Avrupa Siyasetinde Değişen Dengeler ve Küresel Emperyalizm (1871 -1914)
1815 tarihinde Viyana Kongresi ile Avrupa’da yeni bir güç dengesi ortaya çıkmış fakat bu durum özellikle yüzyılın son çeyreğine doğru Almanya’nın siyasi birliğini tamamlamasıyla sarsılmaya başlamıştır. Prusya’nın Alman birliğini büyük ölçüde gerçekleştirmesi sonucu Avrupa’da sahip olduğu toprak ve potansiyel bakımından güçlü bir devlet ortaya çıkmıştır. Fakat kıtanın ortasında güçlü bir Alman devletinin kurulması, Avrupa’nın büyük devletleri tarafından iyi karşılanmamıştır. Birleşik Almanya’nın kuruluş sürecinde Fransızlar yüzyıllardır rekabet halinde oldukları Almanlara karşı hem toprak hem de prestij kaybetmişlerdi . Dolayısıyla Almanya’nın daha da güçlenmesi Fransa'nın ulusal çıkarlarına uygun değildi. Birleşik Almanya, dünyanın başat gücü konumundaki İngiltere’yi de rahatsız etmiş, İngiltere Avrupa’da yeni bir güç dengesinin oluşma ihtimalinden rahatsız olmuştur. Yine, bir Alman devleti olmasına ve Alman hanedan tarafından yönetilmesine rağmen Avusturya -Macaristan İmparatorluğu da Alman İmparatorluğunun kuruluşundan rahatsızlık duymaktaydı. Prusya, Birleşik Almanya’nın kuruluş sürecinde bu devleti mağlup etmiş, bir kısım topraklarını almış ve batıya doğru genişleme umutlarını söndürmüştü. Hatta Avusturya İmparatorluğunun Prusya karşısında aldığı yenilgi Macarların ayrılıkçı girişimlerde bulunmalarına neden olmuştu. Birleşik Almanya gerçeğinin rahatsız ettiği bir başka devlet de Rusya olmuş o da batısında kurulan bu yeni devletin Rusya’nın Avrupa’daki çıkarlarına zarar verme ihtimalinden endişelenmiştir.
Şansölye Bismarck’ın çabalarıyla kurulan Birleşik Almanya ise hem topraklarına yeni katılan Katolik Almanları bünyesine entegre etme hem de varlığından memnun olmayan büyük Avrupa devletlerine karşı ayakta kalabilme mücadelesi vermiştir. İktidarda kaldığı sürece Almanya için en büyük tehlikenin batıda Fransa ve doğuda Rusya ile aynı anda savaşmak olduğunu düşünen Bismarck, hem bu durumdan hem de ülkesine karşı gelebilecek diğer tehlikelerden korunmak için bir antlaşmalar sistemi oluşturmuştur. Almanya bu sistem çerçevesine Avusturya -Macaristan, Rusya, İtalya ve Romanya ile uzun bir süre birlikte hareket etmiş ve gerçekten de bu sistem birleşik Almanya’nın güvenliğini büyük ölçüde sağlamıştır.
Fakat Bismarck’tan sonra ülke yönetiminde ipleri eline alan II. Wilhelm, Rusya ile birlikte yürümek istemeyince bu sistem büyük oranda çökmüş ve Almanya’dan intikam almak için fırsat kollayan Fransa, Rusya ile yakınlaşarak Almanya karşısındaki kurulacak blokun ilk ayağını oluşturmuştur. Bunu II. Wilhelm’in Almanya’yı başat güç yapmak için uyguladığı politikalardan rahatsız olan İngiltere’nin kendisi ile birlikte hareket etmek isteyen Fransa ile yakınlaşması izlemiş ve nihayet dünyanın bazı bölgelerinde sürdürdükleri rekabeti Alman tehlikesi yüzünden bir kenara bırakan Rusya ve İngiltere bir araya gelmişlerdir.
Avrupa’da genel hatlarıyla bu çerçevede birtakım gelişmeler yaşanırken Amerika ve Afrika kıtalarıyla, Hindistan ve Uzakdoğu coğrafyalarında da dünya siyasetini etkileyen önemli gelişmeler meydana gelmiştir. Bir yandan sanayi devrimi sonrası artan ihtiyaçlar diğer yandan Avrupalıların kara Afrika’sına girmeleri Afrika’da emperyalizmi doruk noktaya çıkarmıştır. Yine bu dönemde Uzakdoğu’da Çin ve Japonya emperyalizmin kıskacına girmiş, Japonya bu durumdan hızla kurtulup bölgesinde büyük bir devlet haline gelirken Çin büyük oranda sömürgeleşmiştir. XIX. yüzyılda Hindistan’daki İngiliz hâkimiyeti de her geçen gün perçinlenmiş ve bu bölge İngiltere’nin en önemli sömürge topraklarından biri olmuştur. ABD ise kıta içinde genişleme siyaseti izlemiş ancak 1861 -1865 yılları arasında gerçekleşen iç savaş nedeniyle zor günler yaşamıştır. ABD bu tehlikeyi atlattıktan sonra kıta içinde genişlemeye devam ederek Avrupalı muhataplarını kıtadan çıkarmayı başarmıştır.