Birinci Dünya Savaşı (1914 -1918)
1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşı’nın nedenleri büyük oranda Avrupa’da XIX. yüzyılın son çeyreğinden itibaren yaşanan gelişmelerle bağlantılıdır. Avrupa’da Viyana Kongresi’yle oluşan güç dengesi Almanya’nın siyasi birliğini tamamlamasıyla ortadan kalkmış ve artık Almanya’nın da içinde olduğu yeni bir güç dengesi oluşmuştur. Özellikle II. Wilhelm’in tahta çıkmasıyla Almanya karşıtı bloklaşma çabaları hız kazanmış bu durum kısa bir süre sonra Avrupa’yı Birinci Dünya Savaşına sürüklemiştir.
Almanya ile İngiltere arasında dünya ölçeğinde devam eden siyasi, ekonomik ve askerî rekabet, Almanya ile Fransa arasında geçmişi yüzyıllara dayanan anlaşmazlıklar, Avusturya -Macaristan İmparatorluğu ile Rus Çarlığı arasında Balkanlarda yaşanan etkinlik ve üstünlük mücadeleleri savaşın belli başlı nedenlerindendir. Yine emperyalizm, ekonomik rekabet, milliyetçilik, aşırı silahlanma da savaşın çıkmasının diğer önemli nedenleri olarak değerlendirilebilir.
Dünya Savaşı başlamadan önce başta sömürge toprakları olmak üzere dünyanın çeşitli coğrafyalarında yaşanan bunalımlar her iki bloku savaşın eşiğine getirmesine rağmen savaş, Balkanlarda yaşanan ve diğerlerine nispeten daha az önemli bir kriz sonucu çıkmıştır.
Dört yıl süren savaş ağırlıklı olarak Avrupa kıtasında devam etmiş ve taraflar hem batı hem de doğu cephelerinde uzun bir süre birbirlerine üstünlük sağlayamamıştır. İtilaf ve İttifak devletleri 1917 yılına kadar birbirlerine net bir üstünlük kuramamakla birlikte ABD’nin İtilaf Devletleri yanında savaşa girmesi ve müttefiklerine savaş boyunca büyük destek veren Almanya’nın kaynaklarının ve gücünün tükenmesi savaşın sonucunu belirleyen en önemli nedenlerden ikisi olmuştur. Savaş boyunca ağırlıklı olarak XIX. yüzyıl diplomasisinin de özelliklerinden biri olan gizli diplomasi yürütülmüş ve bu çerçevede birçok gizli antlaşma imzalanmıştır.
Osmanlı Devleti, Almanya ile imzaladığı gizli bir antlaşma gereğince savaşa girmiş ve savaş boyunca birçok cephede mücadele etmiştir. Yine İtalya, Bulgaristan, Romanya, Yunanistan ve ABD de savaşa sonradan katılan devletler olmuştur. Karşı karşıya kaldığı siyasi, ekonomik ve sosyal sorunlar yüzünden başından itibaren savaşı sürdürmekte zorlanan Rus Çarlığı ise 1917 yılının Mart ve Kasım aylarında gerçekleşen iki devrim sonucu savaştan çekilmek zorunda kalmış ve Kasım devrimi ile komünizm rejimi ile yönetilmeye başlanmıştır.
Dört yıl süren savaşı cumhuriyet ve demokrasi ile yönetilen ülkeler kazanmış, Alman, Avusturya -Macaristan, Osmanlı ve Rus imparatorlukları savaştan sonra dağılmış bu devletlerin birçoğunda cumhuriyet ilan edilirken, toprakları üzerinde yeni devletler kurulmuştur.
Savaştan sonra yeni bir Avrupa ve dünya düzeni inşa etmek üzere toplanan Paris Barış Konferansı’ndan sonra Avrupa ve dünyada belirgin bir güç dengesi ortaya çıkmamıştır. Fakat savaştan sonra küresel politikalarda Avrupa devletlerinin etkisi her geçen gün azalırken, Amerika Birleşik Devletleri ‘‘yalnızcılık’’ politikası takip etmesine rağmen küresel siyasette daha fazla etkili olmaya başlamıştır. Paris Barış Konferansı ile oluşturulan yeni Avrupa düzeni, İtalya hariç savaşın galibi olan İtilaf Devletlerini ve bağımsızlığını yeni kazanan devletleri memnun etse de savaşın mağlubu olan İttifak Devletleri ortaya çıkan bu yeni düzenden memnun kalmamışlar, bu durum iki dünya savaşı arası dönemde yaşanan olumsuzlukların ve İkinci Dünya Savaşı’nın çıkmasının en önemli nedenlerinden biri olmuştur. Paris Barış Konferansı’nda dünya barışını korumak ve Birinci Dünya Savaşı ve benzeri büyük savaşların çıkmasına engel olmak ve uluslararası anlaşmazlıkları çözmek için kurulan Milletler Cemiyeti iki dünya savaşı arası dönemde bu misyonunu tam olarak gerçekleştirememiştir.
Savaş özellikle Avrupa kıtasında büyük siyasi, ekonomik, askerî ve toplumsal dönüşümlere sebebiyet vermiştir.