur. Bütüncü bakış açısının etkisiyle Geştalt kuramında insan kendi içinde bir bütün olarak görülmekle birlikte bulunduğu çevreyle birlikte bir bütün oluşturmaktadır. Bu nedenle psikolojik iyi oluşun kaynağında sadece bireyin sağlığı değil çevrenin de etkisi önemli görülmektedir. Fenomenolojik bakış açısı, bireyin davranışlarının, bireyin öznel gerçeği algılamasının değerlendirilmesiyle açıklığa kavuşabileceğini ifade etmektedir. Geştalt kuramında fenomenoloji, algı ve algılama süreçleri vurgulanarak çevrenin birey tarafından yaşanıldığı şekliyle var olduğu belirtilmiştir.

Geştalt kuramının uygulamadaki amacı değerlendirildiğinde, bireyin düşünceleri, hissettikleri ve beden süreçlerini kişiliğiyle bütünleştirerek olgunlaşmasını sağlamak olduğu anlaşılmaktadır. Geştalt kuramında sorumluluk vurgulanmakta ve bireyin farkındalık kazanması amaçlanmaktadır.

Farkında olmak, insanın ihtiyaçlarıyla açığa çıkar ve bireyin “şimdi ve burada” düşündüklerinin, hissettiklerinin ve davranışlarının ve olup bitenin ayırımına varmasıdır. Farkındalık, bireyin tüm duyu organlarıyla, başka birey ya da çevresiyle kurduğu temasın ne şekilde ve nasıl yaşadığının ayırdına varmasıdır.

İhtiyaçların karşılanması bir döngü içinde gerçekleşir. Bu döngüye ihtiyaç döngüsü adı verilir. Geştalt kuramına göre bir ihtiyaç açığa çıktığında geştalt oluşmaya başlar, ihtiyaç karşılandığında ise geştalt tamamlanır ve kapanır.

Tamamlanmamış işler, dile getirilmemiş kaygı, nefret, kin, direnç, suçluluk gibi olumsuz duyguları ve sevgi ve mutluluk gibi olumlu duyguları belirtmektedir.

Temas ise, başka bireylerin tanınması, farklılıklar konusunda farkındalık kazanmak, kişinin kendi ile başkaları arasındaki sınırların ilişki kurarak yaşanmasıdır.

Geştalt kuramına göre, temas ve geri çekilme ritmi, kişinin çevresiyle temas kurarken kullandığı temas biçimlerine göre farklılaşabilir. İnsanların kişiler arası ilişkilerinde kullandıkları temas biçimleri; İçe alma, duyarsızlaştırma, saptırma, yansıtma, kendine döndürme, kendini seyretme, iç içe geçme olmak üzere yedi başlıkta ele alınabilir.

Kişinin çevresinden gelen duygu, düşünce ve davranışları ayırt etmeden anlamaya çalışmadan olduğu gibi kabul edilmesi içe almadır. İçe alınan bilgiler diğer tüm temas biçimlerinin esasını oluşturur.

Duyarsızlaşma, dünyayı duyumsama yetisinin körelmesini ifade etmektedir.

Saptırma, kişinin diğer kişilerden gelen uyarıcıları ve mesajları duymaması ve görmemesi durumudur.

İnsanın kendine ilişkin duygu, düşünce, davranış ya da özelliklerini kendi dışındakilere yöneltme süreci yansıtma olarak adlandırılır.

Kendine döndürme, doğal olarak dışarıya çevrilecek olan enerjinin içe çevrilmesine işaret etmektedir.

Kendini seyretme ise, kişinin bir durumu yaşamak yerine o durumu yaşayan kendisini ve çevresel faktörleri uzaktan izlemek şeklinde tanımlamaktadır.

Kişinin başka kişilerle arasında sınır olmaması durumuna iç içe geçme denilmektedir.

Geştalt kuramının önemli kavramlarından biri olan kutuplar, bireyin, birbiriyle zıt yönlü özelliklerinin bulunduğu bir kategoride kendini bir uçla özdeşleştirdiğinde ortaya çıkan kutuplaşmaya işaret etmektedir.

Bir terapi kuramı olarak Geştalt kuramı, fobiler, kaygı bozuklukları, depresyon, psikosomatik sorunlar, kişilik bozuklukları, şizofreni, çocuk ve ergenlerde yaşanan sorunlar, yaşlıların yaşadığı sorunlar, ailede görülen sorunlar, cinsel sorunlar, ve makro düzeyde şirket ve kurumlarda yaşanan sorunların giderilmesi ve performanslarının artırılmasına yönelik olarak amaçlı bir biçimde uygulanmaktadır.

Geştalt kuramının esas amacı olan insanların büyüme ve gelişmesini engellemeden ihtiyaçlarını karşılayabilmelerini ve çevresiyle uyumlu bir ilişki kurmalarını sağlamak ilkesi sosyal hizmetin tanımıyla doğrudan ilişkili olmakla birlikte sosyal hizmet uygulamalarının da temelini oluşturmaktadır. Olaylara, durumlara ve sorunların çözümüne yönelik bakış açısındaki bu örtüşme, bireylerle, gruplarla, aileyle ve toplumla gerçekleştirilecek sosyal hizmet uygulamaları için ortak bir çerçeve oluşturmaktadır. Bireyi çevresiyle bir bütün olarak ele alan ve çevresi içinde kazandığı anlama yer veren Geştalt kuramı, “çevresi içinde birey” ilkesiyle hareket eden bir disiplin olarak sosyal hizmet uygulamalarına katkı sağlayacaktır. Müracaatçının ihtiyaçlarının farkına varması, ne istediğini ve nasıl istemesi gerektiği konusunda farkındalık kazanması bakımından uygulamalarda Geştalt kuramının kullanımı önemli görülmektedir.

İnsanların kendileriyle ve çevreleriyle etkileşim noktalarına müdahale eden bir disiplin olarak sosyal hizmet bağlamında temas konusunda müracaatçının sınırlarına ilişkin çalışmaların yapılması müracaatçıyı güçlendirici özellikler barındırdığı için önemlidir.