Bilişsel Davranışçı Yaklaşım
Davranışçı ve bilişsel kişilik kuramları, kişiliği öğrenme perspektifi ile açıklayan kuramlardır. Bu kuramlardan bazıları ise öğrenilmiş bir davranış olarak kişiliğin anlaşılmasında hem davranışçı hem de bilişsel ögelere yer vermektedir. Davranışçı yaklaşım, psikodinamik yaklaşımlara karşı çıkarak insan psikolojisinin iç gözlemle değil, gözlenebilir davranışlarla anlaşılabileceğini savunarak deneysel temelde ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşımın amacı, insan davranışlarını gözlem yoluyla tahmin ve kontrol etmektir. Bilişsel yaklaşım ise, insanların duygulanım ve davranış şekillerinin, deneyimlerini nasıl algıladıklarıyla ilişkili olarak şekillendiğini savunarak insanların düşünce ve inançları üzerinde odaklanmıştır. Davranışsal yaklaşım, hem kapsamlı bir kuram hem de öğrenilmiş ve sürdürülmekte olan insan davranışlarının ilkelerini ya da kurallarını tanımlamak için deneysel temellere dayalı bir girişim olarak görülebilir. Davranışçı ve bilişsel yaklaşımın 1980’li yıllarda bütünleşmesi sonucu ortaya çıkan bilişsel davranışçı yaklaşım, düşünceler, duygular ve davranışların etkileşimi üzerinde odaklanarak bilişin, duygu ve davranışı etkilediğini varsaymaktadır. Bu yaklaşım, sorunun nasıl oluştuğu ve sürdüğü konusunda kolay ve anlaşılır bir çerçeve sunmaktadır. Bu yaklaşım benimsenerek planlanan bir müdahalede, müracaatçının mantıklı düşünmesine yardım etmek ve bilişsel stratejiler kullanılarak sorunlara çözüm bulmak amaçlanmaktadır. Bilişsel davranışçı yaklaşımlar, Albert Ellis’in akılcı duygusal davranışçı terapisi (ADDT), Aaron Beck’in bilişsel terapisi ve Donald Meichenbaum’un bilişsel davranış değişimi şeklinde sıralanmaktadır.
Akılcı duygusal davranışçı terapi, düşünmeyi, yargılamayı, karar vermeyi, analiz etmeyi ve uygulamayı vurgulayarak biliş ve davranışa odaklanmaktadır. ADDT, insanların yaşadıkları psikolojik güçlüklerin, olayları ve yaşadıklarını yorumlama biçimini belirlediğini; düşüncelerin, duyguların ve davranışların birbirlerini etkilediğini savunur. Amerika’da davranışçılığın zirveye ulaştığı, davranışçı yaklaşımı kabul etmenin bilimsel psikolojinin temel gereklerinden biri olarak görüldüğü dönemde, Edward C. Tolman, tek başına bilişsel yaklaşımı savunmuştur. Bilişsel terapi psikolojik problemlerin hatalı düşünme, yetersiz ve yanlış bilgiye dayanarak yanlış çıkarımlar yapma ve düşle gerçeği birbirinden ayıramama gibi genel süreçlerden kaynaklandığını öngörürerek çeşitli tekniklerle bu sorunların aşılmasını amaçlar. Bilişsel davranışçı yaklaşım, sorunun nasıl oluştuğu ve sürdüğü konusunda kolay ve anlaşılır bir çerçeve sunmaktadır. Bu yaklaşım, özellikle düşünce, inanç, tutum ve fikirler üzerinde odaklaşır. Bilişsel davranış değişimi, insanların kendileriyle ilgili ifadelerini değiştirmeye odaklanmaktadır. Bu yaklaşım, insanların davranış değişimi için, nasıl düşündüklerini, hissettiklerini ve davrandıklarını fark etmeleri gerektiğini vurgular. Bilişsel-davranışçı yaklaşımda değerlendirme çok önemlidir. Değerlendirme davranışların ardışıklığını ayrıntılı bir biçimde anlamaya olanak sağlar. Ayrıca farklı pekiştiriciler insanları farklı biçimde etkilerler bu nedenle insanların dikkatli bir biçimde bireyselleştirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle değerlendirme yapılması ve önceki olayların belirlenmesi, spesifik davranışların ve bunların ayrıntılı doğurgularının ortaya konulması gerekmektedir. Bilişsel davranışçı sosyal hizmet uygulaması ise, müracaatçıların düşünce ya da davranış tarzlarını değiştirmeye odaklıdır. Müracaatçıların, uyumsuz davranışlar sergilemesinde etkili olan işlevsiz düşünce ve davranışların, arzu edilen düşünce ve davranışlara dönüştürülmesi amaç edinilmektedir.